Son günlerde ne yesek içsek bir tedirginlik çöktü üstümüze. İnsan dışarıda yemeğe oturuyor ama aklı başka yerde; “Acaba midemi bozacak mı?” diye düşünmeden lokma yutamıyor. Bir bakıyorsun okulda çocuklar zehirlenmiş, başka bir yerde hazır yemek yiyen insanlar hastanelik olmuş… Böyle olunca insanın içi ister istemez daralıyor.
Aslında sebebi çok uzak bir şey değil. Her şey bir anda hızlıya bağlandı ya… Hızlı servis, hızlı paket, hızlı üretim. Bu hızın içinde bir yerlerde kalite eridi gitti. Mesela et doğru düzgün soğutulmamış, yemek saatlerce tezgahta beklemiş… Kimse de çıkarıp “Bu olmadı” demiyor. Bir de maliyet derdi var tabii. Herkes ucuz üretmeye çalışıyor. E ucuz olunca malzeme de ucuz oluyor. Sonra o ucuzluk gelip midemize oturuyor.
İşin bir de güven kısmı var. Eskiden insanlar bir yere girince şöyle bir bakardı, “Temiz galiba” derdi. Şimdi o bile yok. Her yer şüpheli geliyor. Sosyal medyada da sürekli bir şeyler dönüyor. Bir video çıkıyor, insanlar aynı yemekten hastanelik olmuş. Daha önce pek rastlamadığımız şeyler şimdi normalleşmeye başladı. Bu da herkesi ister istemez daha da huzursuz ediyor.
Biz de tabii kendi kendimize önlem almaya çalışıyoruz. Yemeğe kokladık mı kokluyoruz, rengine dokusuna bakıyoruz, hatta bazen sipariş verdiğimize bile pişman oluyoruz. Sokakta bir şey görünce almadan önce on kere düşünüyoruz. Ama insan da diyor ki “Bu kadar dikkat etmek zorunda mıyız?” Çünkü sonuçta bir tabak yemek bu… İnsan güvenerek yemeli.
Şu anda ülkede büyük bir “Acaba?” hali var. Ne yesek acaba, nereden alsak acaba, çocuk okulda bir şey yese acaba… Hep bir acaba. Bu da toplumun sinirini, sabrını, huzurunu tüketiyor. Aslında çözüm belli: Daha sıkı denetim, daha şeffaf üretim, daha kaliteli malzeme. Çok da büyük mucize değil yani. Ama yapılmadıkça olan yine vatandaşa oluyor.
Kısacası, zehirlenme korkusu sadece mideye değil, memleketin huzuruna da dokunuyor. Bir tabak yemeğe bile güvenememek kadar yorucu bir şey yok. İnsan en basit ihtiyacında bile tedirgin olmamalı. Ama maalesef bugün geldiğimiz noktada herkes biraz çekingen, biraz şüpheli, biraz da yorgun.