BİLAL ERDOĞAN’A KATILIYORUM

Bilal Erdoğan yapmış olduğu bir konuşmada; "Topraklarımız işgal edilmeden önce, aydınlarımızın adeta kafalarının içi işgal edilmişti. Batı karşısındaki bir aşağılık kompleksiyle, 'Biz artık yapamayız, biz kaybettik, ancak biz Batı'ya benzeyerek bir yerlere gelebiliriz'; sadece dıştan benzeyerek, gelişmişliğe erişemeyeceğimizi çok net anlıyoruz. Kıyafeti giydin diye teknolojide gelişemiyorsun.

Modernitenin sadece görüntüsünü almaya çalışan bir dönem yaşadık, 200 yılı aşkın bir dönem. Geldiğimiz noktada, o aydın sınıf tasfiye oldu ama yeni bir aydın sınıfı da ortaya çıkmış değil. Toplumun saygı duyduğu, sözüne itibar ettiği aynı zamanda yerli ve milli olan yeni bir aydın sınıfının yükselmesine de çok ciddi ihtiyacımız var" ifadelerini kullanmış.

Doğrusunu söylemek gerekirse Bilal Erdoğan Osmanlı’nın son iki yüz yılını iyi tanımlamış ve bende bu noktaya kadar söylediklerine katılıyorum zaten.

Bu noktaya kadar söylediklerine bende katılıyorum amma ve lakin Cumhuriyetin ve Cumhuriyeti savunan aydınların Osmanlı’nın iki yüz yıllık batı özentisi modernleşme çabalarına bir itiraz olarak ortaya çıktığından, Cumhuriyetin, aydınlanma devrimini savunan yerli ve milli bir aydın sınıfının eseri olduğundan hiç mi hiç dem vurmamış. İşte Bilal Erdoğan ile tam da bu noktada ayrışıyoruz.

Bu makalede Bilal Erdoğan’a nerede hata yaptığını kısaca anlatacağım, kendisini tanıyan bilen varsa elden ele zat-ı alilerine iletiversin lütfen. Ayrıca bir müsait vakitte gelsin çayımı kahvemi içsin, kendisine bu makalenin kapsamına sığmayacak genişlikte olan Türk Çağdaşlaşmasının kısa bir özetini de yapayım. Ha ben çok meşgulüm gelemem derse davet etsin hiç yüksünmem, ben gider bir acı kahvesini içer konuyu tafsilatlı olarak kendisine de anlatırım.

Bakınız, görünen o ki memleketteki bir çok dini hassasiyeti yüksek muhafazakar genç gibi Bilal Bey’de Türk Çağdaşlaşmasını derinlemesine bilmiyor, konuyu hiç mi hiç anlamamış.

Öncelikle batılılaşma bazı Osmanlı bürokrat ve aydınlarının çabasıydı!

Cumhuriyeti kuran Türk aydınları batılılaşmayı değil çağdaşlaşma, çağdaş uygarlıkları yakalama hedefini savunuyordu. Cumhuriyetin kurucuları hiçbir zaman batılılaşmayı bir hedef olarak koymamış, özellikle de kültürel alanda batı özentisinden uzak yerli ve milli politikalar izlemişlerdir.

Açıkça söylemek gerekirse Türk Aydınlanma Devrimini batılılaşma olarak takdim etmek hem Türk Devrimlerini ve hem de Aydınlanma Devrimi konusunu bilmemektir.

Bilal Bey önce Aydınlanma Devrimi konusu üzerinde çalışmalı ve Aydınlanma Devrimini anlamaya uğraşmalıdır.

Aydınlanma devrimi iki temel unsuru barındırır, bunlar:

1- Egemenliğin asiller ve din adamları sınıfından alınıp halka verilmesi, bireyin hak ve özgürlüklerine kavuşması.

2- Toplumsal karar mekanizmalarından dini ve geleneksel doğmaların çıkarılıp rasyonel akıl ve bilimsel bilginin rehber alınması.

Cumhuriyet de Türk Devrimleri de kısaca çağdaşlaşma olarak adlandırılan bu iki temel unsur üzerinde yükselmiştir. Bu iki temel unsura karşı olanların ise aydın olarak sınıflandırılması mümkün değildir.

Bilal Erdoğan “Kıyafeti giydin diye teknolojide gelişemiyorsun” demiş ki bu noktada sonuna kadar haklı.

Aslında Osmanlı’nın da hatası tam buradaydı kılık kıyafeti değiştirdi; kaftanı bırakıp setre pantolona, sarığı bırakıp fese şapkaya geçti ama nafile teknolojide gelişemedi. Çünkü teknolojide gelişebilmek için öncelikle bilim, sanat, spor ve özgürlüklerde gelişebilmen gerekir.

Yalnız bu noktada da atlamak istemediğim bir detay var o da şöyle: Türk Devrimlerinin bir unsuru olan kılık kıyafet ve şapka devrimlerinin temel amacı batılılaşmak değildir!

Bu devrimlerin asli amacı; feodal ve sınıflı bir toplum olan Osmanlıdan kalma, her biri birer imtiyaz ifadesi olan simge ve sembollerin giyim kuşamdan arındırılması, eşit ve sınıfsız bir topluma ait yeni bir giyim kuşam kültürü yaratılmasıdır.

Neyse parantezi kapatıp asıl konuya dönelim, her türlü sınai teknolojiyi bilim yaratmıştır ve her sınai ürün aynı zamanda bir teknoloji, tasarım ve organizasyon becerisi gerektirir.

Sonuç olarak; teknolojiyi bilimsel eğitim, tasarımı sanat eğitimi ve organizasyon becerisini ise spor eğitimi yaratır. Eğitim modelinde bilim, sanat ve sporu ön plana çıkarmaz, yeterli miktarda yetkin ve nitelikli insan gücü oluşturamazsan sınai üretimde küresel aktörler ile yarışabilecek bir başarı asla elde edemezsin.

Cumhuriyetin kurucuları ve onların yanında olan aydınlar da zaten ilk olarak buradan başlayıp müthiş bir eğitim devrimi yaptılar, bilim, sanat ve spor temelinde yaygın bir eğitim modeli geliştirerek işe başladılar

O aydınların bu modelini görmezden gelip hatta eleştirerek medrese eğitimine dönmekten falan bahsedenlerin ise aydın olmakla uzak yakın bir ilişkisi bulunmadığı gibi teknoloji geliştirmeleri de asla mümkün olmayacaktır.