BEYİN OLİMPİYATLARI

Öyle zor günler geçiriyoruz ki,ekonomi,hayat pahalılığı,işsizlik,kira fiyatları,geçimsıkıntısı,insan yaşamında,stres,depresyon,mutsuzluğu beraberinde yaşamamızaneden oluyor. Umarım en kısa zamanda güzel...

Öyle zor günler geçiriyoruz ki,ekonomi,hayat pahalılığı,işsizlik,kira fiyatları,geçim

sıkıntısı,insan yaşamında,stres,depresyon,mutsuzluğu beraberinde yaşamamıza

neden oluyor. Umarım en kısa zamanda güzel günleri yaşayacağız.

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesinde yer alan

“Düşünen Adam” heykelini gördüğümde şunları düşündüm.Başhekimin şu

sözönünü hatırladım”Akıl hastanesi dışındakilerinin durumu içeridekilerden daha

kötü, bu heykel, onların durumu ne olacak diye düşünüyor”halimiz böyle.

(Düşünen Adam heykeli dünyada ilk olarak Fransız Heykeltıraş Auguste Rodin

tarafından 1904 yılında yapılmıştır. Heykel bir kayanın üzerinde oturmuş vaziyette

sağ elini çenesinin altına koymuş derin düşünceler içinde bir adam tasviridir.)

………..

Dünyada yapılan ilk spor güreştir. Çünkü iki çocuğu yan yana koysan hemen

güreşirler.

Bir başka rivayete göre dünyada ilk spor, atletizm, futbol, cirit değildir herkesin

bildiğinin aksine dünyada ilk spor düşünmektir!

Tatbiki ilk spor atletizmdir İnsanlar avcılık döneminden beri devamlı koşmak

zorundadır!.

Bu haberleri daha çoğaltabiliriz.

Ama bir gerçek var ki, insanlar konfora ve rahata alıştıkça, spor, hayatlarında sadece

teoride yapılıyor.

İlk insanlar avları peşinde koşup hayatını devam ettiriyordu,herkes o zamanlar çıta

gibiydi.

O gün ne avlarsa onunla yetinmek zorundaydı. Her an tetikte ve gözü açık olmak

yaşam biçimleri idi.

Ama günümüzde yerleşik hayatta, böyle bir sıkıntıyı düşünme zorunluluğu yok.

Teknoloji hayatımızın her alanında bir uzvumuz olunca, spor ikinci planda kaldı.

Hareket alanı azalınca beraberinde hastalıklar, mutsuzluk, doyumsuzluklar artmaya

başladı.

Evin salonunda oturan, cep telefonu ile mutfakta kim varsa ona mesaj atıp, su isteme

dönemine girdik.

Tiyatro sanatçısı Levent Kırca, yıllar önce bir skecinde, bu anlattığım su isteme

olayını işlemişti. Bu gün bu skeç gerçeğe dönüştü.

Bizler her mahallede belediyelerin kurmuş olduğu spor aletleriyle ve yürüyüş

parkurlarında spor yapmaya çalışıyoruz. Niye sağlıklı yaşam için.

…….

Gençlik yıllarımızda televizyonda olimpiyatları izlemek çok keyifliydi. Özellikle

atletizm ,futbol, uzun atlama, okçuluk, basketbol, voleybol.

Televizyonda izlediğimiz olimpiyatlardaki bu spor dallarını hemen hayata geçirmekte

üstümüze yoktu.

Tabi ki bu oyunların kurallarını olimpiyat kurulu değil ,bizler koyuyorduk.

Evinde artık işe yaramayan, un eleğinin kasnağını, mahallenin ya telefon, ya da

elektrik direğine bir şekilde tutturulur, yine evde kullanılmayan yırtılmış file, kasnağa

geçirilir ve basketbol potasına çevrilirdi.

İki direk arasına, kullanılmayan balık ağı, file olarak gerilir ve voleybol filesinde kıran

kırana voleybol oynanırdı.

Uzun atlama sporu için, inşaattan araklanan kum, mahallenin boş arazisinde uzunca,

çok derin olmayan bir çukur olarak açılır, araklanan bu kum, uzun atlama pistine

dönüştürülürdü.

En fiyakalı sporumuz ise söğüt dalından bir yay yapılır ve gerdirilerek bir yay elde

edilirdi. Yine kavak ağacının ince dallarından ok yapılarak okçuluk sporu için

malzeme hazırlanır dı.

Ok’un ucuna, gazoz kapakları bükülerek takılırdı. Okun rüzgârdan etkilenmemesi ve

hedefi şaşırmaması bu metal, gazoz kapağı sayesinde sağlanırdı.

Hedef tahtası ise yine evlerde kullanılmayan içi samanla ya da kamışla doldurulmuş

yastıklar sökülür belirli bir mesafeye konulurdu. Eşleşen gruplar ok atışlarına

başlardı.

Bu oyunları oynarken yaratıcılığımız ve hayallerimizi gerçeğe dönüştürmenin

mutluluğunu yaşardık.

Kazananların ödülü altın ,gümüş, bronz madalya değil ,bir şişe gazoz yada kaymaklı

bisküvi olurdu.

Ne zamanki büyüyüp bu hayallerimizden vazgeçtik. Kilo almaya spordan

uzaklaşmaya başladık.

Okulda beden dersleri çoğu zaman insan, şehir, hayvan, bitki oyunu ile biter. Beden

dersinde sınıf geçerdik.

Hayatımızın özetini eski siyah beyaz fotoğraf albümlerimize bakarak. O zayıf, sağlıklı

günlerimize dalıp, gidermeye başladık.

”Ben ne zaman bu kadar kilo aldım, eskiden ne güzel zayıftım, şimdi eğilip çorabımı

giymekte zorlanıyorum, ayakkabılarımın bağcıklarını bağlayamıyorum, zorlayarak

kaç beden küçük elbiselerimize girmeye çalışıyorum ”cümlesini sıkça söylemeye

başlar olduk.

“Yarın hemen spora başlıyorum “cümlesini kurmak belki de hayatımız sağlığımız için

yapacağımız en güzel hareket olacaktır.

Hiçbir şey için asla gecikmiş değiliz. “En büyük yolculuklar bir adımla başlar.”

Dünyada ilk spor, atletizm, futbol, cirit değildir herkesin bildiğinin aksine dünyada ilk

spor düşünmektir.

Heykeltraş Rodin’in bize göndermesi olan,”Akıl Hastanesi dışındakilerinin durumu

içeridekilerden daha kötü, bu heykel, onların durumu ne olacak diye düşünüyor”

O zaman düşüncemizi hemen harekete geçiriyoruz ve ilk adımımızı atıyoruz..