DERT KAZANMAK DEĞİL DE KAYBETTİRMEK OLURSA

Kemal Kılıçdaroğlu kazanmayı bilmiyordu ama anlaşılan kaybetmeyi de bilmiyormuş! Ancak gözünü hırs bürümüş bir kifayetsiz muhterisin yapmaya tenezzül edeceği işleri yapmaktan hiç mi hiç çekinmiyor.

Nereden bu kanıya vardın? Derseniz...

Cumhuriyet Halk Partisi Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile son yapılan görüşmelerden kamuoyuna aktarılan bazı söylemler şöyle:

· Kılıçdaroğlu kendisini ziyaret eden CHP heyeti mahkemenin olası bir mutlak butlan kararına karşı bir açıklama yapmasını isteyince; “Böyle bir açıklama yapamam. Umarım, mutlak butlan çıkmaz ama olursa da partimi kayyuma terk edemem. Ben kabul etmesem kayyum gelecek. Kayyuma mı bırakayım? Karardan sonra Özel ile oturur, konuşuruz.” Demiş.

· Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, Kılıçdaroğlu'na gittiğinde ise Kılıçdaroğlu; “Ne var yani, ben bu partinin eski genel başkanıyım benim gelmemin ne sakıncası olabilir?” Diye sormuş.

· Ayrıca Kılıçdaroğlu: “Ekrem Bey bir belediye başkanı. Özgür Bey’in bu kadar çok miting yapması doğru değil. Ben Aziz Kocaoğlu’nda böyle davranmadım. Yargı sürecini takip etmemiz gerekiyor.”

· "Ben devlette uzun süre görev yaptım. Siz bana 'Mahkeme kararına uymayın' diyorsunuz. Ben mahkeme kararlarının sıkıntılı olduğunu biliyorum ancak sonuçta mahkemenin verdiği karara herkes uymak zorunda. Sokak gösterilerini tetikleyecek, parti içinde kırılma yaratacak bir tavrı benden nasıl beklersiniz?"

· “Yeni anayasa konusunda köprüleri atmak yerine iktidarla konuşulmalı, masaya oturulmalı.”

sözlerinin de sahibi...

Bu açıklamaları toplu halde yorumlayınca Kemal Bey’in tam da muktedirlerin istediği tarzda pamuk şeker kıvamında bir muhalefet lideri olduğunu bir tek ben görmüyorum değil mi?

Aslında bugün dönüp geriye, geçmişte onca yaşanmış olaya baktığımızda muhalefet yapmayı beceremeyen bir muhalefetin kimlerin desteği ile kimler tarafından dizayn edildiği, hepimizi şaşırtan politik tercihlerin niye ve nasıl yapıldığı da anlaşılıyor.

“Ekmelettin vakasından”, “Gel bakalım Muharrem” sözüne, ona buna dağıtılan 40 milletvekilinden kesin kazanacak adaylar varken Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını dayatması gibi bir sürü anormal olayın arka planı ve arka plandaki hesaplar Kemal Bey’in bu gün yaptıkları ile çok daha net bir şekilde anlaşılmaktadır.

Kemal Bey “Ne var yani, ben bu partinin eski genel başkanıyım benim gelmemin ne sakıncası olabilir?” Demiş ya ben hemen söyleyeyim; sakıncası Kemal Bey’in kaybettiği ve kaybettirdiği onca seçim ile görülmüştür. Bu noktada şunu da söylemeden edemeyeceğim; bir kayyumun bile seçim kazanma olasılığı Kılıçdaroğlu’ndan çok daha fazladır.

Pekala, Kılıçdaroğlu muktedirlerin desteği ile CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturacak mı?
Tamam, memlekette hukuk, hatta hukuku bırak zerrece kanun olsa böyle bir şey mümkün değildir ama bu günkü ortamda bunu kimse bilemez.

Bunun olup olmayacağını bilemem ama bu olursa ne olacağını bilirim, olacaklar şunlardır:

1- Bugün tüm anketlerde birinci sırada olan CHP anında irtifa kaybedip sadece AKP’nin arkasına düşmeyecek bir anda DEM, MHP, İYİ Parti ve Zafer Partisinin bile altına gerileyecektir.

2- Kılıçdaroğlu Genel Merkeze girip Genel Başkanlık koltuğuna ancak polis marifetiyle oturabilecektir.

3- Kılıçdaroğlu böyle bir operasyona ortak olursa doğal olarak tüm muhalif kesimin çok büyük bir tepkisi ile karşılaşacak bırak miting falan yapmayı tabiri caizse “suratına tükürülme, hakaret görme” riski olmadan sokağa bile çıkamayacaktır.

4- CHP çok büyük bir olasılıkla bölünüp parçalanacaktır.

5- Kılıçdaroğlu ile birlikte hareket edecek CHP Milletvekillerinin Cumhur İttifakı tarafından dayatılacak bir anayasa değişikliğine destek vermeleri de çok büyük bir olasılıktır.

6- Bu siyasi kaos ortamında AKP’nin bir anayasa değişikliği ve erken seçimi kotarmak isteyeceği ise aşikardır.

7- Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları mapusta çürümeye terk edilecektir

8- Meydanı boş bulan iktidar Mansur Yavaş’a da bir kulp bulup yoldan çekecektir.

Bunlar olduktan sonra Türkiye bir daha demokrasiyi, demokratik yönetimi ne zaman görür onu da kimse bilemez, vebali Kemal Bey’in omzuna kalır ama onunda derdi kazanmak değil kaybettirmek olunca bunu önemseyeceğini sanmam.