Depremde, Anne ve Babalarını Yitiren Hataylı 4 Kardeşin Dediklerini Okumalısınız

Bu köşenin okurları anımsayacaklardır. Gönüllü yazarı olduğum Sonsöz Gazetemizin 10 ve 18 Şubat 2023 tarihli sayılarında,...

Bu köşenin okurları anımsayacaklardır. Gönüllü yazarı olduğum Sonsöz Gazetemizin 10 ve 18 Şubat 2023 tarihli sayılarında, 06 Şubat 2023 Pazartesi günü, birkaç saat ara ile Kahramanmaraş’ta meydana gelen, 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki büyük deprem felaketini işlemiştim.

Gazetemizin 18 Şubat 2023 tarihli sayısında, sporda demokrasinin bir kahramanı, Hatay Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanı, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı, can dostum, Konfederasyon Genel Başkanı iken (1980-1995) Yönetim Kurulunda, nöbeti devretmeden birkaç yıl önce birlikte çalıştığım Mehmet Öztürk ve eşi Fedva Öztürk’ün, Antakya’daki depremde can verdiklerine değinmiş, acımı ve duygularımı paylaşmıştım.

Bugün, bu köşede dört acılı, ancak dirençli yürek var.

Türkiye Gençlik Federasyonu Genel Başkanı iken (1997-2014) birlikte çalıştığım, Hatay Gençlik Derneği’nden Ali Öztürk ile kardeşleri Ceylan Öztürk Gözel, Esra Öztürk Hamurcu ve Metin Öztürk’ün anlattıklarını, duygularını ve düşüncelerini paylaşacağım sizlerle. Mehmet Öztürk, spor alanlarında, eşi Fedva Öztürk ise evinde ve alanlarda eşinin yanındaki kahramanlardan idi. Bu köşeye konuk olan 4 genç, benim gönül yeğenlerim ve arkadaşlarımdır. Fedva ve Mehmet Öztürk’ün evlatları Ali, Ceylan, Esra ve Metin.

Onların görüşleri ve duyguları, afetlerle başa çıkabilmemiz için devletin, hükümetlerin ve toplumların yapması gerekenlerle ilgili yıllardır savunduklarımızla, önerdiklerimizle öylesine örtüşüyor ki. Bu görüşler için alanın uzmanı veya mühendisi olmaya gerek yok.

Bugün birer baba, amca, dayı, teyze ve hala olan 4 gönül yeğenimin ortaklaşa hazırladıkları metni, Hükümet ve devlet sorumlularının, yerel yöneticilerin, gazetecilerin, gönüllülerin, kısaca herkesin çok iyi incelemesini dilerim.

Gelecek hafta, 4 kardeşin açıklamalarına ve bazı durumlara değinmeyi düşünüyorum.

4 Kardeşin Söyledikleri

“Hatay’da ve ülkemizde spora, çocuklarına ve çevresindeki insanlara çok değerli katkıları olan kıymetli babamız Mehmet ÖZTÜRK ve her daim onunla birlikte olan, etrafındaki herkesin hayatına dokunan kıymetli annemiz Fedva ÖZTÜRK’ü bu korkunç afette kaybetmenin üzüntüsü ve şoku hala üzerimizde.

Babamız kendimizi bildik bileli sporla iç içedir. Yıllarca ilimizdeki Sümerspor kulübünün başkanlığını yaptı. Sonra 1991 yılında ilimizdeki amatör spor kulüplerini tek çatı altında toplamak üzere TASKK Kurucu Başkanı Rıza SÜMER ile tanıştı. Rıza Amca Hatay’a gelerek buradaki spor kulüplerinin bir araya toplanacağı Hatay Amatör Spor Kulüpleri Federasyonunu (Hatay ASKF) kurması için babamızla görüşmelere başladı. O tarihten bugüne babam Hatay ASKF’de başkanlık görevini sürdürdü. Hatay ASKF Başkanı olması yanında, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu (TASKK) Genel Başkanıydı. Bir dönem Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu Aba Güreşi As Başkanlığını da yaparak bu konuda çeşitli faaliyetlerde bulundu.

Böyle değerli insanların evlatları olarak elbette her canlının ölümü tadacağının farkındaydık ve bekliyorduk, ancak bu şekilde ve ailemizin iki dayanağını aynı anda kaybederek değil. Bir gece uyuduk ve hayatımız iki dakikadan kısa süren bir depremle her anlamda sarsıldı.

Ertesi gün okulun ikinci dönemi başlayacağı için herkes kendi evinde hazırlıklarını yapıp uyudu. İlk sarsıntıyla gözlerimizi açtığımızda can havliyle çocuklarımızın ve eşlerimizin güvenliğini sağlamaya çalıştık. Sarsıntı öylesine kuvvetliydi ve duvarlar öylesine çatırdıyordu ki o an bizim için hayatın sona ermek üzere olduğunu bile düşündük. O şiddette bir sarsıntıdan dört kardeşin de ailesiyle sağ çıkmasını yine babam ve annemin dualarının kabul olmasına bağlıyoruz.

