Devleti kutsayan ve “kutsal devletin kutsal rahipleri” olduğunu iddia eden vesayet odaklarınca bu söylem pek sevilir ve sık sık da kullanılır.
Birçok kişi geçmişi yüzyıllara uzanan bir devletin mensubu olmayı bir gururlanma vesilesi de kabul eder oysa bu da son derecede yanlış bir yaklaşımdır ve asıl önemli olan bir devletin eskiliği değil niteliğidir.
Sonuçta devlet denilen yapı sadece ve sadece bir tüzel kişiliktir, yoksa öyle somut, elle tutulur, gözle görülür bir varlık falan değildir ve devletler aslında böyle bir tüzel kişiliğin var olduğu insanlar tarafından kabul edildiği için vardır.
Devletler öyle ölümsüz falan da değildir Devlet-i Ebed-Müddet demek içi boş bir propagandadan başka bir şey de değildir ve sonuç olarak devlette başka her tüzel kişilik gibi devrini tamamlayınca sona erer, yok olup gider.
Bir devletin yok olması hükmü altındaki toprak ve insanları kaybetmesi demektir.
Tarih boyunca bütün devletler daima silahlı güçler tarafından zor kullanarak kurulmuş ve belirli bir coğrafyada, belirli bir zaman dilimi boyunca kendi gücünü kabul ettirebilmiştir, gücünü kabul ettirebilme yeteneğini yitirince de hükmünü sürdürememiş ve yerini başka bir devlete bırakmak zorunda kalmıştır. Bir devlet yıkılmadan, hükmü sona ermeden o devletin egemenlik alanında yeni bir devlet kurulamaz neticede bu bir bayrak yarışı değil ki bayrak elden ele teslim edilsin, yarış devam etsin bu bir iktidar savaşı ve biri iktidarını kaybetmeden diğerinin iktidar olması asla mümkün değildir.
Bu yüzden insanlık tarihi özellikle de tarım çağı boyunca devletler ile başka devletlerin ya da devletler ile isyancı güçlerin birçok kanlı mücadelelerine sahne olmuştur.
Konuya egemenlik ya da sahiplik açısından bakarsak: Tarım çağı arkaik devletlerinin hemen hemen hepsinde egemen olan hanedanlardır yani devletin sahibi bir ailedir ve o devletin hükmü altında yaşayan halkın devlet ile bir sahiplik ilişkisi falan hiçbir şekilde yoktur, halk tebaa, kul ya da köle olarak nitelenir.
Ayrıca tarım çağı devletlerinde daima halk devlete ve dolayısı ile de hanedana hizmet ile mükellef olmuştur.
Oysa çağdaş devletlerde esas ve meşru olan halk egemenliğindir ve bu yüzden de bu tip devletlerin sahibi halktır, devletin asli görevi ise halka hizmettir, bu devletlerde halk; tebaa, kul ya da köle değil vatandaştır.
Dolayısıyla arkaik devletler ile çağdaş devletler arasında:
Egemenlik / sahiplik
Amaç
Olmak üzere iki çok büyük ve temel fark vardır.
Bu konuya özellikle Türk Milliyetçilerince de çok sevilen Devlet-i Ebed-Müddet sloganının yanlışlığını açıklamak için girdim.
Birçok defa anlattığım gibi milliyetçi ideoloji; milletin egemenlik hak ve özgürlüklerini savunmaktır. Devlet ise millet tarafından kurulmuş ve millete hizmet ile yükümlü olan bir tüzel kişiliktir sadece. Devletin milletten ayrı ya da üstün bir kutsallığı falan da yoktur.
Özellikle 12 Eylül diktası sonrasında ağırlıklı olarak piyasaya sürülen “16 Türk devleti” ve “Devlet-i Ebed-Müddet” gibi söylemler aslında bürokratik oligarşi denilen vesayet odaklarının Türk Milliyetçilerini asimile etmek, demokrasi ve milli egemenliği aşındırmak kafalarını karıştırmak için kullandığı algı yaratmaya yönelik propaganda söylemleridir.
Bu söylemler ile Türkiye Cumhuriyeti önemsizleştirilmeye, birçok benzeri olan sıradan bir devletmiş gibi gösterilmeye çalışılmakta, biricikliği özellikle gözlerden saklanmaktadır.
Oysa Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Türk Milletinin egemenlik hak ve özgürlüklerine sahip olduğu tarihteki ilk devlettir ve bu yüzdende tarihteki ilk gerçek Türk devletidir. Bu özellik Türkiye Cumhuriyetini biricik ve eşsiz kılan bir özelliktir ve kimsenin de Türkiye Cumhuriyetini hanedan devletleri ile aynı kefeye koyarak sıradanlaştırmaya ya da değersizleştirmeye hakkı da yoktur.
Sakın yanlış anlaşılmasın Türk Halkı ve Türk Kültürü elbette ki özgün ve kadimdir.
Türkler tarihteki birçok devletin hükmü altında yaşamış, birçoğunda çoğunluk da olmuştur ve lakin bu o devletleri Türk devleti yapmaz!
Birçok devlet kurucusu ya da kurucuları da Türk halkındandır doğru ama bu o devletleri de Türk devleti yapmaz bir devletin Türk Devleti olması için gerekli ön koşul o devlette Türk halkının egemenlik hak ve özgürlüklerine sahip olmasıdır.
Bir örnek vereyim ki ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın: Diyelim ki Amerika’da kölelik döneminde bir pamuk çiftliğinde Zulu kabilesinden köleler çoğunlukta olsun, bu çoğunluk o çiftliği Zulu çiftliği yapar mı?
Bu çiftlik Zulu çiftliğidir demek doğru olur mu?