Anlatacakların sizlere yol gösterebilmek içindir. 2022 yılı ocak ayında üyesi bulunduğum bir dernek Alzheimer semineri düzenlemiş o an işime yaramasa da koşarak o seminere katılmış ve can kulağıyla dinlemiştim. Toplantı çok başarılı bir şekilde geçmişti. Semineri uzm. psk. Doktor Emel Kalınkılıç veriyordu. Emel Hanım Gülhane Askeri Tıp Akademisinde Geriatri Kliniğinde Alzheimer hastalarıyla çalışırken hasta yakınları ve ailesi için sürecin çok zor olduğunu fark etmiş, o nedenle insanlığa tecrübelerini aktarmak istiyor ve başarılı bir şekilde de aktarıyordu. Seminer günü için bu bilgilere ihtiyacım olmayabilirdi. Ama insanlık hali her an olabilirdi. İşi ciddiye aldık, O anlatıyor, biz dinliyor ve notlar alıyorduk. Ancak anlatılanlardan bir şeyler kapmalı ona göre yaşamımıza yön vermeliydik.
Bir gün Annemin evine uğradığımda ocakta yemek yapmaya çalışıyordu. “Ne pişiriyorsun? Diye sorduğumda “fasulye” cevabını aldım. Tencereye yakından dikkatli baktığımda kaynatılan malzemenin fasulye olmadığını fark ettim. Kaynatılan sarı renkli zeytindi. Bir şeyler ters gidiyordu. O günlerde bulmaca çözmeyi, namaz kılmayı ve Kuran okumayı bırakmıştı. Bırak deseler kimse bıraktıramazdı. Belli ki yavaş yavaş kafası karışmaya başlamıştı. Eşim en iyi bildiği yemekleri sorduğunda ben hiç yapmadım ki diye cevap veriyordu. Şaşırtıcıydı. Bir diğer gelinine “yumurtalı tavuk” yapıyorum dediğinde gelininin “nasıl yapıyorsun anne?” Sorusuna geçiştirici cevaplar vermişti.
Bu ve buna benzer durumlar yüzünden seminerden kaptıklarımıza istinaden doktora götürmeliydim. Bir hastanede doktor torunlarının adını sormuş ve doktora cevap verememişti. Doktor, demek ki torunlarınızla biraz daha sık görüşmeniz gerekiyor demişti. O yılın Ağustos ayına geldiğimizde hem alıngan hem de öfkeli olmaya başlamıştı. Bu gibi durumlarda kendisine sarılmak ve öpmek iyi geliyordu. İki gün sonra kapıya gelen komşusuna “annem öldü de onun için geldik” dedi. Hâlbuki annesi 2006 yılında vefat etmişti.
“Nasılsın? Ağrın var mı?” sorusuna “gönlüm ağrıyor, babamı özledim, annemi de” dedi.
Ertesi gün, güne iyi başlayan mantıklı konuşan annem, akşam tam anlamıyla anlaşılamaz hale gelmişti.
“Beni gezdir bunaldım” dedi.
Geçen yılın Haziran ayında Antalya’ya götürdüm. Abime bıraktım. Ertesi gün gelinimiz aradı “annem düştü kafası yarıldı. Hastaneye götüreceğiz” dedi. “Hemen bir taksiyle götürün ben de doğrudan hastaneye gelirim” dedim. Hastaneden çıkınca bir ay abimde kaldı. Sonra Ankara’ya döndük. Geçen sene Temmuz ayında şehir hastanesi serüveni başladı. Doktorlar ilaca başladı. Onları ben içiriyordum. Banyosunu yapabiliyor, tuvaletine gidiyor elbiselerini giyebiliyordu. Bankadan para çekelim, gelen giden çocuklara harçlık vereyim diyordu. Ölene kadar da tekrarladı.
Beni tanımamaya başladı. “sen benim nereden oğlum oluyorsun? Sen iyi adamsın ama oğlum değilsin” Bu evde senin ne işin var? Gitsene, evin yok herhalde kal bakalım, elin yüzün temiz birisine benziyorsun, eşime bakıcının karısı diyordu. Beni de bakıcısı sanıyordu. İki ay kadar beni tanımadı, Teyzem geldi “bu senin oğlun” dedi ona inandı. Beni tanıdı. Bu sefer onu tanımamaya başladı.
Günler ilerliyor ilacın olumlu tesirleri de oluyordu. Kuran okumaya ve namaz kılmaya tekrar başladı.
Ekim ayında biraz düzelme başladı. Kulaklık, gözlük, baston aldık ama kullandıramadım. Hasta arabası da aldık onu da istemedi ama zorla bindirdik alıştı. 25-30 metre gidecek takati yoktu. Beni rezil ediyorsunuz diyordu. Bastonu veya yürüteci fırlatıp atıyordu.
Aile arasında kabul günleri yapılıyor ben de bu toplantılara annemin de katılımını sağlıyordum. Yurdun her yerinde tanıdıkları ile telefon görüşmeleri yaptırıyordum. Karşısındakini tanıyor muydu yoksa tanıyor gibi mi yapıyordu oralar muamma olarak kaldı.
Geçen yılın Ocak ayında beni ev telefonundan arayabilmişti. Ama tekrarı gelmedi. Takvim sayfalarını koparıyordu. Ondan da vazgeçti.
Bu yılın başında hastanede verilen demans eğitimlerine katıldım. Çok memnun kaldım çok faydasını gördüm. Hastanenin gitmediğimiz bölümü kalmadı. Her yerde kontrol edildi.
Sayesinde 60 yaşımdan sonra yemek yapmayı da öğrendim. Tam zamanlı olarak yanında kaldım. Kız evladı olsun çok istemiş ama üç oğlu olmuştu. Ben de kız değil ama erkek evladı olarak kendisine son gününe kadar baktım. Diğer kardeşlerim de bakardı ancak onlar başka şehirlerde yaşıyordu. Doktor evini ve yatağını değiştirmeyin demiş o nedenle kendisini evinden koparmamıştık. Mekân değişikliği hiç iyi gelmiyor kafasını iyice karıştırıyordu. Keşkelerim olmadı. Muayenelerini aksatmadım. İlaçlarını sektirmedim. Kendi işim olsa da yanında olmasam da emanet ettiğim kişiyi arayarak ilacını sektirtmedim.
Kıssadan hisse yaşlılarınızı yakından takip edin zaman geçirmeden kontrole götürün olağan dışı garip davranışlar kılavuzunuz olsun. Bıkmadan usanmadan yaşlınıza hizmet edin. Huzurlu olun. Demek ki evladın kız ya da erkek olanı değil hayırlı olanı gerekiyormuş.