BİR SÖZÜ BİR SÖZÜNÜ TUTMUYOR

Dünyaya şöyle bir bakarsanız, gerici ve yobaz partilerin başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Amerika, Asya ve Afrika kıtalarında iktidarı ellerine geçirdiklerini görüyoruz. Ama Türkiye’de 22 yıldır iktidarı elinde tutan teokratik devlet düzencisi AKP’nin Genel Başkanı RTE; anayasa değişikliğini ve “Partiler mi, yüzde 50 artı 1 mi değişmeli?” değişmeli sorunu gündeme getirdi koydu.
2023 yılının Kasım ayının ikinci haftasında RTE; Almanya’dan dönerken uçakta şu açıklamayı yapıyor:

"Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi hâlinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil."
RTE kendisini umutlandırdı. Ama bu açıklamaya MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli şu yuvarlak sözlerle görüşlerini açıkladı. Bahçeli diyor ki:

-Sayın Cumhurbaşkanımızın tespit ve değerlendirmeleri siyasetin kurulan ittifaklarının parçalı yapısına bakıldığında anlamlıdır; fakat bu konuda bizim sözlerimiz, yaptığımız açıklamalar, görüşler de bellidir ve değişmemiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızla diyalogumuz hasbidir, harbidir, haysiyetlidir. Hakseverlik üzerinedir. Hiç kimse de aramıza giremeyecektir. Buradan size ekmek çıkmaz."

Bu açıklamalar neyi gösteriyor. Erdoğan ile Bahçeli’nin bir sözünün bir sözünü tutmadığını gösteriyor. AKP yüzde 50 artı 1'i kaldırarak ittifakların dağılmasını ve "çok partili tek adam Rejimi”nin sürdürülmesini istiyor. Aslında ittifak siyasetinin tek adam sisteminin zorunlu sonucu olan yüzde 50 artı 1'le yakın ilişkisi bulunuyor.  10 Ağustos 2014 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin adayı Muharrem İnceye 14 parti destek vererek partileri zorunlu olarak bir araya gelmeye bu “ucube sistem” zorluyordu.

Demek ki sorun yüzde 50 artı 1'dedir. Bunun için RTE, 50 artı 1’in değişmesini istiyor. 2018 seçimlerini anımsarsanız, o seçimlerde ilk kez açık siyasi ittifaklar kuruldu. Bir yanda Cumhur İttifakı, diğer yanda Millet İttifakı vardı.  Bu tek adam sistemi ittifakları kirli pazarlığa dönüştürmektedir. Kirli pazarlıklara örnek verirsek, CHP önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Ümit Özdağ arasında yapılan gizli ittifak protokolüydü. Bugün rezillik diye karşı çıkılan o protokol halktan saklandı.

Hatta Akşener, Kılıçdaroğlu'na, "Her türlü talebi yerine getirebilir" diye de destek verdi. Asıl sorunu, bir sözü bir sözünü tutmayanlar Türkiye’yi içinde çıkılması zor bir kaosa sokan bu gün ki sistemdir. Türkiye’nin tez elden bu sistemden kurtulması gerekiyor.

Öyle değil mi?

Bir sözünün bir sözünü tutmayanların siyaset yaptığı siyasi arenada Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bir kararı üzerine patlak veren kriz ve darbeleri yaşıyoruz. Anayasa bu durumda ne yapılması gerektiğini açık seçik yazıyordu. AYM’nin kararına yetkili mahkeme uyacak, Can Atalay hakkında derhal tahliye kararı verecekti.  Öyle olmayınca olay bir anayasa krizine dönüştü.
Oysa ortada anayasadan doğan bir sıkıntı yoktu.  Şu anda Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamadan anlaşılacağı üzere kendisi gene kendi getirdiği cumhurbaşkanı seçiminde yüzde 50+1 uygulamasını bu vesileyle kaldırmak peşinde.

14 Mayıs 2023 tarihinden yapılan seçimlerden sonra bu Cumhur İttifakı’nın bu ülkeyi her geçen gün batağa sürüklediğini her yurttaş açık ara görüyor. “Ekonomik ve Mali alanda Türkiye çöktü” gözlemlerimiz doğru çıktı. Ama güçlükler anayasadan kaynaklanmıyor. Bu durumda RTE’nin yeni bir anayasa yapma itirazının bir anlamı bulunmuyor. Sorun RTE’nin bir sözünün diğer sözünü tutmamasından kaynaklanıyor.