Kendimizi evlerin dışına atıp ilk şoku atlattıktan sonra birbirimizle iletişim kurmaya çalıştık. Telefon ağları sağlıklı çalışmıyordu, biz bunu yoğunluğa bağlamıştık ama aslında baz istasyonlarının çoğunun bulunduğu binaların çökmesi sonucu kapsama alanının zayıflamasının buna neden olduğunu sonradan anladık. Bir şekilde dördümüz de sağ ve sağlıklı olduğumuz bilgisini paylaşabildik ama hepimizin asıl kaygısı annem ve babama ulaşamıyor olmamızdı. İlk anlarda aklımıza binanın yıkıldığı düşüncesi gelmemişti bile aslında. Dört kardeş araçlarımızla annemlerin evine doğru yola çıktık.

Birçok yol, bina ve duvarların çökmesi nedeniyle kapalıydı. Bu nedenle dört kardeş farklı zamanlarda annemizle babamızın evine ulaşabildik. Yol boyunca onlarca apartmanın çöktüğünü, yüzlerce insanın çaresizce sokaklarda yağmur altında bekleştiğini gördük.

Binaları ve insanları gördükçe içimiz ezilmeye başladı, yine de anne ve babamızın bir şekilde sağ çıktığını umuyorduk. Ancak, görmekten korktuğumuz manzara tam olarak karşımızda duruyordu. Çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği; hatta çocuklarımızın bile 06 Şubat 2023’e kadar zamanlarının büyük bölümünün geçtiği, hayattaki en değerli varlıklarımız, dayanağımız olan babamızın ve annemizin evi çökmüştü. Altı katlı Sümer Apartmanının zemin katındaydılar. İlk saatler onlardan ses alıyorduk ama binanın enkazı altında yaklaşık on kişi olduğu için bu seslerin tam olarak onlar olduğundan emin olamıyorduk.

Her on beş dakikada bir korkmamalarını, yardımın yolda olduğunu, hepimizin sağ ve sağlıklı olduğunu, enkazın farklı noktalarına doğru bağırarak söylüyorduk. Oysa yardım yolda bile değildi. Elimizle bir şeyler yapmaya çalıştık ama iki ağır hasarlı binanın tam ortasındaydı ve elimizle kaza kaza bitecek gibi değildi. Yardım numaralarını aradık, ama hepsi meşguldü. 112’den onlarca defa yardım istedik, şehrin geri kalanının daha da beter durumda olduğunu bilmeden neden hala yardım gelmedi diye sitem de ettik hatta. Annemizin ve babamızın evine yakın olan bir kışlaya gidip yardım istedik, Emniyet Müdürlüğüne gidip yardım istedik, ama zaten bu şehirde olan herkesin ya bir yakını ya da kendisi enkazdaydı. Herkesin eli kolu bağlıydı.

İlk saatlerde kendi imkânlarımızla kurtarabileceğimiz, hafif yaralı ya da sağlıklı olan komşularımızı el birliğiyle enkazdan kurtardık. Bir yandan da içinde bulunduğumuz durumdan bir çıkış yolu arıyorduk. Serinyol Jandarma Komutanlığında kriz merkezi kurulduğunu duyduk. Oradan yardım ekibi almaya gittik, gelen ekip ekipmansız geldiklerini söyleyerek bizden ekipman istedi. Jeneratör, kırıcı gibi ekipmanlar bir şekilde komşularla bulunurken bir yandan da annemiz ve babamızın sesini aldığımız yeri onlara da dinlettik. Kurtarabileceklerini ama vinç gerektiğini ifade ettiler. Yine normalde 15 dakikalık mesafedeki Jandarma Komutanlığına 3 saat gibi bir sürede giderek zar zor bir vinç tahsis edilmesini sağladık. Vinç gelince altıncı katta duvar altında kalan bir komşumuzu kurtarmaya başladılar, bize de ekskavatör getirirsek annem ve babamı kurtaracaklarını söylediler. Arabaya atlayıp yine komutanlığa gittik ve ekskavatör getirdik. Komşumuz yaklaşık 6 saatlik çalışma sonunda kurtarılmıştı.

Tam sıra anne ve babamıza geldi derken PENAK ekibinden Eğitim Çavuşu Umut adlı kişi oraya girmeyeceklerini, riskli olduğunu söyleyerek vinç ve ekskavatörümüzü geri gönderdi. Hatta ilk geldiklerinde orta yaşlı bir gönüllü “ben buraya girerim” dediğinde yine aynı kişi onunla tartışarak girmesini engellemişti. Altıncı kattaki komşumuzu kurtardıktan sonra zafer fotoğrafları çektiren şahıs alanı terk etti. Annemiz, babamız ve enkazdaki belki de diğer canlıların kurtarılması için yeni ekip bulmamız da dâhil tam 18 saate mal oldu. Biz araçsız ve ekipsiz kalınca başka ekipler aramaya başladık.

