AKP Genel Başkanı Erdoğan, AKP’nin 9 ilde yaptığı kongrelere bağlanarak yaptığı konuşmada “Büyük ve güçlü Türkiye’ye hiç olmadığı kadar yakınız” dedi.
Bu algı yanılsaması saraylarda yaşayıp, efuli ve ejder meyvesi yemenin yan etkilerinden kaynaklanıyor olsa gerek.
Saraylarda yaşayanların algıları etraflarını saran “evet efendim sepet efendim”, “çok haklısınız efendim”, “siz bilmeyeceksiniz de biz hakipayiniz def i hacetiniz mi bileceğiz efendim” diyerek dolanıp duran dalkavuk taifesi yüzünden çok kısa bir sürede bozulur. Saraylarda yaşayanlar daima gerçeklerden kopar ve bir hayal dünyasında yaşamaya başlarlar. Sarayların görkemi, etraftaki zenginlik ve saraydan beslenenlerin dalkavukluğu tüm saray erkanını gerçeklerden çok büyük bir hızla koparır, kötü ve olumsuz haberler gizlenir, iyi haberler abartılarak verilir saray erkanına.
AKP Genel Başkanı Erdoğan en son halkın içine ne zaman çıktı, ne zaman yandaş olmayan bir gazete okudu yada televizyon seyretti bilmiyorum. Elbette halkın içine çıkmak dediğim zaman yanında yüzlerce koruma, halkla ilişkiler birimi tarafından önceden ayarlanmış bir partilinin dükkanını ya da evini ziyaret etmekten bahsetmiyorum, bir dolmuşa ya da otobüse binmekten, yanında kimse olmadan çarşıda pazarda dolaşmaktan bahsediyorum. Damadının 130 milyar doları cayır cayır yakıp, Merkez Bankasının kasasını boşalttığını hatta boşaltmak ne kelime elli milyar dolar kadar da eksiye düşürdüğünü bile çok sonra Naci Ağbal’dan öğrendiği söylenen Erdoğan’ın ülke gerçeklerinden ne kadar haberi vardır, neye, hangi veriye dayanarak böyle bir iddiada bulunmuştur anlamak mümkün değil.
Sayın Erdoğan Osmanlı padişahlarına hayrandır, hepimiz biliriz padişahlar bile gerçekleri görebilmek için bazen tebdil i kıyafet eder sokağa çıkar halkın arasına karışır, vezirlerinin, danışmanlarının anlattığı durum ile gerçek durumu kıyaslarlardı. Modern çağda artık buna gerek, yok oturun bilgisayarın başına yandaş olmayan birkaç gazete okuyun, birkaç kanal gezin, sosyal medyada şöyle bir dolanın. Siz cumhurbaşkanısınız bu ülkede yandaş ve umucu olmayan, sizden gerçekleri gizlemeyecek bir çok aydın ve bilim insanı var, çağırın onları gelsinler, anlatsınlar yönetmekle sorumlu olduğunuz ülkenin durumunu birde onlardan dinleyin. Hiçbirini yapmıyorsanız bari muhalefet liderlerini çağırın, eski yoldaşlarınızı ya da Meral Akşener ve Temel Karamollaoğlu gibi isimleri bir dinleyin.
Bakınız sayın Genel Başkan ülke gerçekleri bildiğiniz gibi değil, gerçekleri birde benden dinleyin;
Büyük ve güçlü Türkiye ancak ve ancak nitelikli eğitim ile yaratılır, oysa eğitim çökmüş durumdadır, son derecede niteliksiz bir eğitim sistemi sadece işsiz kalması mukadder olan niteliksiz yığınlar üretiliyor. Bu da işsizliği astronomik seviyelere çıkarıyor, TÜİK’e de inanmayın, gerçek işsiz sayısı 10 milyondan fazla.
Büyük ve güçlü bir Türkiye yaratabilmek ancak ve ancak üretim sayesinde mümkündür. Üretim içinse yatırım gerekir! Hiçbir yatırımcı servetini, malını mülkünü ve hatta canını tek bir adamın iki dudağı arasından çıkacak sözlere emanet etmez. Bu ülkede yatırımlar durdu ne yerli ne yabancı hiç kimse yatırım yapmıyor, iş insanları var olan yatırımını satıp servetini ülkeden kaçırmanın yolunu arıyor. Bu rejim değişmeden de bu eğilim asla değişmez. Oysa iktidarınızın ilk yıllarında Avrupa Birliği müzakereleri başlayınca bir çok yatırımcı Türkiye’ye koşmuş ve aman bu fırsatı kaçırmayayım diyerek yatırım yapmıştı değil mi?
Büyük ve güçlü bir Türkiye hızlı ve adil karar verebilen bir yargı sistemi sayesinde inşa edilebilir. Oysa bu gün yargı sistemi çökmüştür, bir taşra mahkemesi bile gözü siyasette Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımamaya cüret edebilmektedir.
Bakınız sayın Erdoğan dost acı söyler Büyük ve güçlü bir Türkiye ideali ufukta hızla kaybolmaktadır, bu söyleminiz bir moral motivasyon yükseltme söylemi ise bu da çok büyük bir hatadır, gerçeklerin farkında olan halk böyle bir söylem karşısında Türkiye’yi yönetenlerin gerçeklerden bihaber olduğunu düşünür.
Gerçekler acı ve ortada 2023 yılında ilk 10 ekonomi arasına gireceğiz iddiası boş çıkmıştır. Bu yıl ilk 20 ülke arasında kalabilirsek ne mutlu bize. Türkiye’de dolar bazında kişi başına düşen milli gelir hızla azalmaktadır. 2013 yılında 12.519 dolara çıkan kişi başına düşen milli gelir tutarı 2020 de 8.000 doların altına inecektir, yani beş yılda azalma 4.500 dolardan fazladır. Benzer bir durum sadece Arjantin ve benzeri birkaç ülkede görülmektedir. IMF’nin raporuna göre ise, 2021 yılında Türkiye’de kişi başına gelir 7 bin 658 dolar seviyesine kadar gerileyecektir. Bu 2005 yılları seviyesine geri dönüş demektir.
Dış borç ise ayrı bir dert, Dünya Bankası, 2019 yılı Uluslararası Borç İstatistikleri raporuna göre: Düşük ve orta gelirli 120 ülke arasında Türkiye, 2019 sonundaki 440,9 milyar dolarlık dış borçla en çok dış borcu olan 6. ülke oldu. En çok dış borcu olan 10 ülke içinde Türkiye, dış borcun milli gelire oranında ise yüzde 59’luk oranla ikinci sırada yer aldı. Bu alanda ilk sırada, yüzde 65’lik oranla Arjantin yer alıyor.
Tüm ekonomik veriler çok kötü ve görünen o ki acil ve ciddi önlemler alınmazsa daha da kötüye gidecek. Hiç şüphe yok ki atılması gereken ilk adım güçler ayrılığının tesis edildiği, denge ve denetleme mekanizmalarının kurulduğu yeni bir siyasi sisteme geçiştir. Bu yapılmadan başka ne yapılırsa yapılsın bir fayda sağlanamaz, sonra demedi demeyin…