Günler, aylar yıllar mevsimler ne kadarda çabuk geçiyor, bu cümle, birçok insanın kurduğu cümleler arasında ilk sırayı alsa gerek.
Nüfusu kayıtlarına göre yedi kişilik ailenin son üyesi olarak bugün doğmuşum. Yıl 1960 aylardan aralık. Bir tek babamızın maaşıyla hayata tutunmaya çalışan ailemizin geçirmiş olduğu iyi kötü o günlerde, hayat pahalıyken bile hastalıklar evlerin ne yakınından nede uzağından geçmezmiş.
Bütün çocuklar gecekondu mahallesinde eşit haklara sahip, oyun alanları parklar değil mahalle araları, boş araziler olarak mutluluk içinde yaşamlarına birer renk katmış ve parçası olmuştur.
Bizim ve bizden önceki çocuk kuşağı ne kreş ne AVM ne telefon ne televizyonu çok seneler sonra görmüştür. Tek eğlence kaynağımız radyoda” yurttan sesler kuşağı, arkası yarınlar ve çocuk saati olurken büyüklerin dünyadan haberdar olması için “ajans” (haberler) dinlemek birinci görev haline gelmiştir.
Köyünden, şehirlere göç eden ailelerin büyükleri, dünyanın neresinde ülkesinin neresinde olursa olsun doğduğu şehrin hava durumunu bir şekilde dinlemek için bulundukları ortamda herkesi susturup can kulağıyla hava durumunu dinlemek o yıllarda ve hala en önemli görev haline dönüşmüştür.
Çocukluğumuzdan okul çağımız geçtiğimizde, bizden büyüklerin kitapları mahallenin gençleri arasında ortak kullanılırdı. Ortaokul ve lise yıllarında beden dersinde(spor) eşofman takımı evden eve elden ele taşınır, yıkanıp temizlenir çocuklar dönüşümlü olarak kullanırdı.
Benim oturduğum gecekondu mahallesinde birçok evde elektrik ve su yoktu. Kömürle çalışan ütülerde gömlekler, pantolon ütülenirdi. Yeni kuşağın şimdi şu soruyu sorduğunuzu duyar gibiyim. “Nasıl kömürle ütü yapılır ki) Evlerde kalorifer, doğalgaz olmadığı için kok kömürü sobada nar gibi yanınca maşa denilen tutacak ile sobanın içinde yanan kömürler alınır ütülerin kapaklı haznesi kaldırılır bu hazneye kömürler konulurdu. Kömürün ısıttığı ütü ile pantolon, gömlekler ütülenirdi.
Gaz lambası uzun yıllar evimizin aydınlatma aracı olarak evimizin baş köşesinde saygı duyulan bir aydınlatma aracı olarak yerini korudu.
Su ihtiyacımız için mahallemizde kuyusu olan komşulardan suyumuzu tulumbalardan çekerek kovalarla evlere taşınırdı. Yazın su taşıma işi keyifli olurdu ama kışın buz gibi havada buz gibi suları taşımak bin bir dertti. Hele birde suları taşıyıp tam eve yaklaştığınızda ayağınız buzda kayıp elinizdeki sularla yuvarlanınca çektiğiniz acı ikiye katlanırdı.
Kış ayında doğmama rağmen ben yaz aylarını daha çok seviyorum. Kapımızın önünde annemin minicik bahçesinde domates, salatalık, maydanoz. Ağaçlardan mevsimin meyvelerini yemek doğal yaşam içinde organik bir yaşam biçimimizdi.
Özellikle tavuklarımız ve yumurtaları hayatımızın vazgeçilmezleri idi. Annemin elinden, toprağa taş ekse taş yeşerirdi çok bereketli eli vardı. Yüreğinin güzelliği her şeyin üstündeydi. Biz yaş günlerini kutlamayı bilmezdik ama bizim yaşımızda günlerimiz hep bu güzellikler olurdu.
Benim çocukluğumun fotoğrafları arasında hayatlar, siyah beyaz fotoğraf kareleri gibi hem hüzün dolu hem de yaşama direnenlerin fotoğrafları olarak kalmıştır.
Yaş günü kutlamalarını bizim ve bizden önceki kırsal kesimde doğup büyüyenler, yaş günü kutlamalarını yıllar sonra şehirlerde görmüş oldu.
(Eski Türklerde “Ad Günü” diye nitelendirilen bir gün vardı. Doğum günü mantığı ve özelliğinden ziyade, daha çok ad koyma kutlamasıymış. İlk ad verme olayı, Boğaç Han hikâyesinde görülmektedir. Çocuğun doğumundan birkaç yıl sonra büyük törenle yapılırmış ve her yıl kutlama, pasta kesme gibi adetler asla olmazmış. Günümüz hali veya benzer biçimde bir doğum günü kutlaması Türklerde asla görülmemiştir).
Ben hangi yıldan bu yana doğum günümü kutlaması yapıyorum bilmiyorum.
Gelişen çağ içinde buna gelişmemi yok oluş mu denilir bilemiyorum. İnsanlık yararına yapılan yenilikler bir yanımızı onarırken bir yanımızda yok ediyor. Kimyasal katkı maddeleri, raf ömürleri uzun olsun diye tüm yiyecek içeceklerin doğallığı yok olurken yaşamlarda bir bir yok olup gidiyor.
Ölüm olayları çağımızın vebası olarak adlandırılan kanser ve kalp krizi her yaş grubunda canları almaya yok oluşuna sebep oluyor.
“İnsanlık o kadar çok ilerledi ki artık görünmüyor”
Bugün benim yaş günün. Çocukken yapmış olduğumuz gibi bugünde altmış iki yazıp bu sayının çizgilerini birleştirip tavşan yaptım. Çocuklukta yaşananlar asla unutulmazmış.
Her şeye rağmen zor bir çocukluk yaşamış olsam da ailemin desteği ile okuyup tüm bu zorlukların üstünden geldim. Yaşamın her anını doya doya yaşamaya devam ediyorum. Önce sağlık sonra yaşamla mücadele. Benim mücadelem kendimle.
Her sabah sağlıklı bir şekilde uyandığımda hadi bugünde yırttın diye seviniyorum.
Sizlerde sağlık ve mutlulukla yaşayın. Her şey gönlünüzce olsun. Bu dünyayı vicdanlı ve sevgi dolu insanlar kurtaracak.
Bugün doğan herkesin yaş günü kutlu olsun.