Belediye başkanları seçimleri yaklaşıyor. Parti Başkanları aday açıklamalarına devam ederlerken DEM parti seçimi kazanan başkan o ilin çoğunluğunu temsil ettiği için kayyum atanmasına karşı çıkılacağını, halkın belediye başkanına sahip çıkacağını, Kayyumun görev yapmasına mani olacağını açıklıyor; çok kritik bir açıklama… Örneğin: Diyarbakır’da DEM kazanır ve kayyum atanırsa milyonlarca insanın karşı çıkacağını belediyeyi kayyuma teslim etmeyeceğini açıklıyor. Türkiye’de yirmi milyondan fazla Kürt yaşıyor. Bunlar Türklerle evlenmiş. Türkiye’nin yarısı Türk kimliği altında yaşayan Kürt vatandaşlardan oluşuyor. Yani, bu gücün önünde durulamaz. Yüksek Seçim Kurulu, DEM parti adaylarını çok iyi araştırıp kayyum atanma ihtimali olan adayları seçime sokmamalıdır. Yoksa her hangi bir kalkışmayı hiçbir güç durduramaz, Türkiye’nin yarısını etkiler.
Türkiye’de milletvekili seçimlerinden bugüne kadar, Can Atalay konusu çok konuşuluyor. Ben, bu avukatın bu kadar neden meşhur edildiğini anlamıyorum. Herkes haksızlık yapıldığını, hatta İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’de yaşayan herkesi etkileyen kararlar almasına neden olan bu avukatın neden milletvekili seçilmesi sonunda tahliye edilmediğini -en üst mahkeme- Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmadığını merak ediyorum.
Pazar günü FB-GS derbi maçı var. FB Kulübü Başkanı, kendisine yakışanı yaparak, GS taraflarının da maçı seyretmelerine izin verdi. Keşke, 5000 kişi hatta daha fazla seyirciye izin verilse idi. Ben; Almanya-İngiltere Liglerinde yayınlanan maçlarda, nerdeyse yarı yarıya seyircinin olduğu maçlar seyrediyorum; taraftar takımını destekliyor. Müsabakanın üç ihtimal olduğunun bilincinde… Yenilen takım, galip takımı tebrik ediyor, yenilen takım taraftarı galip takımı alkışlıyor. Genç yaşlarımızda maçlarda taraftarlar, yan yana maç seyrederdik. Köftecilerden köfte alırdık, turşusu vardı. Hala o salatalık turşusun tadını unutmadık. Ne güzel günlerdi! Bir hafta maçları konuşurduk. Birbirimize sevgi saygı duyardık, ‘biz’ vardı ‘ben’ değil.