AKP iktidarının “ama yol yaptık, bina diktik” söylemi ve bu söyleme yol açan asfalt ve beton imparatorluğu son depremler ve sel baskınları ile tam manası ile çökmüş bulunmaktadır.
Sözde depreme dayanıklı, çökmez denilen 99 depremi sonrası dikilen binalar bile depreme dayanamadı yıkıldı, yollar çöktü ya da kardan kapandı ve sel suları altgeçitleri doldurdu araçlar suya gömüldü, onlarca insan boğularak öldü.
Bütün bunların asli sebebi inşaat işlerinin rasyonel akla ve bilime aykırı, doğanın güçlerine saygısız olarak yapılmasıdır.
Unutmayın doğa çok ama çok güçlüdür!
Siz eğer doğanın bu gücünü ciddiye almaz, önemsemez ve yaptığınız işleri doğanın bu muazzam gücünü dikkate almadan yaparsanız emin olun sonuç daima felaket olacaktır.
Aslında bilimsel yöntem bize doğal olayları öngörme ve öngörülen bu olaylara göre hesap kitap yapma olanağını sunar ve eğer herhangi bir iş yaparken bilimsel yöntemi izlerseniz doğa olaylarını insan yararına kullanmayı başarabilir ve doğa olaylarının insanlara zarar vermesini önleyebilirsiniz.
Lakin çoğu zaman insan hırsı öncelik kazanır, hele hele birde işin içine kolay kazanç elde etme olanağı girer ve ortaya büyük bir rant çıkarsa insanlar çok kolayca aklın ve bilimin rotasından çıkabilir. İşte bu noktadan sonra doğal olaylar kolayca felaketlere yol açar, her doğal olay sonrasında insanlar ölür, yaralanır ve büyük ölçüde mal kaybı yaşanır.
Ne yazıktır ki Türkiye’de de işler özellikle de son yirmi yıldan bu yana aklın ve bilimin önceliğinde değil daha ziyade rant hırsının etkisinde yürütülüyor.
Gözünü rant hırsı bürümüş müteahhitler siyasetçi ve bürokratları da bu rant çemberine dahil ederek boş buldukları hemen her yere ve özellikle de en karlı gördükleri mevkilere koca koca binalar, lüks rezidanslar, gökdelenler veyahut da alış veriş merkezleri dikmektedirler.
Fay hattıymış, sel yatağıymış, sit bölgesiymiş, tarım alanıymış ya da ormanmış bunlar için hiç fark etmiyor basıyorlar betonu, döşüyorlar asfaltı her yer bina doluyor.
Beton imparatorluğu işte böyle böyle kuruluyor ve inşaattan yaratılan büyük servet ülke içinde hem zenginliğin ve hem de iktidarın belirlenmesini sağlıyor. Bu yüzden de kendi kendini besleyen bir canavar yaratılıyor sonuç belli; hemen her doğa olayı bir felakete dönüşüyor.
Peki, bu kısır döngüden çıkmamız, kalkınmayı beton dökmek ve asfalt döşeme sarmalından kurtararak üretime dayandırmamız mümkün değil mi?
Elbette mümkün fakat bunun için yapmamız gereken ilk iş yeniden doğaya saygı duymak, doğanın güçlerini anlayarak o güçler ile uyumlu yaşayabilmek için rasyonel aklı ve bilimsel yöntemi kullanmak olmalıdır.
Bu son yaşanan felaket uğradığımız büyük kayıp ve yıkım aslında bu ülkeyi yönetenlerin aklını başına getirecek, onları bu rotaya sokacak mı?
Bunu bilmiyoruz ve lakin benzer kayıplar 99 yılında da yaşanmıştı o felaketlerden sonra da yöneticiler ders aldık gereğini yapacağız demişlerdi, sonra ne oldu!
Ders alınmadığı, gereğinin yapılmadığı Kahramanmaraş depremlerinde ortaya çıkan son derecede vahim tablo ile görüldü.
Konuşan herkes süslü laflar etmiş, büyük büyük iddialarda bulunmuş fakat kentlerimizi bir doğal afete hazırlamamışlar.
Ortada ciddi bir hazırlık yapılmaksızın kaybolan yıllar ve yaklaşan başka ve büyük bir olasılıkla daha da büyük felaketler var.
Bu noktada halkın yapması gereken nedir?
Halkın yapması gereken 99 depremlerinden sonra gerekli dersi çıkarmayan, mutlak lazım olan hazırlıkları görmeyen, acil önlemleri almayan politikacı ve bürokratları cezalandırmak olmalıdır.
Bu süreci yönetemeyen tüm sorumlular hem siyasi ve hem de hukuki olarak hesap vermeli ve cezalandırılmalıdır ki bu ibret-i âlem olsun bir daha kimse sorumluluğunu savsaklamasın.