Bir Kitap Bağımlısının Notları

Yeni Gelen dergisinde birlikte yazılar yazdığımız sevgili arkadaşım Ali Ulvi Özdemir’in yeni kitabı, “ Bir Kitap Bağımlısının Notları II” elime geçer geçmez okudum. Daha önce ayda bir –daha sonra iki ayda bir- yayınlanan Yeni Gelen dergisindeki yazıları bu kitapta toplu olarak okumak ayrı bir zevkti. Ne yazık ki bu yazılar her okuduğumda beni mali açıdan zorluyordu. Bu kitap da öyle oldu. Dergideki yazıları okuduğum zaman bir ya da iki kitap alırken, şimdi 12 kitabı listeme eklemişim ve kendimi bunları almak zorunda hissediyorum.
Ali Ulvi Özdemir kimdir? Onu tanıtarak giriyorum yazmaya. 1968 yılında Trabzon’da doğdu. 1990 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme bölümünü bitirdi. Mezun olduktan sonra özel sektörde Bütçe Uzmanı, Mali Analist, Bütçe Şefi ve Finansman Müdür olarak görev yaptı. 2001-2004 yılları arasında ABD’de bulundu. ABD de Harvard Üniversitesi, Massachusetts General Hospital, Radyoloji Bölümü’nde Fon Yönetim Yardımcısı olarak çalıştı. 2007 yılında Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde Yüksek Lisans eğitimin tamamladı. 2012 yılında Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde Doktora’sını bitirdi ve Doktor ünvanını aldı. 2008 yılında Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi okutmanı olarak görev yapmaya başladı. 2013 yılından itibaren aynı üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Yardımcı Doçent, Doktor Öğretim Üyesi, 2020 yılı Mayıs ayından itibaren de Doçent olarak görev yaptı. Tarih ve edebiyat alanında çalışmalarını sürdürmektedir. Bugüne kadar birçok kitabı ve makalesi yayınlandı. (Onları buraya almaya kalksam sayfaya sığmaz.)
Özdemir, kitabının önsözünde kitabını şu cümlelerle sunuyor okuyucuya. “…benim kitaplarla dolu geçen hayatımın bir ürünüdür….Okumak nasıl ki hayatımızdan çıkartamayacağımız bir eylemse, okuduklarım hakkında yazmak da aynı biçimde hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu. Neredeyse tamamı daha önce Yeni Gelen dergisinde yayınlanmış bu kitaptaki yazılar da ‘yazmasaydım olmazdı’ türünden yazılar.”
Önsözde de belirttiği gibi yazmasa olmayacaktı. Stephen King’in bir sözü kendisine yol gösterici olmuş sanıyorum. King, “Bazen öyküler yazıya dökülmek için öyle yaygara koparır, öyle bağırıp çağırırlar ki çenelerini kapamak için oturup yazmak tek çözümdür. (s.159)” diyor. Özdemir bu sözü, “Bazı kitaplar okumak için öyle bir yaygara koparır, öyle bağırıp çağırırlar ki çenelerini kapamak için oturup okumak gerek onları.(s.159)” diye kullanarak okumanın değerine vurgu yapıyor.


Yalçın Küçük ve Charles Bukowski hayranı olan Özdemir, yazılarında her iki yazara da büyük önem veriyor. Bukowski’nin bir şiirini buraya alıyorum kitaptan. “Ve şimdi anlıyorum ki/İyi yazılmış bir cümle kadar/harikulade ve saf ve mükemmel/hiçbir şey yok.”
Ünlü İngiliz politikacı Winston Churchill’in iyi bir bibliyofil (kitap sever) olduğunu belirten Özdemir, Churchill’in kitap biriktirenlerin en çok karşılaştığı “ne yapacaksın bunca kitabı?” sorusuna verdiği yanıtı da kitabına almış. Churchill bu soruya şöyle yanıt verir.

“Bütün o kitapları ne yapacağım? Soruldu ve ‘oku onları’ cevabı, soruyu soranın aklını başına getirdi. Okuyamıyorsanız bile, her durumda kitaplara iyi davranın, sevgiyle yaklaşın onlara. İçlerine bir göz atın. Bırakın hangi sayfadan isterlerse oradan açılsınlar. Gözünüze takılan ilk cümleyi okuyun ve ondan sonra da okumaya devam edin. Bir keşif yolculuğuna çıkın, haritada olmayan denizleri iskandil edin. Kitapları kendi ellerinizle raftaki yerlerine yerleştirin. Onları kendi isteğinize göre düzenleyin, bu sayede içlerinde ne olduğunu bilmeseniz bile en azından nerde olduklarını bilirsiniz. Kitaplar dostunuz olmayacaksa, bırakın en azından tanıdığınız olsunlar: Yaşam alanınıza girmeyeceklerse, en azından bir tanışlık selamını esirgemeyin onlardan. S.196)
Sevdiğim yazarlardan biri olan William Faulkner’den bir sözü de buraya almak istiyorum kitaptan. “Edebiyat’ın yaptığı şey, gece yarısı bir dağ başında yakılan kibritle eşdeğerdir. Bir kibrit çok az ışık verir ancak çevrenin ne kadar karanlık olduğunu görmemizi sağlar. (s.251)”
Ali Ulvi Özdemir’e bu kitabı yazdığı için teşekkür ederken, yazımı onun bir dileğiyle bitiriyorum. Aynı dilek tüm okurlar için geçerli. “Hayatınızda okunacak ve tekrar okunacak kitapların hep var olması dileğiyle.”