ÇADIR TÜCCARI KIZILAY

Kahramanmaraş depreminin ardından sahadan en çok gelen soru çadır neden yok, Kızılay nerede sorusu olmuştu… Kızılay’ın...

Kahramanmaraş depreminin ardından sahadan en çok gelen soru çadır neden yok, Kızılay nerede sorusu olmuştu…

Kızılay’ın nerede olduğunu ne iş yaptığını bilmem ama çadırların nerede olduğu ortaya çıktı!

Meğer çadırlar rafta müşteri bekliyormuş…

Tam daha fazlası olmaz, daha beterini yapamazlar diyorum ama yaparsa AKP yapar dedikleri doğru çıkıyor daha büyük, çok daha büyük bir rezalete imza atmayı başarıyorlar.

Bu seferde öyle oldu son zamanlarda çok başarılı haberlere imza atan araştırmacı gazeteci Murat Ağırel gene çok büyük bir skandalı ortaya çıkardı ve Kızılay’ın deprem çadırlarını stokta tutup, fahiş fiyata Ahbap’a sattığını ifşa etti…

Arkası çorap söküğü gibi geldi ve Kızılay’ın sadece Ahbap’a değil bölgede bedava hizmet verip ilaç dağıtan Türk Eczacılar Birliğine’de çadır sattığı ortaya çıktı. Açıklama yapan TEB Başkanı Üney, tanesi yaklaşık 140 bin TL fiyatla 76 metrekare büyüklüğünde 5 adet çadırı Kızılay’dan satın almak zorunda kaldıklarını söyledi.

Hani iktidar mensubu muktedirler çıkıp kızıyor, sövüp sayıyor, stokçulara ve kriz fırsatçılarına aman vermeyeceğiz diye nutuk atıp duruyorlar ya alın işte size Kızılay:

Stokçuluk var mı?

Var elbette; depremin ikinci üçüncü günü tüm Türkiye yana döne çadır ararken 2050 çadırı yurtdışına göndereceğiz gerekçesiyle stokta tutan Kızılay…

Fırsatçılık var mı?

Var elbette; hem de ne fırsatçılık Ahbap müracaat ettiğinde sağ olun, yardım ediyorsunuz alın bu çadırları da siz gerekli yerlere kurun diyeceği yerde malımı para ile satarım yoksa avucunuzu yalarsınız, bakın başınızın çaresine demek fırsatçılıktır…

Altı üstü bir branda çadırı tanesi 22 bin 500 liradan satmak ise fahiş, hatta aşırı fahiş fiyattan satmak fırsatçılığın daniskasını yapmak demek değil midir?

Ayrıca Kızılay’ın sadece çadır değil gıda maddeleri ve hatta kan pazarlayan bir kuruluşa dönüştürüldüğü açıkça ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Bu istisnai bir durum da değildir!

Bu skandalın geri planında tamamı ile devleti bir şirket gibi yönetmeye kalkan o kafa vardır.

Siz devleti şirket gibi yönetmeye kalkarsanız yüz küsur yıllık iyilik derneği Kızılay’ı da bir holdinge dönüştürür ve ticarethane haline getirirsiniz.

Neticede devlet ne deprem öncesinde ve ne de deprem sonrasında üzerine düşen görevleri hakkıyla yerine getirememiş bulunmaktadır.

Depremden iki üç hafta sonra bile insanlar çadır aranıyorsa, bu görülmedik bir rezalet ve eşi benzeri bulunmayacak bir beceriksizliktir!

AFAD’ı ve Kızılay’ı babasının çiftliğine döndüren, babasının çiftliği gibi yöneten, AFAD’ı ve Kızılay’ı AKP’nin arka bahçesine çevirip kadrolara ahbap çavuş, akraba-i taallukati tarikat cemaat mensuplarını dolduran iktidar başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere bu rezaletin tek sorumlusudur.

Lamı cimi yok öncelikle Süleyman Soylu derhal, derhal istifa etmelidir!

Aslında Süleyman Soylu’nun derhal istifa etmesi de yetmez, asıl istifa etmesi gereken hükümettir ve lakin ortada bir hükümet de yok!

Bu tek adam anayasası yüzünden “tek bir kişi” ve onun atadığı “emir kulları” var…

Bakın bu deprem silsilesi sadece insanlarımızı değil aynı zamanda iktidarı, AFAD’ı ve Kızılay’ı da enkaz altında bırakmıştır!

Tribünlerden yükselen “Hükümet istifa” söylemi ise yanlış daha da doğrusu yetersizdir asıl haykırılması gereken “Erdoğan istifa” sloganıdır!