CHP’de uygulanan “ bir ileri bir geri siyasi” uygulamalara örgüt tabanı direnecek miydi? Yerel seçimlerde aday belirleme çalışmalarının demokratik bir temele dayalı olmağı ortaya çıktı.
CHP Genel Merkezinin yarattığı kırgın ve küskünlerden sonra nasıl seçim kazanacaktı?
Bu yüzden CHP kazanacağı kimi il ve ilçelerde seçimleri kaybederse bunun sorumluğu kime ait olacaktı?
Kılıçdaroğlu’na mı, yoksa Örgütten Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin’in de içinde yer aldığı 5 kişilik “Aday Belirleme Komisyonu” mu sorumlu olacaktı?
Bu nedenle sorumlulara derdini anlatamayan, parti yönetiminden umutlarını kesenler, kırılıp döküldüklerine inanıyordu.
Hırsla kalkıp istifasını verip ayrılıyorlardı.
Oysa asıl olan partide kalıp mücadele etmekti.
CHP’nin şu ya da bu neden gösterilerek içi boşaltılırsa, şeri devlet düzenini savunanların ekmeğine yağ sürülmüş olacaktı.
Buna izin vermemek gerekirdi.
Kemalizm’i yıkmak isteyenlerin karşısında dimdik durulmalıydı.
Çünkü CHP, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başarmış Kuvayı Milliye hareketiydi.
Cumhuriyeti kuran partiydi.
CHP yöneticileri seçimler öncesi aday belirlenme konusunda “bir ileri bir geri” politikası izlemelerine karşı durmak için CHP’lilerin partiyi terk etmemesi gerekmiyordu.
Tarihsel birikime sahip çıkmak gerekiyordu.
CHP’ye parti içi demokrasiyi yerleştirip, Kuva-i Milliye ruhuna tekrar kavuşturmak gerekiyordu.
Ama parti üyelerinin umut bağladığı CHP’yi yönetenler kötü sınav veriyorlardı.
Örneğin Ankara Yenimahalle’de parti tabanı ve örgütle bağı kopmuş olan Fethi Yaşar yeniden aday gösterilirken, belediye meclis üyeliklerine aday adayı olanlar için parti bir “göstermelik bir ön yoklama” yaptı.
Bu ön yoklamaya karşın yine 10 kişiyi genel merkez, 5 kişiyi de Fethi Yaşar kontenjanından listeye koyacaklardı.
CHP’nin kalesi olarak bilinen İzmir’de tabanın söz ve kararı hiçe sayılmıştı.
Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı, Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu, Çiğli Belediye Başkanı Metin Solak, Dikili Belediye Başkan Vekili Yusuf Altıparmak, Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm, Karaburun Belediye Başkanı Serdar Yasa, Kınık Belediye Başkanı Süleyman Kaya, Kiraz Belediye Başkanı İsmet Korkmaz, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan ve Menderes Belediye Başkanı Ergun Özgün, CHP genel merkezi tarafından yeniden aday gösterilmedikleri için partiye keskin tavır alıyorlardı.
Genel Merkezin kendilerini “kamuoyunda başarısız gösterildiklerini” ve “küçük düşürüldüklerine” inanıyorlardı.
İki proje adamı Baykal ve Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin genel başkanlığından uzaklaşmaları CHP’nin tıkalı olan iktidar kanallarını açabilirdi.
Nitekim öyle de oldu. Kılıçdaroğlu son CHP büyük kurultayında Özgür Özel ekibine nakavt olması bu tıkalı iktidar kanalını açma sinyallerini veriyordu.
Son söz olarak şunu söyleyelim: 31 Mart 2024 günü yapılan yerel seçimler CHP’nin başarısıyla sonuçlandı. AKP iktidarı ve RTE ve ekibi, CHP ve Özgür Özel ve ekibi karşında yenik düştüler. CHP birinci parti, AKP ikinci parti oldu.
CHP genel merkez yönetimi Meclis Başkanlığına bir yasa teklifi vererek Siyasi Partiler Yasası ile Seçim Yasası’nda değişiklik teklifi vermeleri lazım. Bu teklif yasalaştığında ülke genelinde Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılacak bir ön seçim ile parti içi demokrasi kurulmuş olacaktır. Böylece tüm partilerde “bir ileri bir geri” siyaset son bulacaktır. Ne dersiniz?