ÇİFT PARALI BİR ÜLKE

AKP Genel Başkanı Erdoğan: “Türkiye’yi çift paralı bir ülke olmaktan çıkarmak için herkesten destek istiyoruz” demiş…

AKP Genel Başkanı Erdoğan: “Türkiye’yi çift paralı bir ülke olmaktan çıkarmak için herkesten destek istiyoruz” demiş…

Erdoğan aslında yanılıyor Türkiye çift paralı bir ekonomi değil çok paralı bir ekonomidir. Bu gün ekonomimizde aynı anda Türk Lirası, her türlü döviz ve altın ödeme, hesaplama ve birikim aracı olarak kullanılmaktadır.

Kabine toplantısı sonrasında konuşan Erdoğan “Türkiye’yi çift paralı bir ülke olmaktan çıkararak herkesin işini de tasarrufunu da TL ile yaptığı bir yer haline getirmek için herkesten destek istiyoruz. Döviz mevduat hesapları hala yüksek seviyede. Sağladığımız imkânlardan yararlanarak kendi paramıza ve kendi paramızdaki enstrümanlara geçmeye davet ediyoruz. Devletimizin tüm kaynaklarını milletimizin emrine tahsis ettiğimizden kimsenin şüphesi olmasın.” Diye konuşmasına devam etmiş.

Konuşmasının bir bölümünü de yastık altı altınlara ayıran Erdoğan “Bankaların, darphanenin ve altın rafinerilerinin içinde yer aldığı mekanizmayla vatandaşlarımızın altınlarını sisteme sokmalarını temin edeceğiz.” Demiş…

Bakınız Türkiye’yi çift paralı bir ülke olmaktan çıkarmak aslında çok ama çok kolaydır. Erdoğan bunun birinci yolunu seçerse öyle rica minnet etmesine de gerek yok, basar imzayı bir kararname yayınlar serbest kambiyo rejimini kaldırır, sermaye kontrollerini getirir bu topraklarda tek geçer akçe Türk Lirasıdır der olur biter.

İşler mi, sonuçları ne olur, nasıl olur? Bu ayrı bir konu elbette.

Geçmişte bu yöntem denenmişti, ne oldu?

Malum Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu var. Bu kanun 25 Şubat 1930 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve hükümete ulusal paranın değerindeki dalgalanmayı engelleme yönünde cezai nitelikte yaptırımlarla desteklenen düzenleyici karar alma yetkisi tanıyan kanundur. Üç yıl süreyle geçerli olmak üzere kabul edilen Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanununun süresi, daha sonra çeşitli tarihlerde yayımlanan kanunlarla 25 Şubat 1970 tarihine kadar uzatılmış; son olarak 11 Şubat 1970 tarihinde yayımlanan 1224 sayılı kanunla süresiz olarak uzatılmıştır.

Kanunda birçok değişiklik yapılmıştır ama bu kanun bu günde yürürlüktedir.

Bu kanunda en radikal değişiklik Turgut Özal iktidarında 7.8.1989 tarihli TÜRK PARASI KIYMETİNİ KORUMA HAKKINDA 32 SAYILI KARAR ile olmuştur. Bu değişikliğe göre:

a) Yurda döviz ithali ve yurttan döviz ihracı serbesttir.

b) Türkiye’de yerleşik kişilerin beraberlerinde döviz bulundurmaları, bankalar, yetkili müesseseler, PTT, kıymetli maden aracı kuruluşları ile yurt dışında döviz alım satımına yetkili kuruluşlardan döviz satın almaları ve bunlara döviz satmaları, dövizleri bankalarda açacakları döviz hesaplarında tutmaları, efektif olarak kullanmaları, bankalar vasıtasıyla yurt içinde ve yurt dışında tasarruf etmeleri serbesttir.

c) Türkiye’de yerleşik kişilerin, dışarıda yerleşik kişilerden, Türkiye’de yapacakları işlemler nedeniyle döviz kabul etmeleri serbesttir.

d) Dışarıda yerleşik kişiler; bankalar, yetkili müesseseler, PTT, kıymetli maden aracı kuruluşları ve aracı kurumlarla döviz alım ve satımı yapabilirler.

e) Türkiye’de yerleşik kişiler ile dışarıda yerleşik kişilerin, bankalar vasıtasıyla yurt dışına döviz transfer ettirmeleri serbesttir. Bakanlık yurt dışına döviz transferi yapılabilecek diğer kuruluşları belirlemeye yetkilidir.

f) 10.000 Avro veya eşitini aşan efektifin yurt dışına çıkarılması bakanlıkça belirlenecek esaslar dâhilinde yapılır.

Denmektedir.

Bir kararname ile bu kanunda gerekli değişikliklerin yapılması ve Türkiye’de Türk Lirası dışında alternatif para birimleri kullanmak yasaklanır olur biter.

Peki, bu yasak söker mi?

Elbette sökmez!

Bir kere bu ülkede sadece yabancı para birimleri değil aynı zamanda altın da geleneksel olarak birikimi koruyan bir ödeme ve birikim aracı olarak yaygın olarak kullanılır. Bunu değiştirmek hiçbir iktidarın gücü dâhilinde değildir.

Dövizin yasaklanması meselesine gelince bu da çok mümkün değildir aslında üstünde durmaya bile değmez.

Birde Türk Lirasını asli ödeme ve birikim aracı haline getirmenin ikinci bir yolu daha vardır. Oda ekonomiyi adam gibi yönetmek, enflasyonu durdurmak, güveni sağlamak, üretim ve ihracatı artırarak cari fazla verip Türk Lirasını talep edilen bir para birimi haline getirmek gibi yapısal önlemler gerekir.

Erdoğan iktidarı bunu yapabilir mi? Çok zor bunu yapabilecek bilgi birikimi, liyakat ehli personel güç ve güven eksiği olan bir iktidarın böyle bir yapısal reformu yapması mümkün görünmemektedir.