İşin açığı Buğra Kavuncu İYİ Parti İl Başkanı olarak Millet İttifakının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmasında yıldızı parlayan bir isimdi. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte çok iyi bir performans sergilemişlerdi.
Köprülerin altından çok sular aktı, son seçimde yaşanan başarısızlık üzerine Millet İttifakı dağıldı ve Meral Akşener yönetimindeki İYİ Parti’nin dili de safı da tamamen değişti sonuçta iktidarı bırakıp muhalefete muhalefet eder hale geldi.
Cumhuriyet Halk Partisinin her uzlaşı önerisine kapıyı kapatıp “seçimlere özü başımıza gireceğiz” diye tutturan Merak Hanım daha düne kadar desteklediği ve hatta Cumhurbaşkanı olsunlar diye önerdiği Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun karşısına aday çıkardı. İstanbul adayı da bilindiği gibi Buğra Kavuncu oldu.
Açıkça söylemek gerekirse Akşener’in kurduğu oyun “kazanmak değil kaybettirmek üzerinedir” kendisi de çıkardığı adayların hiçbir şekilde kazanma olasılıklarının olmadığını muhakkak ki biliyordur.
Düne kadar “kazanacak aday, kazanacak aday” söylemini dilinden düşürmeyen Meral Akşener’in bu gün kalkıp ta kazanamayacak adayları piyasaya sürmesinin tek ama tek bir mantığı olabilir o da kaybettirmeye odaklanmış olmasıdır…
Bu kaybettirme tutkusu ittifakta çok büyük yara açan ve bence seçimin kaybedilmesine sebep olan o çirkin üslupla masadan kalkışı ile de ilintili mi?
Bu gün için bunu da bilmiyoruz, ama açıkça söylemek gerekirse olayın üzerinde şaibe bulutları da dolaşmıyor değil.
Meral Akşener’in bu hesabı kitabı tutar mı, kazanamasa da kaybettirebilir mi? Doğrusunu isterseniz bunu bilmiyorum, sonuçta bu konuyu seçmenler değerlendirecek ve oylarını ona göre kullanacaktır.
Bildiğim şeyse; Buğra Kavuncu’nun milliyetçi camiada yükselen bir yıldız olduğu, ileride çok önemli noktalara tırmanma şansı bulunduğu halde böyle bir riske girerek siyasi kariyerini çok ama çok büyük bir tehlikeye attığıdır.
İstanbul seçimlerinde komik sayılacak bir oy alır da oturursa demedi demeyin Buğra Kavuncu’nun siyasi kariyeri çok büyük bir yara alır ve hatta başlarken biter demek hiçbir şekilde abartı olmayacaktır.
Oysa Buğra Kavuncu genç bir milliyetçi olarak lider adaylığına çok yakışan bir profildi, ileride İYİ Parti Genel Başkanı olması ve hatta olası bir MHP İYİ Parti birleşmesinde liderliğe oynaması bile gündeme gelebilirdi.
Bu noktada girdiği başkanlık yarışında alacağı kötü bir sonuç tüm bu kariyer hesaplarını çökertecek etki yapabilecektir.
Peki, Meral Akşener kazanamayacağını bile bile bu kadar kıymetli bir aktörü neden sahaya sürdü?
Sakın olası bir lider adayı olan Buğra Kavuncu’dan da kurtulma hesabı yapmış olmasın?
Olmaz, olmaz demeyin!
Siyaset bu; iktidar yarışında baba oğulu, kardeş kardeşi tanımaz Meral Akşener Buğra Kavuncuyu mu tanıyacak?
Daha düne kadar oğlum gibi dediği Ekrem İmamoğlu’nu, abi dediği Mansur Yavaş’ı bu gün tanımayanın yarın Buğra Kavuncu’yu tanıyacağının bir garantisi var mıdır?
Elbette yoktur…
Peki, Buğra Kavuncu bu topa neden girdi?
Bu riskleri görmedi mi?
Yoksa “parti disiplini”, “emir demiri keser” diyerek bir fedakârlıkta mı bulundu?
Bu olasılıklardan hangisinin geçerli olduğunu izleyip göreceğiz.
Bu noktada şunu söylemem gerekir Ekrem İmamoğlu’nun işi oldukça zor, tabiri caizse yedi düvele karşı dövüşüyor fakat eğer kazanmayı başarırsa demedi demeyin Türk siyaseti efsane bir genç lider kazanır ve içinde bulunduğu siyasi çıkmazı bu şekilde aşabilir.