Bu makaleyi gören birçok kişi eminim hemen ah nerede o günler keşke sarsılsa sarsılmayı bırak, yıkılıp yerle yeksan olsa diyecektir…
İşin açığı ben de birçok başka ekonomist gibi dünyada değeri ve satın alma gücü siyasi otoritelerce ve politik gerekçeler ile keyfe keder belirlenebilen bir para biriminin üretim ve tüketim de temel takas aracı olmasını doğru bulmuyorum. Bunun üretimden elde edilen katma değerin üretici güçlerin elinden alınıp finans dünyasına ve kamu yönetimine aktarılmasını sağlayan bir yöntem olarak, üretimin gelişmesini ve istikrarını engelleyen bir etken olduğunu düşünüyorum.
Şunu biliyoruz arz talep dengesi yüzünden üretilen mal ve hizmetlerin değeri sürekli olarak dalgalanmaktadır, aslında takas aracının değeri sabit olsa bu dalgalanmanın çok daha hafif ve çoğu zaman dalga yönünün negatif olduğunu görebilirdik. Fakat takas araçları yani para birimlerindeki değer dalgalanmaları birçok kişinin bu gerçek durumu görmesini engellemektedir.
Günlük hayatta pek farkına varmayız ama yeni üretim yöntemleri hemen hemen her zaman üretimi kolaylaştırır ve maliyetini düşürür. Bunun en önemli örneklerinden biri otomobillerdir, ilk icat edildiğinde otomobiller yeni icatlara meraklı, bunlara para harcamayı seven milyonerlerin son derecede pahalı oyuncaklarıydı, oysa bu gün hemen hemen bütün gelişmiş ülkelerde en alt gelir seviyesindeki insanların dahi satın alıp kullanabildiği araçlara dönüşmüş bulunmaktadırlar. Süreç içinde arzın yeni üretim yöntemleri sayesinde artması birçok insanın bölüşümden aldığı payı ve tüketim araçlarına ulaşmasını çok büyük ölçüde kolaylaştırmıştır. Otomobil örneği gibi birçok başka örnek vermemiz de mümkün; bilgisayar, cep telefonu ya da modern tıp hizmetleri, uçak ile seyahat ve turistik faaliyetler bundan çok kısa bir süre önce ancak milyonerlerin yapabileceği işler, ya da satın alabileceği nesnelerdi.
Netice itibariyle kâğıt paraların bu arz talep dengesindeki dalgalanmaları arttıran bir etken olarak ekonomik krizleri tetiklediğini de söyleyebiliriz.
Birçok yazımda doların kâğıt paralar arasından sıyrılıp, nasıl bir hegemonya kazandığını ve küresel ölçekte geçerli para birimi olduğunu anlatmışımdır. Özellikle 2. Dünya savaşından sonra Bretton Woods sisteminin kurulması ve 70’lerde bu sistemin çökmesi dünya finans sistemini temelden değiştirmiştir.
70’lerden bu yana yaklaşık elli yıl geçti ve bu gün itibariyle küresel sisteme attığı büyük kazığa rağmen ABD’nin para birimi olan dolar hala çok güçlü ve hegemonyasından pek bir şey kaybetmiş de değil.
Özellikle 90’lı yıllarda SSCB’nin ve Doğu Blokunun dağılması, yerine yeni kurulan devletlerin küresel finans sistemini entegrasyonu ile Çin gibi bir devin de küresel sisteme dâhil olması aslında doların gücünü ve hegemonyasını artıran unsurlar olmuştur.
Bu gün Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ile başlayan süreç, yakın geçmişte başlayan ABD Çin ticaret savaşı ve ABD AB arasında yaşanan ticari sorunlar doların bu gücünü tehdit eder mi?
Yanıt bulmamız gereken temel soru budur.
Öncelikle kâğıt paraların değerini onu basan otoritenin itibar ve gücünden aldığını hiç unutmamamız gerekmektedir. Dolar güçlü olduğu ya da çok doları olduğu için ABD güçlü değildir tam tersine ABD çok güçlü olduğu için dolar çok güçlü ve hegemondur. Tamam, bu söylediğim birçoğunuzun hoşuna gitmemiş olabilir ama ben kendimi hoşunuza giden şeyleri değil rasyonel gerçekleri söylemekle mükellef görmekteyim.
Amerika’nın ekonomik, askeri ve siyasi gücü azalmadığı müddetçe doların ya da Amerika’nın dolaşıma sokacağı kripto paralar gibi başka bir para ya da takas biriminin değeri ve gücü azalmayacaktır.
Burada bahsettiğim değer elbette büyük ölçüde bir görecelik içermektedir, doların zaman içinde usul usul değer kaybı zaten kâğıt paraların karakteristik özelliğidir ama bu doların küresel ölçekte kabul ve geçerlilik manasında kullanılan değerinin azaldığını göstermez.
Birçok kişi belki hayal kırıklığına uğrayacak ama en azından yakın zamanda doların tahtını sarsabilecek başka bir gücün ortaya çıkması pek mümkün görünmemektedir.