DOLARIN FENDİ NASI YENDİ

AKP Genel Başkanı tüm ekonomistlerin itirazına rağmen enflasyon bu kadar yüksekken faiz indirimlerine gitme inadını “Bir Müslüman olarak ‘nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” diye savunmuştu.

AKP Genel Başkanı tüm ekonomistlerin itirazına rağmen enflasyon bu kadar yüksekken faiz indirimlerine gitme inadını “Bir Müslüman olarak ‘nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” diye savunmuştu.

\n

Kerameti kendinden menkul “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” iddiasını 84 milyonun acı çekmesi pahasına ekonomi üzerinde fiilen test etmeye kalkışınca kurlar ve enflasyon uçtu gitti ve nasın yanlışlığı da ortaya çıkmış oldu.

Aralık ayında dolar 18, euro 20 seviyesini görünce arka kapıdan emanet dövizleri satarak ve Kur Korumalı Mevduat adı altında vadeli Türk Lirası Mevduata kur farkı ödeme taahhüdüne girerek örtülü bir faiz artırımı yapıldı. Öyle ki bu durumda faizlerin seviyesini artık Merkez Bankası değil serbest piyasadaki döviz seviyesi belirleyecekti. Kurlar bu sayede biraz sakinledi.

Aralıkta yaşananlardan sonra ocak ayında utangaç bir tavırla biraz bekleyelim denilerek faizler sabit bırakıldı, nas bir kenara konmuş oldu…

Aslında laik dünya görüşünü ve ekonomik kararlarda bilimsel yöntemi savunan bir ekonomist olarak ben Erdoğan’a bir teşekkür borçluyum. Ekonominin ve çağdaş bir toplumun naslar maslar ile yönetilemeyeceğini bu deney ile herkese göstermiş, ispatlamış oldu. Bu şekilde bilimsel yöntemin üstünlüğü ve toplumun karar mekanizmalarından dini kuralların çıkarılmasını savunan laikliğin önemi bir kere daha anlaşılmış bulunmaktadır.

Diğer yandan oluşturulan mahalle baskısı yüzünden faiz konusu ekonomi bilimi çerçevesinde konuşulamaz bir hale geldi. Bu atmosferde herkes faizi lanetlemekte yarışıyor, faizi savunmak şeytanileştiriliyor ve tüm kötülükler faize bağlanıyor.

Oysa faiz ekonominin temel bir gerçeği ve ödünç verilen paranın kirasıdır.

Şöyle bir düşünün bir milyon liralık bir birikiminiz var, bu birikimle bir ev alıp o evi kiraya vererek kira geliri elde etmek size anormal ya da tuhaf geliyor mu? Bir milyon liraya aldığınız evi birisine al burada bedava otur diye tahsis eder misiniz? Elbette hayır. Peki, o zaman bu evi almakta kullanabileceğiniz parayı birine kiraya verip faiz almayı niye anormal karşılıyor, buna itiraz ediyorsunuz? Bu itirazda bir mantık var mıdır?

Eğer faiz ile ödünç para almak, vermek mümkün olmasaydı bu gün ekonominin hem arz ve hem de talep yönü çok aksardı. Kimse parasını biriktirmez, biriktirse dahi kimse kimseye ödünç para vermezdi. Buda hem üretim ve hem de tüketim fonksiyonunu kitler, üretim teknolojilerinin gelişmesini engeller, yatırım yapılacak kaynak bulunamaz, toplumsal evrimin önünü tıkanırdı. Dikkat ederseniz orta doğu dinlerinin bu ekonomik kuralına uyan herhangi bir toplumda ekonomi gelişememiş, kalkınma sağlanamamıştır.

Faizi kötü bir şey olarak görenler çalışmadan paradan para kazanmanın ve faiz yüzünden ödeme güçlüğüne düşerek acı çekenlerin durumunu gösterir bu yüzden faize itiraz ederler. Peki, dededen babadan kalma tarlasını, dükkânını, evini kiraya verenler çalışarak mı kazanıyor, oturup kirasını toplamıyor mu diye bu kesim hiç sormaz. Emeğe o kadar kıymet veriyorlar emek olmadan kazanç olmasın diyorlarsa emek sarf etmeden dünyayı kazanan saraylarda gününü gün eden asillere, kapitalist ve emperyalist güçlere ilk başta karşı çıkmaları gerekmez mi?

Diğer yandan borçlu olup ödeme sıkıntısı yaşanıyorsa sorun faizden kaynaklanmaz sorunun kaynağı yanlış borçlanmak ve borcu doğru yönetememektir.

Hiç faizsiz ve yahut da çok düşük bir faiz haddi ile borçlanılmış olsa dahi yanlış borçlanma ve borç yönetimi eninde sonunda borçlunun başını derde sokar. Burada kötü borç yönetimini dikkate almayıp suçu faize atmak ne sorunu çözer ve ne de gerçekçi bir yaklaşımdır.

Borçlanmalar amaç açısından ikiye ayrılır:

  1. Gelecekte gelir yaratan borçlanmalar.
  2. Gelecekteki geliri tüketen borçlanmalar.

Gelecekte gelir yaratan borçlanmalar en temel de yatırım amaçlı borçlanmalardır. Örneğin yeterli birikiminiz yok ama işi biliyorsanız gider bankadan kredi çeker ve bir kamyon alırsanız bu yatırım amaçlı borçlanmadır. Kamyonu çalıştırarak bir gelir yaratabilir bu gelir ile hem banka borcunu ödeyebilir ve hem de bütçenize katkı sağlayabilirsiniz. Olur, da işler kötü giderse kamyonu satarak aldığınız kredi borcunu kapatabilir ve bu ekonomik faaliyetten bir zarar görmezsiniz.

Gelecekteki geliri tüketen borçlanmalar elbette daha risklidir gelecekteki gelirinizde bir aksama olursa bu borçlar sorun teşkil edebilir. Örneğin bankadan kredi alıp bir araç aldınız, işten çıkarılırsanız bu arabanın kredi borcunu ödeyemez sıkıntı çekersiniz. Fakat bu durumda arabayı satarak krediyi kapatmak elinizdedir sorun büyümeden çözebilirsiniz. Lakin aldığınız borcu beş yıldızlı bir dünya turunda yediyseniz işinizi kaybettiğinizde bu borcu hiç faiz olmasa bile ödeyemez elinizde satacak bir şey de yoksa büyük derde düşersiniz.

Bu örneklerde de görüldüğü sorun faizde değil borç yönetimindedir. Erdoğan’ın borç yönetimi aynı Menderes ve Abdülhamit gibi fevkalade kötü olduğu için Türkiye’nin başı büyük derde girmiş bulunmaktadır, ekonomi yönetmeyi bilen, güven duyulacak bir kadro iktidara gelmeden de bu sorun çözülemez.