Hayat keşke bir masal tadında olsa, anlatan da dinleyen de keyif alsa. Sonu, haklının ve doğrunun iyinin kazandığı güzel sonla bitse. İyileri hep kazansa, kötüler kazanlarda kaynatılsa. Kötülere desek ki; “ Kırk katır mı, kırk satır mı?” cezalarını er geç versek ve iyilerin şenliklerine katılsak. Gökten üç elma düşse, biz kerevete çıkıp onlara baka baka yesek. Hayatın gerçeğine baktığımız masaldan farkı yok. Masalda yapılan kötülüklerin aynısı, bu dünyada da vuku buluyor, kötüler yine en pervasız haliyle ortalıkta dolaşıyorlar. İyiler kazanıyor mu onu da zaman gösteriyor.
Neyse biz masal anlatmaya dönelim. Masal bu ya, masalda bir prensimiz olsun. Şöyle başlayalım. Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde zamanın birinde, bir ülkede yakışıklı mı yakışıklı, akıllı mı akıllı bir prens yaşarmış. Bu prens, kötülere bela, iyilere dost imiş, akıllı olduğu kadar ferasetliymiş. Yürekliymiş de, ama sadece yürek yetmediğini bildiğinden aklını iyi kullanırmış. Helal süt emmiş derler ya işte tam da öyleymiş. Zalimin her oyununu bilirmiş, mazlumlara yardım etmek için kafa yorarmış. Bana ne demezmiş.
“ Bir sen mi kaldın diyenlere
“ Evet, bir ben kaldım, ben olmazsam doğrular bir eksik kalır” der, doğru bildiğini savunmaya devam edermiş, kılıcını çekip dermiş ki; “Ben tek, siz hepiniz!” Gel zaman git zaman, kötüler boş durur mu? Ona saldırmak için fırsat kollamışlar, kafa kafaya verip “ Ne yapsak da bu prensi yensek, bitirsek, elini ayağını bağlasak” diye planlar hazırlamışlar. Onlar da kendi aralarında birbirlerini sevmezlermiş ama kötülerin her zaman yaptığı gibi şerde birleşmişler.
Kafa kafaya vermişler ama işin içinden çıkamamışlar çünkü prensin yakalanacak bir tarafı yokmuş, güçleri yetmiyormuş. Daha önce defalarca denemişler ama sonuç alamadıklarından en kötü birilerini bulalım da onlara soralım, değil mi ki onlar bu işlerin ustası, birçok iyiyi nasıl yeneceklerini bilirler, diye en kötülerin yanına varmışlar. Onlar ki; sayısız oyun düzenlemişler, sayısız günahsızı cezalandırmışlar. Kötülükte sınır tanımazlarmış. Kötüler en kötülere durumlarını anlatmışlar. “ Bu prensi ne yapalım da yenelim, üzerine nasıl suçlar atalımda halkın gözünden düşürelim?”
En kötüler de kendi aralarında kafa kafaya vermişler, sonra demişler ki, “ Boş, aslı olmayan şeyler üretin ve onu yorun, sözlerini çarpıtın, onu kızdırmak için sövün, küfredin seviyenize çekmeye çalışın, halkı galeyana getirmek için çalışın. Bunları yaparken, zekâsından özrü olanları, kolayca ona buna saldırabilen zavallıları seçin, akıllı olanlar bunu yapmaz zira. Aranızdan bir iki tetikçi seçin, onlar konuşsunlar diğerleri saldırsınlar.” Bu akılı alan kötüler, ortaya çıkmışlar, akıllarına ne geldiyse, mesnetsiz, desteksiz, saldırmışlarda saldırmışlar. Küfretmişler, çünkü onların değer verdikleri hiçbir şeyleri yokmuş. Kendilerinin değerleri olsa bir başkasının değerlisine küfretmezlermiş. Sevdikleri de yokmuş, sevenlerin kalbi sevgi dolu olurmuş.
Aslı olmayan şeyleri anlatmışlarda anlatmışlar. Zamanları bolmuş çünkü yapacak işleri yokmuş. Hiçbir şey üretmezlermiş, yaşadıkları ülkeleri için bir şey yapılacak olsa onlardan hiç biri ortada olmazmış. Akılları kıt zekaları geriymiş. Bizim prens, bu olacakları iyi bilirmiş. Yine bilirmiş ki, ardından köpek havlamayan kurt kurttan sayılmazmış. Yine bilirmiş ki, kimse kendinden olana havlamaz, saldırmazmış. Gel zaman git zaman prens herkesin dilinin altında ne varsa, ortaya döksün, kötülüklerini herkes görsün, kendi elleriyle kendilerini rezil etsinler diye düşünmüş. Tamda öyle olmuş, kötülükleri ellerine yüzlerine bulaşmış. “Hiç mi korkmuyorsun?” diye soranlara “ Elbette korkuyorum, bu dünyada bir tek aptallar korkmazlar, bir tek onlar korkusuz olurlar” dermiş.
Birde mazlum ama korkaklar varmış. Onlara da dermiş ki, “ Çayınızı çorbanızı içmeye devam edin, sıcak evinizin köşesinden olanları izleyin, şer ve bela kapınızı çalmasın diye çalışanlar var, destek değilsiniz bari susun, izleyin” dermiş.
Ve bilinir ki, bütün masallar er geç iyilerin galibiyetiyle biter. Masaldaki devler, cadılar er geç kaybetmeye mahkûmdur. Biz bu masalları yüzyıllardan beri dinleriz, bunun tersinin olduğunu hiç görmedik. İyiler biraz üzülür, biraz sıkıntı çekerlermiş ama kazanan bu masalın sonunda iyiler olurmuş. Prenste kazanan iyilerin safındaymış, daha masal bitmeden çok şey kazanmış…
Sevginin, iyiliğin kazandığı masal tadında hayat dilerim, kötülükler kaybetsin, iyilikleriniz kazansın.
Esen Kalın.