BİR DEVLET ALTINLARA EL KOYABİLİR Mİ?

Elbette koyabilir... Üstelik bu sadece varsayımsal bir olasılık da değil, böyle el koymaların tarihte gerçekleşmiş örnekleri de vardır!

Pek anlatılmaz ama tarihteki en bilinen böyle bir el koyma liberal ekonominin kalbi ABD’de 5 Nisan 1933 tarihinde, Başkan Franklin Delano Roosevelt tarafından imzalanan “Executive Order 6102” Türkçe karşılığı ile “6102 sayılı başkanlık emri” ile yaşanmıştır.

Bahse konu bu emir ABD’de altın sikke, külçe altın ve altın sertifikalarının stoklanmasını yasaklayan bir yürütme emridir...

6102 Sayılı Yürütme Emri, tüm kişilerin 1 Mayıs 1933'te veya öncesinde, sahip oldukları bütün altın sikke, külçe altın ve altın sertifikalarını, ons başına 20,67 ABD Doları karşılığında Federal Rezerv'e teslim etmelerini gerektiriyordu. Böylece altınını teslim eden Amerikan vatandaşlarının eline kağıt dolarlar tutuşturulmuş oluyordu.

Bu emri ihlal edenler 9 Mart 1933 tarihli Acil Bankacılık Yasası ile değiştirilen 1917 tarihli Düşmanla Ticaret Yasası uyarınca 10 bin ABD Dolarına kadar para cezası ve veya on yıla kadar hapis cezası cezalandırılıyordu.

O tarihteki ons altın fiyatı ile bu 10 bin dolarlık ceza yaklaşık 484 ons altına karşı gelmekteydi. Bu gün altının ons fiyatının 4 bin 250 dolar olduğunu düşünürsek bu günkü hesap ile yaklaşık 2 milyon dolarlık çok büyük bir cezadan bahsediyoruz.

Yasanın kabulünden hemen sonra Roosevelt, doların altın içeriğini ons başına 20,67 dolardan 35 dolara çıkararak, altına dayalı ABD Merkez Bankası banknotlarının değerini düşürdü ben bu olayı tarihteki en büyük kalpazanlık olarak değerlendiririm.

Bu değerleme, Başkan Richard Nixon'ın ABD dolarını artık sabit miktarda altınla değerlendirmeyeceğini ve böylece döviz kurunda altın standardını terk edeceğini açıkladığı 15 Ağustos 1971 tarihine kadar yürürlükte kaldı.

Amerikada altın sahibi olma yasağı ancak 31 Aralık 1974 tarihinde kaldırıldı. Bu tarihten sonra isteyen tüm Amerikan vatandaşları istedikleri gibi altın alıp satabildiler.

Altın yasağı elbette sadece ABD’ye özgü değildir, bir çok başka örnek de vardır, bunlardan bazıları:

Önemli bir örnek Ekim Devrimi ile kurulan SSCB’deki yasak uygulamasıdır, bu uygulama ile 1920'de "Değerli Metaller, Para ve Değerli Eşyaların Müsaderesi" kararnamesi çıkarıldı; 63 gram üzeri altın para, külçe veya eşyaya devlet tarafından el konuldu, karşılığında hemen hemen hiçbir tazminat verilmedi. Bu uygulama sınıf mücadelesi sloganıyla gerekçelendirildi ve 1918-1922 arasında yaklaşık 15.7 ton altın toplandı. Özel sahiplik kısıtlandı; mücevher gibi kişisel eşyalar zorla devlet komisyonlarına düşük fiyata satılmak zorunda bırakıldı.

SSCB’de 1928-1953 arası yaşanan Stalin iktidarında ise bireysel altın sahipliği tamamen yasaklandı. 1928'de kuyumculuk, dişçilik gibi işler ile uğraşan yaklaşık yarım milyon kişi altın bulundurma suçlamasıyla tutuklandı. Rusya’da özel sahiplik yasağı ancak 1991’de SSCB'nin dağılmasıyla kalktı.

Birleşik Krallık ise 1966 yılında altın ticareti yasağı yasasını çıkardı (Döviz Kontrol Yasası 1947 ile yürürlüğe konulan genel yasağa ilişkin çoğu istisnayı iptal eden Döviz Kontrol (Altın Madeni Para Muafiyeti) Emri 1966). Bu yasa uyarınca Birleşik Krallık sakinlerinin 1817'den sonra tarihli dörtten fazla altın madeni parayı elinde tutmaya devam etmesi veya İngiltere Bankası'ndan koleksiyoncu lisansı almadıkları sürece altın madeni para satın alması yasa dışı hale geldi. Bunun nedeni, hayat pahalılığı ve enflasyon artarken insanların altını istiflemesini önlemek olarak beyan edildi. Bu yasa 1971'de yürürlükten kaldırıldı.

Polonya'da da benzer bir düzenleme 7 Kasım 1919'da çıkarılmış ve vatandaşların altın ve gümüşlerini devlete satmaları zorunlu kılınmıştır.

Bu örneklerden de görüleceği üzere bir devlet isterse kendi hükmü altında bulunan bölgelerde ve kendi hükmü altında yaşayanların altın gümüş ve benzeri kıymetli madenler ya da döviz bulundurmasını yasaklayabilir.

Unutmayınız Türkiye’de de Özal dönemine kadar “Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu” uyarınca döviz bulundurmak ve kullanmak yasaktı, döviz sadece devlet tarafından tahsis edilebiliyor ve devlet izniyle kullanılabiliyordu.

Dolayısıyla mesele para olunca olmaz olmaz demeyin derim...