BOŞANMALARDA, EŞİT PAYLAŞIMLI EBEVEYNLİK (Anne-Baba) İÇİN…

Hiç kimse, birbirlerinin gözlerine ve davetlilere bakarak imzaladığı evlilik sözleşmesinin bozulmasını, evliliğin şu veya bu zaman sonra boşanma ile sonuçlanmasını, çocukların şaşkınlıkla karşılayacakları kesin olan anne-baba ayrılığından olumsuz etkilenmesini istemez.

Ancak, istenmeyen ayrılıklar, boşanmalar ne yazık ki çok oluyor, ülkemizde ve  herhangi bir engel bulunmayan her yerde.

Boşanmalardan, elbette en çok çocuklar etkileniyor. Çocuklar, çok küçük yaşlarda ise boşanmalardan etkilenme düzeyi çok yüksek, sonuçları çok ağır oluyor. Aslında, hangi yaşta olurlarsa olsunlar, boşanmanın etkileri çocuklarda kalıcı izler bırakır.

Boşanmalarda, çocuğun velayeti (hak, yetki ve ödevler) büyük çoğunlukla anneye verilir ülkemizde. Velayetin babaya verildiği örnekler çok az.

22 Mart 2024 Cuma günü, boşanma halinde, çocuğun ve boşanan eşlerin yararına olduğuna inandığım “Eşit Paylaşımlı Ebeveynlik”  konusunda bir toplantı yaşandı Ankara’da.

Toplantıya, Hacettepe Üniversitesi Aile ve Tüketici Bilimleri Bölümü Araştırma  Görevlisi Dr. Birgül Çiçek,  Siyaset Bilimi uzmanı, Türkiye Eşit Paylaşımlı Ebeveynlik Bilim Topluluğu Kurucusu ve Uluslararası Paylaşımlı Ebeveynlik Konseyi (International Council For Shared Parenting-ICSP) Türkiye temsilcisi Murat Parıltı, Türk Kadınlar Konseyi Derneği Başkanı Fatma Fatoş İnal, Kadın ve Mücadele Derneği Genel Başkanı Av. Melek Neslihan Özfidan,  Yönetim Kurulu üyesi Dilek Işık, Yönetim kurulu yedek üyesi Ömür Polat, Çocuk Hakları Alanında Çalışan Avukatlar  Ağı (ÇAÇAV) üyesi Av. Gülseren Tunç, Aile ve Evlilik Terapisti, Sosyal Yaşam Koçu Süreyya Terzioğlu, Bilkent Üniversitesi  Felsefe Bölümü öğrencisi Öykü Gündoğdu,  Moleküler Biyoloji Bölümü öğrencisi Alkım Özfidan, Şiddetsiz Toplum Derneği üyesi Gürbüz Mutlu ve Dernek Başkanı Rıza Sümer katıldı.

Murat Parıltı toplantıda özetle şu görüşleri dile getirdi.

“Türkiye’de boşanma süreci çok çatışmalı. İki ebeveyn, anne, baba üzerindeki çatışma şiddet. Sonuçta, sorumluluğun tek ebeveyne yüklendiği bir süreç. Bu ebeveyn anne. Çok az sayıda erkeğe sorumluluk veriliyor.

Yasa, çocuğun yüksek yararı diyor. Oysa çocuğun her ebeveyne ihtiyacı var. Ayrıca süreç, çocuğun yüksek yararına değil. Ortak velayet olmadan çocuğun yüksek yararı sağlanamaz. Uzlaştırıcı olmak gerekiyor.

Çalışmalarımızda, anne ve babaların iyi olmasını hedefliyoruz. Bu konuda toplumsal bir talep olmalı. Sivil toplum kuruluşlarının katkıları alınmalı. Çocuklar, annesiz veya babasız kalmamalı. Hedef, anneli ve babalı çocuklar olmalı.

Eşit ebeveynlik şiddeti önlüyor. Türkiye’de kadın cinayetlerini önlemek için önce şiddeti önlemek gerekir. Şiddete de, çatışmayı önleyerek engel olunabilir.

Eşit ebeveynlik düzenlemelerine ve uygulamalarına en çok bizim ülkemizin ihtiyacı bulunuyor. Kadın-erkek eşitliğini destekleyen bir anlayışı geliştirmeliyiz.”

