Tele1’in YouTube kanalı silindi. Binlerce saatlik yayın, yılların emeği, haber arşivleri, röportajlar, canlı yayınlar… Bir anda yok edildi. Bir tuşla, bir kararla, bir imzayla. Ama gerçekte yok edilen sadece dijital bir kanal değildi; yok edilen, bir dönemin tanıklığıydı.
O görüntülerde halkın sesi vardı.
O haberlerde işçinin, kadının, öğrencinin, emeklinin hikâyesi vardı.
Ve şimdi o sesleri, o yüzleri, o anları silmeye kalkıyorlar.
Ama biz biliyoruz, hafıza kolay silinmez.
Bir gazeteci, kameranın karşısında değilse kalemin başında anlatır. Eğer onu da elinden alırlarsa, yine bir yerlerde, bir satırda, bir cümlede var olur.
Çünkü gazeteci, susturulmayı kabul etmez.
Bugün Tele1’de çalışan onlarca basın emekçisi ne yapacak?
O haberleri hazırlayan, yayın akışını düzenleyen, gecenin bir yarısı kurgu yapan insanlar... Şimdi hepsi bir belirsizliğin içinde. Ama emin olun, onların emekleri bir kanalın kapanmasıyla bitmez.
Gazetecilik, bir kurumun tabelasında değil, vicdanın derininde yaşar.
Biz bu mesleğe başlarken kimse bize kolay olacağını söylemedi.
Ama böylesine nefessiz bir ortamda, her sabah “acaba bugün hangi kurum susturulacak” diye düşünmek, her an “bir tweetim yüzünden başıma iş gelir mi” kaygısıyla yaşamak...
İşte bu, asıl yorgunluğu yaratıyor.
Ben kendi adıma söyleyeyim;
Tele1’de çalışan bir gazeteci de olabilirdim.
Ve eğer bugün ben olsaydım o koltuğun başında, o mikrofonun arkasında, o ekran karardığında ne hissederdim, çok iyi biliyorum.
Bir emekçinin emeğinin bir gecede silinmesi, bir gazetecinin sesinin kesilmesi ne demek, en iyi biz anlarız. Çünkü hepimizin kaderi birbirine benzer.
Basın sektöründe ayakta kalmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Kurumlar baskı altında, çalışanlar tedirgin, geleceğimiz belirsiz. Ama yine de devam ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki, gerçeği yazmak bir meslek değil, bir sorumluluk.
Bugün Tele1 susturulduysa, yarın bir başka kanalın sırası gelir.
Ama hiçbir kayyım, hiçbir yasak, hiçbir sansür “hakikati” esir alamaz.
Bir gazetecinin kalemi, tüm susturma çabalarından daha güçlüdür.
Bu ülkenin basını çok fırtına gördü.
Gazeteler kapandı, ekranlar karardı, yazarlar gözaltına alındı, sürgüne gitti…
Ama her defasında birileri çıktı, “ben buradayım” dedi.
Çünkü bu meslek, inatla, cesaretle, vicdanla yapılır.
Bugün Tele1’in arşivi silinmiş olabilir ama o görüntüler halkın hafızasında, biz gazetecilerin yüreğinde hâlâ duruyor.
Hiçbir iktidar, hiçbir sansür mekanizması bu belleği yok edemez.
Ve biz yine söylüyoruz:
Basını susturamazsınız. Gazeteci susmaz. Gerçek susmaz.