Geçmediğimiz yollara, tünellere, köprülere, uçmadığımız havaalanlarına ve de gidemediğimiz hastanelere ödediğimiz paranın miktarı her geçen yıl biraz daha artarak devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde KOİ projeleri olarak adlandırılan yol, köprü ve tünel geçiş ücretlerine kur ayarlaması yapıldı ve ödemeler güncel kur üzerinde yeniden belirlenerek müteahhitlerin kazançlarına yenisi eklendi. Yapılan hesaplamalara göre, garanti ödemelerin tutarı 562 milyar liraya, yani 13 milyar 562 milyon dolara ulaştı.
Yapılan son güncelleme ile sadece binek araçların geçiş ücretleri Osmangazi Köprüsünde 2 bin 360 liraya yükseldi. Çanakkale Köprüsü geçiş ücreti bin 29 lira, Yavuz Sultan Selim Köprüsü geçiş ücreti 248, Avrasya Tüneli geçiş ücreti ise 289 lira oldu. Diğer, ticari ve ağır tonajlı araçların geçiş ücretleri de artırıldı.
Sürücülerin geçişlerinde ödemeleri gereken ücretler böyle ama onlar Osmangazi Köprüsünden geçerken 795, Çanakkale Köprüsünden geçerken 795, Yavuz Sultan selim Köprüsünden geçerken 80 ve Avrasya Tünelinden geçerken 225 lira ödüyorlar. Aradaki fark Hazineden karşılanıyor. Yani biraz yukarıda belirttiğimiz o 562 milyar lira var ya işte o bedel bu farklardan kaynaklanıyor.
Devletin işlettiği, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinden araç başına tek yön geçiş bedeli olarak 47 lira alınıyor. Hafif ticari araçlarda bu bedel 60 liraya yükseliyor. 5. Sınıf araçlarda ise geçiş ücreti sadece 351 lira. Aradaki farkı sizlerin dikkatine bırakıyorum.
CHP Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, geçtiğimiz günlerde yıl yıl Hazineden ödenen garanti bedellerini dolar bazında açıkladı. 2019’da 899 milyon 471 bin, 2020 yılında 1 milyar 446 milyon, 2021 yılında 1 milyar 610 milyon, 2022 yılında 2 milyar 200 milyon, 2023 yılında 2 milyar 393 milyon, 2024 yılında 1 milyar 839 milyon dolar ödenmiş. İçinde bulunduğumuz 2025 yılında tahmini olarak 2 milyar 387 milyon ve gelecek yıl da 2 milyar 180 milyon dolarlık bir ödemenin yapılacağını belirtti. Bu bedeller ülkemiz için gerçekten çok yüksek ve katlanılması zor paralar.
Köprülerde, tünellerde ve yollarda durum böyle de, hastanelerde çok mu farklı. Ne yazık ki orada da durum bundan çok farklı değil. bildiğim kadarıyla, 18 şehir hastanemiz var. Bunları KOİ kapsamında işadamları ve şirketler gerçekleştirdi. Görkemli, büyük büyük binalar. Her biri koca bir şehir gibi. Polikliniklere gitmek için hastane içinde ring seferi yapan araçlar dolaşıyor. Ama gelin görün, hemen hemen hepsinde ya yeteri kadar doktor yok ya da sağlık teknisyenleri. Günlerce randevu almak için didinip duruyorsunuz. MR gibi, röntgen gibi sağlık hizmetlerinden yararlanmanız günlerinizi alıyor. Başım ağrıyor deseniz sizlerden dünya kadar kan ve idrar tahlili istiyorlar. Çünkü, bu hastanelerde yaptırdığınız her tahlilin, her röntgenin, her MR’ın, her ultrasonun velhasıl yaptırılan her tetkikin bedeli devletten alınıyor. Yaptırsanız da yaptırmasanız da sözleşmeye konmuş, garantisi verilmiş bunların. Bir de kiralama bedeli adı altında yatak ücreti alınıyor.
Evet; tüm bunların bir bedeli var. 18 şehir hastanesi için 2017-2024 yılları arasında hastaneleri yapan şirketlere toplamda 132 milyar 367 milyon 346 bin lira ödeme yapılmış. Sadece 2024’te ödenen kira ve hizmet bedeli -tetkik ve muayene dahil değil- 83.7 milyar lira ödenmiş. İçinde bulunduğumuz yılın sekiz aylık döneminde yüzde 19’lik artışla 76.2 milyar lira ödeme yapılmış.
Onlarca hastaneyi kapatıp, koca koca şehirleri sadece şehir hastanelerine yönlendirmenin faturası ülke ekonomisi için gerçekten ağır oluyor.
Özetle;
Sadece, köprü, yol, tünel ve hastanelere ödenen garanti ödemeleri gerçekten bütçe için ağır bir yük oluşturuyor. KOİ projelerine, faiz ödemelerine ve borçlara ayrılan kaynakla Türkiye’ye bir Türkiye daha eklenirdi. Ama, gelin körün ki, tercihler yanlış ve hatalı olunca her geçen yıl daha da ağırlaşan faturaları ödemek zorunda kalıyoruz. Bugün okula giden çocuklarımızın beslenme çantaları boş kalıyorsa, gençlerimiz geleceklerine ilişkin hayaller kuramıyorlarsa, işsizlerimize iş ve aş sağlayamıyorsak, emeklilerimiz ve dar gelirlilerimiz geçim sıkıntısı çekiyorlarsa altında başka neden aramaya gerek var mı?