Arkadaşlarımızın yolladığı ekipleri yol üzerindeki diğer enkazların başındaki vatandaşlar durduruyordu, hiçbiri bize kadar gelemiyordu. Şahsi araçlarımızla zar zor yeni kurtarma ekipleri getirdik, sonra yine Umut denilen şahıs gelen ekipleri kenara çekip binaya girmenin riskli olduğunu söyleyerek onları da korkuttu. Kimseyi enkaza girmeye zorlayamazdık elbette, ama gelen gönüllülerden bu cesareti ve gücü kendinde bulanların aklını bulandırmak enkazdaki insanların katili olmaya eşdeğerdi gözümüzde. Bundan sonra ülkemiz ve dünya umarız böyle bir afet yaşamaz ama olur da yaşanırsa, lütfen gösteriş için değil gerçekten kurtarma için gidecek, ekipman sıkıntısı olmadan uzman-cesaretli kişiler bu bölgelere alınsın.

İlk dört gün annemiz ve babamızın evinin önündeki caddede zifiri karanlıkta, arabalarımızda, tedirgin bir şekilde konakladık. Sürekli sallanıyorduk. Kaçıncı gün olduğunu hatırlamıyorum ama Kocaeli Belediyesi ekibi evin karşısındaki Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesine yardım için konuşlandı. Çok profesyonel bir şekilde organizeydiler ve gereken her şey yanlarındaydı. Belediye Başkanları bizzat

sahada, halkın yanındaydı. Bizim birkaç bina ötemizdeki enkazda çalışan Gebze kurtarma ekibinden Ulaş Bey’i görüp durumu açıkladık. Hemen araç yolladı, ardından AFAD Görevlisi Fatih Bey ve AFAD gönüllüsü Didem Hanım yönetiminde Eti Maden Kurtarma Ekibi geldi ve çalışmalara başladılar. Annemiz ve babamızın el ele tutuşmuş bedenlerine 14 Şubat 2023, saat 13.00 civarında ulaşabildik. Aynı gün onları yan yana mezarlara defnettik.

Ne zaman il dışına çıksak hemen annemizi babamızı arayıp yetiştiğimizi haber verirdik. Depremin dokuzuncu gününde de son görevimizi yerine getirip ellerimizle canlarımızı, anne ve babamızı defnettikten sonra kalacak yer, elektrik, su, ısınma gibi problemlerle çocuklarımızı daha fazla baş başa bırakmamak için annemiz ve babamız olsa onların da öyle yapacağını düşünerek şehir toparlanana kadar il dışına çıkma kararı aldık. Mersin’e yetişir yetişmez elimiz telefonlara gitti. “Sağ salim” yetiştik ya, annemizi ve babamızı aramalıydık. Onlara iyi olduğumuzu söylemeliydik. Telefonu elimize alıp rehberi açtığımızda aklımıza geldi, artık telefonun ucunda onlar yoktu. Artık babamıza Federasyondaki işlere yardım etmek üzere gidemeyecektik, iş çıkışlarında annemize gidip bir kahve içip muhabbet edemeyecektik. Tek tesellimiz etrafımızdan eksik olmayan geniş ailemiz ve anne-babamızın bizleri arayıp soran değerli dostları idi.

Bu acı süreçte fiilen ya da telefonla yanımızda olan başta geniş ailemize, dostlarımıza, Spor Hizmetleri Genel Müdürü Sayın Mehmet BAYKAN’a, TASKK Genel Başkanımız Sayın Ali DÜŞMEZ’e, Türkiye Futbol Federasyonu Adana Bölge Müdürümüz Sayın Akif OFLAZ ve personeline, Adana ASKF Başkanı Sayın Ahmet BOZAN’a ve destek olan diğer bütün ASKF başkanlarına, spor camiasına ve temsilcilerine, ayrıca acımıza ortak olup bize çeşitli şekillerde ulaşan, aflarına sığınarak şu an adlarını yazamadığımız bütün sevenlerimize şükranlarımızı sunuyoruz.

Onlar çok iyi birer insan, anne-baba, kayınvalide-kayınbaba, dede babaanne/anneanne, evlat, komşu, sporsever ve vatandaştı. Onlar olmadan hayatımıza devam etmenin ağırlığı her zaman üzerimizde olacak, elimiz onları aramak için telefonlarımıza gidecek, yolumuz onları görmek için evlerine dönecek, ama ne yazık ki sadece anılarımızda ve kurtarabildiğimiz fotoğraflarımızda yaşayacaklar.

Mekânları cennet olsun.”