DİYANET SUÇ İŞLİYOR!

Diyanet İşleri Başkanlığında görevli bazı devlet memurları anlaşılan rejimin değiştiğinden habersiz! Bunlar memleket hala halife...

Diyanet İşleri Başkanlığında görevli bazı devlet memurları anlaşılan rejimin değiştiğinden habersiz!

\n

Bunlar memleket hala halife padişah tarafından şeriat kanunlarına göre yönetiliyor, padişah şeyhülislamdan fetva alarak iş görüyor kafasındalar!

Bu arkadaşlar saltanat ve hilafetin kaldırıldığının, 1923’de Türkiye Cumhuriyetinin anayasal bir devlet olarak kurulduğunun şeriata dayalı hukukun artık geçersiz olduğunun ya farkında değiller, ayakta uyuyorlar veyahut da anayasal düzene sinsi sinsi başkaldırma derdindeler!

Bakın Türkiye Cumhuriyeti anayasal bir devlettir yani en üst hukuk normu anayasadır herhangi bir dini kural, kaide, ya da yasa asla anayasanın üstünde değildir!

Diyanet İşleri Başkanlığında çalışan bir devlet memuru yasalar ile açıkça düzenlenmiş konular hakkında asla ve kata bu yasalara aykırı bir hüküm veremez, yeni bir hukuk normu koymaya kalkamaz! Kalkarsa anayasal suç işlemiş olur.

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti anayasasına göre yasa yapma yetkisi sadece ve sadece Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Türk milleti egemenlik hak ve özgürlüklerinin bir unsuru olan yasa yapma, kural koyma hakkını anayasal bir organ olan bu meclisteki temsilcileri eli ile kullanır!

Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görev yapan bazı devlet memurları eğer bu anayasal düzeni tanımıyor, yasaları takmıyor, yıkmaya kalkışıyorlarsa onlar çok ciddi bir anayasal suç işlemektedirler ve yargılanarak yasalarımızda belirlenmiş cezalara çarptırılmaları gerekir.

Diyanet İşleri Başkanı ve kurumsal yapı işlenen bu suça engel olamıyorsa da suçludur, suç işleyen bu devlet memurları ile işbirliği içindeyse de suçludur!

Ben bu konuya neden girdim? Malum Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde fetva kurulu diye de bilinen Din İşleri Yüksek Kurulu adlı bir kurumsal yapı var. Bu yapının asıl işlevi dini konularda halkımızın merak ettiği hususları aydınlatmaya çalışmak. Eskiden orucu ne bozar, namaz kılarken ne yapmak gerekir ve benzeri kanunlarımız ile sınırlanmamış geleneksel ya da örfi konularda kendince yorum getirirdi.

Fakat bu günlerde kendini şeyhülislam makamına koymaya kalkışarak yasa ile belirlenmiş konularda da fetva vermeye kalkışıyor!

Son olarak da Medeni kanunumuza göre açıkça tanımlanmış olan evlat edinen ve evlatlık ilişkisi konusunda ahkâm kesti, kendince bir hüküm oluşturmaya kalkıştı.

17 Şubat’ta Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde, “Deprem Bölgesinden Sıkça Sorulan Sorular” kısmında “Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi?” sorusuna “Evlat edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli olmadığı gibi evlatlığın kendi öz anne babası yerine, evlat edilenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir. Ayrıca evlatlık olarak büyütülen çocukla, evlat edinen arasında birbirlerine mirasçı olma hakkı da söz konusu değildir.” şeklinde yanıt vermiş.

Şeri hukuka dayanan bu görüş “Türk Medeni Kanunu’nun 282. maddesi ile düzenlenen uyarınca evlat edinme yoluyla soybağı kurulur; yani evlatlık, evlat edinenin nüfusuna kaydolur. Türk Medeni Kanunu’nun 500. maddesi uyarınca evlatlık, tıpkı öz çocukları gibi, evlat edinenin mirasçısı olur. Ayrıca evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder.” Görüşüne aykırıdır.

Eğer bu gün Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapan bazı maaşlı memurların anayasa ve yasalarımıza aykırı hüküm tesis etmesine razı olur, boyun eğer ve bu girişim mahkemelerimiz tarafından şiddetle cezalandırılmazsa demedi demeyin yol olur!

Yarın aynı zevat medeni hukukumuza aykırı olarak çok eşlilikten tutun ceza hukukumuza aykırı olarak recm ya da el ayak kesme cezasına kadar birçok başka konuda hüküm kesmeye, fetva vermeye kalkışır.

Anayasal düzenimiz ile milli egemenlik hak ve özgürlüklerimizi koruyabilmek için bu hadsizliği yapan zevata ve kuruma gerekli en sert tepkiyi göstermek zorundayız!

Unutmayın Cumhuriyetimizin kurucu değeri olan “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” ilkesine yönelik en büyük tehdit milli egemenlik haklarımıza dini kurum ve kuruluşların tecavüzü ve din adamlarının saldırısıdır!