DEMOKRASİ, REPUBLIC VE CUMHURİYET

Demokrasi:

Yunanca Demos yani halk ve Kratos yani güç, iktidar kelimelerinden türetilmiş ve egemenliğin halka ait olduğu yönetim biçimlerini tanımlayan kavramdır.

Demokrasi veya Türkçe karşılığı ile el erki halkın yasa yapma, kural koyma, yönetme ve yargılama hakkına sahip olduğu rejimdir.

Republic:

Latince res publica 'kamuya ait şey' veya 'halkın şeyi' sözcüklerinden türetilmiş, siyasi gücün yani egemenliğin halka ait olduğu yönetim biçimini tanımlayan kavramdır.

Terim Yunanca politeia kelimesinin Latin çevirisinden kaynaklanmaktadır. Ciçero, politeia'yı res publica olarak çevirmiş ve bu çeviri kabul görmüştür.

Cumhuriyet:

Cumhuriyet Arapça halk, kalabalık manasındaki cmhr / cumhūr kökünden gelir.

Cumhuriyet Osmanlı aydınları tarafından Republic sözcüğüne karşılık gelmek üzere bu Arapça kökten türetilmiştir.

Sonuç olarak her üç sözcük farklı dillerde birbirinin aynı yönetim biçimlerini tanımlamaktadır.

Bu üç farklı sözcük ile adlandırılan yönetim biçimlerinde egemenlik hak ve özgürlükleri halktadır, yani; kanun yapma, kural koyma, karar verme, yönetme ve yargı erki halktadır.

Doğası gereği her üç sözcük de bir monarşi ya da diktatörlüğün olmadığı yönetim sistemlerini tanımlamaktadır.

Özet olarak şunu söyleyebiliriz: Farklı dillerde demokrasi / cumhuriyet / republic olarak adlandırılan yönetim biçimlerinin olduğu yerde monarşi ve diktatörlük olamaz.

Buraya kadar anlattıklarım kitabi olarak doğru amma ve lakin sahada işler pek böyle değil, çok daha karışık ne yazık ki!

Peki, sahada durum ne?

Örneğin İngiltere bir demokrasi, cumhuriyet ya da republic değil teokratik mutlaki monarşidir ama hemen hemen herkes tarafından demokrasinin beşiği olarak bilinir, kime sorsan İngiliz demokrasisi denir.

Bunun yanında bir teokratik diktatörlük olan İran ya da askeri bir diktatörlük olan Kuzey Kore Cumhuriyet olarak adlandırılır.

Bu kafa karışıklığının nedeni nedir?

Bana göre bunun birkaç nedeni var:

Öncelikle diktatörlüklerin çoğu hadi bir diktatörlük kuralım diye kurulmamıştır. Kurulan diktatörlüklerin hemen hepsinde de bir monarşiyi yıkıp cumhuriyet kurma hedefi ile yola çıkılmış ama yolda başarısız olunmuş istikamet değiştirerek bir diktatörün hükmü altına girilmiştir. Diktatörlük meşru bir yönetim biçimi olmadığı için tabela değişmemiş ama içerik değişmiştir.

İngiltere özelindeyse iyi ve özgürlükçü yönetim ile demokrasi kavramı taammüden birbirine karıştırılmış, İngilizler bu kafa karışıklığını cumhuriyetçi fikirleri bastırmak, monarşiyi sürdürebilmek için bir algı operasyonu olarak kullanmıştır.

Peki, cumhuriyet halkın refahı ve özgürlüğünü sağlamada başarılı olabilecek tek rejim midir?

Elbette cumhuriyetlerin başarılı olmadığı, halkı yeterince müreffeh ve özgür kılamadığı durumlar olmuştur amma ve lakin monarşilerin egemen olduğu binlerce yılda halkın sahip olduğu refah, hak ve özgürlükler ile en kötü cumhuriyette bile halkın sahip olduğu refah, hak ve özgürlükleri kıyaslandığımızda açık ara cumhuriyet rejimlerinin başarılı olduğu görülmektedir.

Ayrıca cumhuriyetlerde halkın başarısız bulduğu yöneticileri değiştirmesi rutin bir uygulamadır oysa monarşilerde halk başarısız bulduğu bir yöneticiyi kolayca değiştiremez çoğu zaman kan gövdeyi götürmeden bir hükümdar devrilip yerine başka bir hükümdar geçemez.

Elbette Cumhuriyetin tek alternatifi monarşiler değil diktatörlük ve oligarşiler de birer alternatiftir. Çoğu zaman ciddi manada sıkıntı çeken bir halkın kurtarıcı bulma umudu diktatörlerin doğmasına vesile olmuştur. Hitler, Mussolini, Stalin vb. Bir çok diktatör bu kurtarıcı bulma umudu sonucunda diktatör olabilmişlerdir.

Tarihe baktığımızda bu diktatörlerin hemen hemen hepsinin ülkelerini felakete sürüklediği, halkın refahı, hak ve özgürlüklerini koruma ve artırmada diktatörlük rejimlerinin son derecede başarısız olduğu açıkça görülmektedir.

Sonuç olarak demokrasi, republic ya da cumhuriyet her ne derseniz deyin bu sistemler halkın refahı, hak ve özgürlüklerini artırmada emsalsiz bir başarı göstermişlerdir.