ÇEMBER

Geometrik bir terim olan çember, “düzlem üzerinde, sabit bir noktadan eşit uzaklıkta bulunan noktaların birleşmesiyle oluşan kapalı eğri” olarak tanımlanıyor. Tanımda yer “noktaya” merkez, “eşit uzaklığa” da yarıçap deniyor.

Yine geometriye göre, “nokta” boyutları olmayan bir şekil. Bilindiği gibi maddi evrende var olduğu düşünülen ama boyutu olmayan her şey varsayıma dayalıdır, yani sanaldır. Öyleyse, birer geometrik şekil olan nokta ve ona göre tanımlanan çember de aslında sanaldır. Buna karşın, günlük söylemlerimizde, varlığı tartışmasız kimi somut gerçeklerin yerini bildirmek için kullanılan kavramlardır.
***
Her insan, toplumsal düzlemde konumlandığı bir nokta çevresinde, kendi belirlediği uzunlukta yarıçap ile oluşturduğu çember içinde yaşamını sürdürür. İlişkide olduğu, etkilediği ya da etkilendiği herkesi o çemberin içinde bir yerlere yerleştirir. Zamanla, toplumdaki konumu değiştikçe, çemberi, çember içindekileri ve onların yerlerini de değiştirebilir. Genellikle, çemberin genişlemesi kişiye,
daralması ise çember dışındakilere bağlıdır.

Sağlıklı, sıradan, yetişkin herkes için olağan olan bu durum yadırganmaz ve başkalarını pek ilgilendirmez.

Ancak, özellikleriyle çevresindeki toplulukları etkileyenler, çeşitli kesimlerdeki insanlara örnek olanlar ya da toplumun geneli hakkında karar verme erkini elinde bulunduranlar için durum farklıdır. Onların yaşam çemberleri ve çember içindeki tercihleri herkesin ilgi odağındadır.

Her toplumun geçmişi, bu tür insanların bulundukları noktanın sanallığı unutulduğunda ve onlar toplumca mutlaklaştırıldığında, etkiledikleri insanların neler yaşadığını gösteren örneklerle doludur.
***
Tarih, yalnızca geçmişte yaşananların öykülerini değil, ders alınması gereken olayları da aktaran çalışmaların ürünüdür. Toplumların yaşamını etkileyen kararları alma gücüne sahip yöneticiler arasında, o tarihi dersleri umursamayan ve eski iktidar sahiplerinin pek çok yanlışını yinelemekten kaçınmayanlar vardır.

Bu tür yöneticiler, toplumsal yaşamın biçimlendirilmesinde kendi “yaşam çemberlerini” çok önemserler. Toplumdan, bu çemberi tartışmasız benimsemesini bekler, çember dışında bıraktıklarının hiçbir davranışını ve eylemini hoş görmezler; onların varlıklarına bile tahammül edemezler. En büyük düşleri neredeyse bütün evrenin, merkezinde yar aldıkları kendi çemberleriyle sınırlanmasıdır.

Onlara göre, toplumun karakterini belirleyen; hukuk ve hukukilik, yasalar ve yasal düzenlemeler, eğitim ve öğretim, adalet ve yargı, ahlaki değerler, diplomasi ve
uluslararası ilişkiler, iktisadi ve toplumsal düzen, kentler ve kentsel yaşam vb. tüm alanlar hep kendi çemberleri içinde kalınarak ve o çemberi daha da güçlendirmek
için tasarlanmalıdır.

Onlar ve en yakınında bulunanlar bunun için, “ötekileştirdikleri” çember dışındakilere karşı düşmanlıkları körükler, ayrılıkları derinleştirir, korkuları besler ve buna özgü sloganlar üretirler. Çemberden hoşnutsuzluk ve değişiklik istekleri toplum için “beka sorunu”, çemberi kırma girişimleri en büyük suç olarak tanımlanır.

Bütün bunlar öyle ustalıkla yapılır ki, çember içindekiler, kendi yaşam koşullarının dışarıda bırakılanlardan farklı olmadığının ayrımına varıp bunlardan kurtulmak istediklerinde artık çok geç olduğunu görürler.

Varlığı yalnızca varsayıma dayalı nokta sayısız boyutlar kazanmış, kaskatı ve dev bir gerçeklik halini almıştır. Konumlandığı noktayı çemberle aynılaştıran “bir adam” bulunduğu merkezi çember boyutunda büyütmüş ve çevresindeki her şeyin üstüne çökmüştür. İnsanlar için o merkezin parçası olmak ya da çemberi parçalamaktan başka bir yol kalmamıştır.

İnsanlığın siyasi tarihinde, hem böyle oluşmuş merkezlerin sonları, hem de o merkezlerin parçası olmaya direnenlerin zaferleri bolca anlatılır.

Geride bıraktığımız son yüz yıl içinde, Hitler’in Almanya’sında, Mussolini’nin İtalya’sında, Franco’nun İspanya’sında, Salazar’ın Portekiz’inde, Pehlevi’nin İran’ında, Saddam’ın Irak’ında, Kaddafi’nin Libya’sında, Mao’nun Çin’inde, Stalin’in Sovyetler Birliği’nde yaşananlar, anlatılanların birkaçıdır

Türkiye’de de kimi iktidar sahipleri, toplumu kendi çemberleriyle kuşattıkları dönemlerde yaptıklarıyla tarihe geçmişlerdir. Onların, çeşitli biçimlerde kırılan çemberlerinin tümüyle temizlenmeyen kalıntıları toplumsal yaşamı halâ etkilemektedir.

“Tarih tekrarlanır” derler. Ders alınsa tekrarlanır mıydı dersiniz?