BÖYLE MİLLETVEKİLİ

Cumhuriyet ve demokrasi ortadan kalktı. Bunun için RTE zaman zaman diyor ki; “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…” Bunun adı nedir? Padişahlık sisteminin ötesinde bir sistem demektir. Uydurma bir seçim, göz boyayan bir propaganda aldı başını yürüdü. Bu bir sistem sorunu değil de nedir? Yani yerli ve yabancı işbirlikçileri destekleyen bir iktidara karşı AKP milletvekillerinden bir Allahın kulu tek bir kelime söylemiyor. Ama gerçekleri söyleyen bir CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz var.  Yavuzyılmaz, Erzincan İliç’te Anagold isimli firmanın işlettiği Çöpler maden sahasının bir “diri fay” üzerinde olduğunu, bu gerçeğin Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) kurumunca 2013’te hazırlanan yöre haritasında açıkça görüldüğünü, ama her nasılsa 2023 haritasında bu fay hattının o yöreye ait kısmının silindiğini ifade etti.

Bu ne demektir? Maden kazalarında işlenebilecek iş cinayetlerinin üzerini örtmek demektir. Yani fay hattı üzerinde madencilik yapılmaması veya özel önlemler alınarak yapılabileceği gerçeğine ortadan kaldırılıyor. Böyle bir gerçeğe uymamakla sorumluların kalmaması sağlanmıştır. Facia olduktan sonra hazırlanan ön bilirkişi raporunda asıl kusur taşeron firmada” denmiştir. Çünkü kayan toprak kitlesinde çatlaklar görüldüğü halde, yetkililer gerekli önlemleri almamışlar.  Ama daha sonra, maden için kazılan ve başka yere yığılan toprağın yüksekliğinin en çok 30 metre olması gerekirken 257 metreyi bulduğu görülmüştür.

CHP Zonguldak Milletvekili Yavuzyılmaz’ın ortaya çıkardığı fay hattı rezaletinin sorumlusu kim oluyor? AKP’nin o zamanki Cevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ve onun bağlı olduğu “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini” kuran RTE ve Devlet Bahçeli oluyor. Bu iktidar kadrosu yaşanan facianın sorumluları oluyor. Altın madenleri siyanür zehri kullanılarak çıkarıldığını aklı başında olan herkes biliyor. Bizler 1980’li yıllarda Bergama köylülerinin yine bir yabancı şirkete siyanür isyanıyla siyanürün tehlikeleri öğrenilmişti.  Onun ardından Kaz Dağlarında, daha sonra Ordu’nun Fatsa ilçesinde aynı nedenle ve aynı gerekçeyle köylü ayağa kalktı. Ama ülkenin tüm kamuoyunu ayağa kaldıran en büyük rezalet İliç’te karşımıza çıktı.

AKP’li Cumhurbaşkanı seçim derdinde illeri dolaşıyor. Ama tek kelime madenler ve ülkenin altın madenleri hakkında, işlenen iş cinayetleri hakkında tek kelime konuşmuyor. Biz bir deprem olduğu zaman yıkılan evlerin hesabını o binayı yapan yükleniciden başlayarak inşaat izni veren yetkililere ve inşaatla ilgili projeyi yapan mühendise, varsa kontrol işlerini yapan yetkili ve görevlilere yükleriz. Bu konularda dava açılır, yargılamalar başlar ve yıllarca sürer. Artık olay kamuoyunun hafızasından neredeyse tamamen silinecek kadar eskiyince mahkeme hükmünü açıklar.  Ve çoğu kez, olayın kıyısında kenarında kalan bir sorumlu hakkında artık önemini yitirmiş düzeyde bir hapis cezası verir. O cezanın da beşte ikisi kadar yatınca infaz edilmiş sayılır. Ve eski yaşamımıza döneriz. Sadece İliç’te değil, çoğunu son yıllarda yaşadığımız maden kazalarında da gördük. Sanıklardan “dişi kesenler” göstermelik bir süre tutuklu kaldıktan sonra, “bir yolunu bulup” tahliye edildiler ve ölen öldüğü ile kaldı.

Tüm bu anlattıklarım hepimizin gözü önünde yaşananlar. Tüm bunlar bizde “kişiselden” çok “sistemsel” bir yanlışlık olduğunu göstermiyor mu? Eğer gösteriyorsa, “sorumluluk sistemimizi” gözden geçirmeyi düşünsek fena mı olur? Kötü olan işleri araştırmak ve gün yüzüne çıkarmak hem iktidar hem de muhalefet milletvekillerinin görevi değil mi? Sömürü sistemine karşı çıkmak her yurttaşın hakkı olduğu gibi hem iktidar hem de muhalefet milletvekillerinin vazgeçilmez görevi olmalıdır. Gerekli önlemler alınmadığı için maden kazalarında yaşamını yitiren yığınlarca madencilerin kanları yerde kaldı. Eş ve çocukları perişan oldu. Bunları yazmak birim gibi gazetecilerin de asli görevidir.