Bu sözü birçoğumuz duymuştur. Her sabah istesek de istemesek de ayna ile bir kere yüzleşiriz.
“Ayna ayna söyle bana benden güzel kim var bu dünyada?
Ayna,tüm zamanların en hızlı ressamı, gençken arkadaş;yaşlandıkça düşman olan nesne.
Ayna ile ilgili tarihi bir yolculuğa çıkalım mı?
Bilinen en eski aynaları, M.Ö 6000 lerde cama benzer yapıdaki volkanik taş çeşitlerini (obsidyen) birbirine sürterek parlatan Çatalhöyüklüler yaptı. Eski Mısırlılar 2900, Çinliler ise 1500 yıl önce metal yüzeyleri parlatarak ayna yapıyordu.
Fenikelilerin bulduğu cam ayna, 13.yüzyılda avrupa’ya girdi. Günümüzdeki aynalar camın 1500 derecede fırınlanıp ince tabaka halinde kurutulmasından sonra, arka yüzeyinin kaplanması (sırlanması) ile elde ediliyor.
Peki ayna olmasaydı kendimizi nasıl tanır, görürdük?
Gelin şimdi bu çok bildik hikayeyi tekrar sizinle paylaşayım.
NARKİSSOS(Yunan mitoloji kahramanı) Kephisos ırmağın oğlu güzelliğiyle ünlüdür. Bir gün akan pınarın suyunda kendi yansımasını görerek bu görüntüye hayran kalır. Suda gördüğü öbür kendini elde edememenin üzüntüsü içinde yavaş yavaş eriyip ölür. NARKİSSO yansımanın kurbanıydı ve hazin bir sonu olur.
Şairler ve filozoflar onu kendini beğenmiş biri gibi gösterdiler. Ama gerçek öyle değildir. Belki de eğer o dönemde ayna olsaydı zavallı NARKİSSOS daha fazla yaşardı.
Biz çok şanslı mıyız bilmiyorum ama her gün aynalara bakarak yaşantımızı biraz daha uzatıyoruz!…
Ayna,gelmiş geçmiş en büyük yalancıdır.
Bir kimsenin aynadaki görüntüsünü uzun uzun ve tekrar tekrar seyretmesi ki bu davranışı kendi kendine hayranlığın ve şizofreninin ayırt edici bir belirtisidir. Aman haaa dikkat!
Jacques LACAN’na (Fransız psikanalist ve psikiyatrist) göre öznenin ilk yapılanma dönemi aynayı keşfetmekle başlıyor. Şöyle ki çocuklar aynadaki görüntülerini 6. ve 18. aylarda ayırt etmeye başlar. Batıl inanca göre ise eğer çocuklar aynaya baktırılırsa şaşı ya da deli olabilirler.
Yine başka bir inanca göre; karanlık bastıktan sonra komşuya ayna vermek veya ayna kırmak uğursuzluk getirir. Gece aynaya bakmak ömrü kısaltır. Ayna Mısır, Yunan ve Romalı kadınların tuvaletlerinde büyük önem taşımıştır.
Osmanlı’da erkeğin kadına hediye olarak ayna vermesi adetmiş.Ve bu, nice pahalı hediyelerden daha makbulmüş.
Çünkü aynanın anlamı;”sana senden daha güzel bir hediye bulamadım” demekmiş.
Bizim toplumumuzda ayna el değmemişliğin simgesidir. Geleneksel düğünlerde gelin alayı önünde götürülen süslü ayna, gelinin bakireliğinin simgesidir. Yeni bir eve taşınırken ayna ilk taşınan eşyalardan biridir. Ayna deyip geçmemek lazım.
Ayna bulunduğu mekâna derinlik verir, yalnız kaldığınızda size arkadaşlık eder. Birçoğumuz ayna karşısına geçip kim bilir ne komiklikler yapmışızdır.
Ayna tek başımızayken iyi bir sırdaştır. Ona tüm sırlarınızı açabilirsiniz, ama dikkat edin ayna ile muhabbetinizi bir gören olursa size bu durumunuzdan dolayı garip garip bakabilir.
Sırları dökülmüş aynada delikler varsa ona sırlarınızı anlatmayın, yerin kulağı vardır
Eğer ayna,icat edilmeseydi herkes çok daha güzel olacaktı!
Hadi tüm kötülüklerin, ihanetlerin, yolsuzlukların, acıların, kederleri bir yana bırakıp, en yakınınızdaki aynaya bir göz kırpın. Yaşadığınıza, nefes alıp verişinize, sağlıklı oluşunuza tanık olun.
İçinizdeki karanlığın üstüne Ayna’nızla güneşin ışığını tutun. O güneş ışığı içinizi ısıtacak, yüzünüzde gülücükler oluşacak. Deneyin ve görün lütfen.
Size ayna gönderiyorum, kendinize iyi bakın.
“Ayna ayna söyle bana benden güzel kim var bu dünyada”diyelim ve yazımı şu şiirle bitireyim.
“O, yalnız ayna satardı.
Ve bir gün aynalı çarşıda öldü.
Talih bu ya,
Tabutunu taşıyanlar,
Aynasızlardı”. (Orhon Murat Arıburnu )