Bu haklı görüşlere benim de katmak istediklerim var. Elbette, eşit paylaşımlı anne-baba uygulamaları için hukuksal düzenlemeler gerekli. Burada da, ayrılan anne ve baba arasında yüz yüze iletişim zorunlu. Hatta, boşanan anne ve babaların, aileleri ve yakınları, uzlaşmaya katkı vermeli, olası şiddet tehlikelerini, sürdürülebilir düzeyde engellemelidir. Tarafların şiddetsiz, birbirlerine saygılı ve güven duyarak yaşamaları sağlanmalıdır. Ayrıntıya girmeden belirtmeliyim ki, ülkemizin toplumsal yapısı, farklı koşullar ve kültürel çeşitlilik, eşit paylaşımlı anne-baba anlayışını zorlaştırabilir. Ancak, umutlu ve kararlı olmak gerekir. Murat Parıltı gibi bir gönüllünün dillendirdiklerine  en çok Türkiye gereksinim duyuyor. Uzlaşıya ve ortaklığa.

Dr. Birgül Çiçek’in  toplantıda dile getirdiklerinin özeti şöyle.

“Aile içi görev ve sorumluluklarda büyük sorunlar ve kadın aleyhine adaletsizlikler var. Bu konuda, erkeklere iş yaptırmayan kadınların da etkisini kabullenmeliyiz. Evliliklerin ilk 5-10 yılı içinde çok şey değişiyor, çocuklar doğuyor, eşlik rolleri yanında ebeveynlik rolü ortaya çıkıyor. Evlilik çatırdıyor.

Çocuğun bakım yükü annede oluyor. Boşanmalarda, içki, ilgisizlik, sorumsuzluk ve aldatma öne çıkıyor. Boşanmadan sonra da çocuğa bakmak sorumluluğu annede oluyor. Oysa, anne ve baba eşit sorumlu olmalı.

Aile Sağlık Merkezlerinde aile psikologları, tarafları dinleyecek ve izleyecek uzmanlar görevlendirilmeli.

Son yıllarda, çocuk bakımına ve aile içi işlere katılan babaların sayısı artıyor. Babalarda olumlu değişimler var. Annelerde hiç değişiklik yok. Öğrenilmiş çaresizlik. Baba da çocuğa bakabilir, yemek yedirebilir, anne ile ev işlerini paylaşabilir.

Aile mahkemeleri, babaları da ebeveyn saymalı.”

Yazımı,  iki kısa görüşle sürdürmek istiyorum.

Dilek Işık: Ülkemiz, eşit ebeveynlik konusunu kolay uygulayabilecek durumda değil. İlkokuldan başlayarak eğitim gerekli. Okullara, Şiddetsiz İletişim dersleri konmalıdır.

Av. Gülseren Tunç: Erkek sığınma evleri de gerekli. Çünkü, şiddet gören ve zorluk yaşayan erkekler de bulunuyor.

Bu konuşmalardan, ilgili kamu, özel, yerel veya demokratik kitle örgütleri kesinlikle önemli hedefler çıkarabilir.

Konuya ilişkin girişimlerin sürdürülmesi, katılımcı kuruluşların artırılması, ulusal düzeyde toplantı, söyleşi ve çalıştaylar düzenlenmesi, ilgili yasaların güncellenmesi ilk adımlar olabilir.

Ancak, bu çabalar, aileden başlayarak,  okul, üniversite ve iş yerlerinde iletişim ve uzlaşı kültürünü geliştirecek programlarla desteklenmelidir.

Elbette, Cumhurbaşkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler, Belediye Başkanlıkları başta olmak üzere muhtarlıklara dek yerel yönetimler, baro, sendika, dernek, federasyon ve konfederasyon şeklindeki demokratik kitle örgütleri arasında sürdürülebilir iletişimi ve iş birliğini sağlayarak.

Hiç unutmayalım, şiddetin; ırkı, kökeni, cinsiyeti, dili, dini ve siyasi partisi yoktur. Ancak, şiddeti önleyecek, dünyayı yerin üstündeki gerçek cennet yapacak bir canlı türünün adı vardır.

Sevgi, saygı, dostluk dolu, melek nitelikli, silahsız ve şiddetsiz  İNSAN…

 

 

RESİM ALTI

Fotoğraf, soldan,  Dr. Birgül Çiçek, Rıza Sümer, Ömür Polat,  Fatma Fatoş  İnal, Süreyya Terzioğlu, Gürbüz Mutlu, Murat Parıltı,  Dilek Işık, Av. Melek Neslihan Özfidan, Av. Gülseren Tunç, Alkım Özfidan ve Öykü Gündoğdu.