Aslında birden çok olayda, bir sürü dananın kuyruğu koptu desek daha doğru olacak. En göze batan olay doğal olarak Merkez Bankasının saraydan gelen baskılara daha fazla direnemeyerek politika faizinde indirime gitmesi, faizleri negatif seviyeye çekmesi oldu.
Ama bu tek olay değil ve bence daha da önemli olay Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkilerde de dananın kuyruğu kopmuş gibi görünüyor. Amerika ziyareti sonrasında yapmış olduğu açıklamada Erdoğan, “ABD’yle Temennim iki NATO ülkesi olarak birbirimize hasmane değil dostane davranalım. Ama iki NATO ülkesi olarak şu an gidiş pek hayra alamet değil” demiş bulunuyor.
Uzunca bir süredir piyasalarda Halkbank davası, CAATSA yani ABD’nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası, S400’ler sorunu ve F35 projesinden çıkarılmamız pek konuşulmuyordu. Erdoğan’ın bu son açıklaması ile beraber Amerika’da pek dostane karşılanmadığı, hiç ilgi görmediği ve buralardan bir tehdit beklendiği de ortaya çıkmış bulunuyor.
Bir başka coğrafyada da dananın kuyruğu kopmuş gibi görünüyor Erdoğan, New York kentinde düzenlenen BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında, Kırım’ın işgalini tanımadıklarını söyledi, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine olan desteğini yineledi. Buda anında Rusya ile olan ilişkileri gerdi, Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ziyareti öncesinde bu sözlerini esefle karşıladıklarını söyledi.
Kuyruğu kopan dana bu kadarla da kalmadı, Asya Pasifikte çok ama çok önemli birkaç gelişme oldu bunlardan birincisi İngiltere, ABD ve Avustralya, nükleer denizaltılarda kullanılan teknolojinin paylaşılmasını da içeren bir savunma anlaşması yaptıklarını açıkladılar.
ABD, İngiltere ve Avustralya, “geliştirilmiş üçlü stratejik ortalık” olarak tanımlanan ve kısaca AUKUS olarak bilinen bu anlaşma uyarınca Avustralya’nın sekiz nükleer denizaltıya sahip olacağını, denizaltıların Avustralya’da Amerikan teknolojisi kullanılarak imal edileceğini açıkladı. Bahse konu bu anlaşma ile mümkün olan en kısa sürede, Avustralya’nın nükleer denizaltıya sahip olması amaçlanıyor.
Bu yeni anlaşma ile Avustralya Fransa’yla daha önce vardığı 90 milyar dolarlık mazotlu ve elektrikli denizaltı anlaşmasından çekildi. Bu gelişme Fransa’yı adeta küplere bindirdi ve Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Avustralya’nın Fransa’yla vardığı anlaşmadan çekilmesini “sırtımızdan bıçaklandık” sözleriyle niteledi.
Bu hamlenin Çin’e karşı yapıldığı ve Çin’in askeri gücünü dengeleme amacını taşıdığı elbette aşikâr. Bunun üzerine de Çin hükümeti derhal tepki verdi.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, anlaşmayla ABD ve İngiltere’nin Avustralya’ya nükleer teknoloji desteği vermesinin “büyük bir sorumsuzluk” olduğunu söyledi.
Çin’in Washington Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada da ise şu ifadeler yer aldı:
“Üçüncü ülkelerin çıkarlarını hedef alan dışlayıcı bloklar kurulmamalı. Üç ülke özellikle de, Soğuk Savaş dönemi düşünce şeklinden ve ideolojisinden kurtulmalı.”
Görünen o ki Asya Pasifik de de dananın kuyruğu kopmuş, savaş çanları çalmaya başlamış bulunuyor.
Amerika ve İngiltere bloku Çin’in Amerika’yı geçerek ekonomik güçte 1. Sıraya yerleşmesine gerekirse askeri güç dahi kullanarak izin vermeyeceklerini açıkça göstermiş bulunuyorlar.
İkinci olay ise Evergrande firmasının iflas ihtimali ve böyle bir iflasın hem Çin ve hem de küresel ekonomiye zincirleme etkileri.
Sonuç olarak sürüdeki bütün danaların kuyruğu kopmuş görünüyor, bu gelişmelerin siyaseti ve ekonomiyi olumsuz yönde etkilememesi ise pek mümkün görünmüyor.