Emel Sayın ve Ziya Taşkent başta olmak üzere 11 kişi plağa okudu.
Bu plakla satış rekorları kırdılar.
Ali, şairi tanımıyordu.
Şarkının ortaya çıkmasıyla birlikte kıyamet koptu.
Kısa sürede şiir bana ait diyenlerin sayısı yirmi kişiyi geçti.
Nihayet gerçek yazar ortaya çıktı.
O şair, 1955 yılında Çınaraltı Mecmuasında adıyla yayınlanan şiiri getiren
Tevfik Baykara’ydı.
O da telif hakkını aldı.
Söz Yazarı Mehmet Erbulan ile Şenozan’nın yakın dostlukları vardı. Aynı zamanda mesai arkadaşlığı da yaptılar.
Erbulan; 1959 yılında girdiği TRT Ankara Radyosunda ses kayıt, montaj teknisyeni ve şefi olarak kırk yıl çalıştı. 200’ den fazla ünlü’ ye söz yazdı. plaklara ve kasetlere okundu. Sayısız ödüller kazandı.
Mehmet Erbulan bir gün eti benzi atmış vaziyettee Ali Şenozan’nın yanına geldi.
Elindeki kâğıdı uzatarak “Al baba. Bu çocuğumun son hatırasıdır” dedi ve gitti.
Erbulan’nın oğlu 15 gündür hastanede komada yatıyordu. Şenozan,
dondu kaldı ne yapacağını şaşırdı.
Herkesin bir kadına yazıldığını sandığı bu sözler gerçekte çocuğuna umut bekleyen babanın çaresizliğini anlatıyordu.
Bu durumun vahametini iyi bilen Şenozan, şiiri Hüzzam makamında besteledi.
Bu eser 1984 yılında Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği “Yılın on şarkısı “ yarışmasında ödüllerindi:
Beni bırakıp burada
Gitme güzeller güzeli
Ermeden daha murada
Gitme güzeller güzeli
Garip gönlümün maralı
Göz yaşlı gönül karalı
Bırakıp beni yaralı
Gitme güzeller güzeli
Zeytin gözlüm melek yüzlüm
Tatlı dillim şirin sözlüm
Sürmelim sevgilim nazlım
Gitme güzeller güzeli
Gelmeden yolun ucuna
Ne dedim gitti gücüne
Dayanmam bu acına
Gitme güzeller güzeli
Sonrası mutlulukla sonuçlandı ve Erbulan’nın yavrusu yapılan tedavi neticesinde sağlığına kavuştu.
Yine bir gün Kırıkkale’ye gittiğinde çocukluk arkadaşı Erol İşisağ ile karşılaştı.
Biraz sohbet ettikten sonra Erol Bey, fotoğrafçı ve şair arkadaşı Cengiz Altıntaş ile tanıştırdı.
İleride çok yakın dostluğa dönüşecek bu arkadaşlık o gün başladı.
Sohbetin derinleştikçe şarkılardan ve şiirlerden bahsedildi.
Cengiz bey, ünlü olan bestelenmiş güfteleri olmasına rağmen besteleri beğenmiyordu.
Bunun üzerine Cengiz Bey’in altından girip üstünden çıkarak bir şiirini aldı.
Sohbet o kadar güzeldi ki Cengiz Bey’i sevmesinin de etkisiyle olacak
Kırıkkale’den Ankara’ya gelene kadar besteyi şekillendirdi.
Ankara’da otobüsten indiklerinde şarkı notaya bile alınmıştı…
Aşk oduna yandı gönül
Aşktan usandı gönül
Bende benlik kalmadı
Çok geç uslandı gönül
Ağlatırken güldürdü
Serüvenler sürdürdü
Zaman zaman öldürdü
Çok geç uslandı gönül
Geçti artık genç yıllar
Ne aşk kaldı ne bahar
Saçlarımda Beyazlar
Çok Geç Uslandı Gönül
Cengiz bey Rast makamında bestelenen şarkısını dinledikten sonra
“Çok şükür gözümü kapamadan şiirlerimden birinin istediğim şekilde bestelendiğini gördüm” dedi.
Sözlerini Ayten Uğuralp’ın yazdığı ve
1991 yılında Milliyet Gazetesi’nin düzenlediği beste yarışmasında ödül alan:
Hasreti yıllara sor
Irağı yollara sor
Beni ellere sorma
O mahsun kullara sor
Kınalı ellere sor
İncecik bellere sor
Dalında boynu bükük
Sararan güllere sor
O yanık türküne sor
Şu geçen ömrüme sor
Elde arama beni
A canım kendine sor
Kınalı ellere sor
İncecik bellere sor
Dalında boynu bükük
Sararan güllere sor
Güfteyi Muhayyerkürdî makamında besteledi.
(BİTTİ)