Deprem bölgesinden insanlar, belediye başkanları çığlık çığlığa seslerini duyurmaya çalışıyor; “çadır lazım, çadır yok” diyorlar…
Merak etmeyin çadır yok ve lakin koskoca bir gökdelenimiz var, tek sorun deprem bölgesinde değil de Amerika’da Manhattan adasında olması…
Eski Türkiye’de de deprem olurdu, o zamanlardan aklımızda kalan iki sahne vardır; ilki sahaya inmiş Türk askerinin disiplinli uğraşları, ikincisi ise büyük bir intizam ile sıra sıra dizilmiş Kızılay çadırları.
Bu son depremlerde ne yazık ki her ikisini de göremedik!
Depremden iki hafta sonra bile insanlar çadır aranıyorsa, bu görülmedik bir rezalet ve eşi benzeri bulunmayacak bir beceriksizliktir!
AFAD’ı babasının çiftliğine döndüren, babasının çiftliği gibi yöneten, AFAD’ı AKP’nin arka bahçesine çevirip kadrolara ahbap çavuş, akraba-i taallukati dolduran İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu rezaletin en önemli sorumlusudur.
Lamı cimi yok Süleyman Soylu derhal, istifa etmelidir!
Aslında Süleyman Soylu’nun derhal istifa etmesi de yetmez, asıl istifa etmesi gereken hükümettir ve lakin ortada bir hükümet de yok!
Bu tek adam anayasası yüzünden “tek bir kişi” ve onun atadığı “emir kulları” var…
Bakın bu deprem silsilesi sadece insanlarımızı değil aynı zamanda siyaseti ve AFAD’ı da enkaz altında bırakmıştır!
Depremden 15 gün sonra dahi çadır ve tuvalet sorununu çözemeyen AFAD Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir beceriksizlik, yetersizlik ve koordinasyonsuzluğa imza atmış bulunmaktadır.
Bütün bunlara rağmen, depremden iki hafta sonra ortada kaybedilmiş 40 binden fazla insan, 100 binden fazla yaralı, yıkılmış on binlerce bina bulunmakta fakat tek bir istifa bile görülmemektedir.
Asrın rezaletine imza atan siyasiler ise hala şov yapmaya çalışmakta ve ne yaparız, nasıl yaparız da koltuklarımızdan kalkmaz, bu ülkeyi yönetmeye devam edebiliriz derdine düşmüş bulunmaktadırlar.
Daha artçı depremler dinginleşmedi, toprak sakinleşmedi ama bunlar hala inşaat yapma, beton dökme derdindeler.
Hiç utanmadan yeni kentler planlayıp halka boş beleş vaatlerde bulunmakta ve ortaya çıkacak yeni kent rantlarından aslan payını kapmaya heveslenmektedirler.
Bakın beyler yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatıdır…
Tanzimat edebiyatının öncülerinden olan Ziya Paşa çok bilinen bir beytinde:
Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
Demiştir.
Ziya Paşa son derecede haklı değil midir?
Sahip olduğunuz aklı ve kafa yapısını bu depremler açıkça ortaya çıkarmadı mı?
Bu yirmi yılı heder ettiğiniz, depremi beklerken altın kıymetinde olan zamanı ve parayı boşa harcadığınız hiçbir hazırlık yapmayı beceremediğiniz bu son depremler ile tam anlamı ile ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bakın daha yeni İstanbul’da 93 okul depreme dayanıksız olduğu gerekçesi ile boşaltılmadı mı?
Demek ki bu okullarda okuyan 50 binden fazla öğrenci on yıllardır deprem olsa yıkılacak okullara sokulmuş!
Bu nasıl bir kafa yapısı?
Bu nasıl bir akıl?
Bu nasıl bir vicdan?
Bu nasıl bir izan?
Anlayan varsa beri gelsin diyorum…
Bu durumda bile bir yıl verin diyorsunuz ya.
Bir değil beş yıl bile versek geçmiş yirmi yılda beceremediğiniz neyi nasıl becereceksiniz?
Bunca rezaletin üzerine hala koltuktan kalkmayayım, ben yöneteyim demek çok ayıp olmuyor mu?