DARBE Mİ?

Yeryüzündeki her ülkenin kendisine göre bir darbeler tarihi vardır. Kimi askeri güçler tarafından darbeye maruz kalmıştır. Kimileri ise Adolf Hitler Almanyasında olduğu gibi seçimle işbaşın geldiği halde sivil darbe yapmıştı. 

Benim sözünü ettiğim tarih 28 Şubat 1999… Yani siyasi tarihimize “28 Şubat” diye geçen bir olaylar zinciri var. “28 Şubat” gerçekten bir askeri darbe midir? Türkiye’de kimi siyasiler yaşadıklarıyla cebirsiz, şiddetsiz bir darbe olabileceğini kanıtlamışlardı!

 Türkiye pekâlâ tank, top, silah olmadan da darbe olabileceğini gösteren zengin örneklerle doludur. Seçimle işbaşına gelenler de seçimle geldiklerin unutup siyasi, sosyal ve ekonomik darbe yapıyorlar. Bu da onlardan biridir. 

 Gerçi “28 Şubat’ta” tank, top, tüfek mevcuttur ama cebir, şiddet kullanılmamıştır. Kararlar devletin yetkili makamlarınca alınmıştır. Bu nedenle en büyük hukuk kumpaslarından biri olan Balyoz Davası sırasında içeride olan Çetin Doğan Paşa’ya takıldı.

Aslında askerleri “28 Şubat’ta” darbe yapmakla suçlayan çevrelerin korkunç kumpasının Nazi mahkemelerinde de görülmemiş olduğunu bir gerçektir. Çünkü iddia makamında, sonradan FETÖ’den hüküm giyenler de görev almışlardır.

İşin aslında bu yapılan emperyalizm ile kol kola NATO’nun güdümü altında TSK’nin tasfiyesi operasyonuydu.

Yani Balyoz Kumpası ile başlayan “28 Şubat” yargılarının hukukla hiçbir ilgisi olmadığı zamanla ortaya çıktı. Ancak yargının tümüyle siyasi iktidar yürütmesinin etkisine girdiği bir geçekti. 

Şu anda “28 Şubat” darbesi davasında mahkûm olan, cezası onanan, emekli Orgeneral Çetin Doğan şu anda 84 yaşında cezaevinde yatmaktadır.

Eşi Nilgül Doğan kumpastaki rezaletleri hep haykırdı. Sağlık durumu dolayısıyla tahliyesi için gerekli resmi başvuruları yaptı. Ama yargı Çetin Doğan’ın “ağır hastalıklarını pek de âlâ hapishanede geçirebileceğine” karar vermiştir.

Kumpasların uç verdiği Türkiye’de Türk ordusunun şerefli orgenerali hapiste yatmaktadır. Bu durum ülkenin tümü açısından utanç vericidir. 

Ama başta RTE ve ekibi olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarının çok da fazla rahatsız olmadığı biliniyor. Ama RTE; Hüda-Par’ın yan kuruluşu domuz bağı katillerini ceza evinde çıkarıyor. Ama 84 yaşında sağlı bozuk Çetin Doğan Paşa’yı ceza evinde tutuyorlar.

Delil diye sunulan maskaralıkları hazmetmişlerdir. Bu yapı aslında toplumun tümünün gururunu ve onurunu kırdı. 

Çetin Doğan şerefli bir Türk subayı olarak Cumhuriyetin kazanımlarının laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve onurunun nöbetçisi olarak hepimizin namusu adına orada yatmaktadır. 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tasfiyesi operasyonunun en büyük kurbanı olan Çetin Doğan Paşa silah arkadaşları ve milleti adına namus nöbetini ceza evinde sürdürmektedir. 

Türkiye’nin içinde bulunduğu iflas çukurundan ve korkunç kargaşadan kurtulmasının ilk koşulu Çetin Doğan’a yapılanlara son verilmesidir.

Doğan Paşa’nın ceza evinde çıkarılması görevi AKP’nin Genel Başkanı RTE’ye düşüyor. Ama RTE’nin bu görevi yerine getireceğini hiç sanmıyorum.

Ama RTE; Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde görülmemiş bir uygulamayı siyasi tarihimize soktu. “Bu nedir?” derseniz, ifade edeyim.

RTE; FETÖ’nün ordu içinde örgütlenmesine göz yuman, FETÖ darbesi sırasında gözaltına alınap önceki Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın üniformasını çıkartıp Milli Savunma Bakanı yaptı.

Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde hiçbir Genelkurmay Başkanı hiçbir iktidar sahibini alkışlama gibi bir tutum içerisine girmezdi. Çünkü bu yasalara aykırıydı.

Ama bir toplantıda RTE; konuşurken kendisini alkışlayan Yaşar Güler’i Genelkurmay Başkanı yaptı. Arkasından RTE; emekli olan Yaşar Güleri, Milli Savunma Bakanlığı görevinden aldığı Hulusi Akar’ın yerine Milli Savunma Bakanı yaptı.

Şu soruyu sormak gerekiyor! Acaba RTE; iktidarı dönemi içinde bir askeri darbenin önünü mü kesmek istiyordu? Neden olması?

Oysa burjuva demokrasisine inan hiçbir insan ne askeri ne sivil hiçbir darbeye prim vermez. Ne dersiniz?