AVCUNUN İÇİNE ALDI

Bir ülkede fiyat artışından tutunda iç ve dış ticaret uygulamalarında her iktidarın halkını düşünmesi zorunludur. 

Eğer halkı düşünmeden dış ticarette Türkiye’yi avucunun içine alan ABD, AB ülkeleri ya da Çin ve Rusya gibi ülkelerin eline kaptırırsanız “vay halimize” demek yerinde olur. 

İşte ben bu yazımda Türkiye’yi “avucunun” içine veren AKP iktidarından söz etmek istiyorum. AKP iktidarı 2010 yılının Ocak ayı içinde Türkiye ve Rusya arasında son imzalanan ticaret ve enerji anlaşmalarıyla Kremlin hem Ankara üzerindeki kontrolünü artırdı hem de NATO’nun etki alanını daraltma çabalarında önemli bir avantaj elde etti.

ABD’li bağımsız istihbarat ajansı G2 Bulletin son raporunu Moskova ile Ankara arasındaki yakınlaşmaya ayırdı. Son dönemde NATO, nüfuzunu doğuya, Moskova’nın etki alanı olarak bilinen, eski Sovyet ülkelerine doğru genişletmeyi planlıyordu. 

World Net Daily sitesinde yayımlanan Josep Farah imzalı raporda Türkiye’nin Rusya’yla yakınlaşmasıyla Kremlin’in NATO’nun güvenlik alanını genişletme hedefini zayıflatma fırsatı bulduğu belirtildi. 

2010 yılında Başbakan olan RTE geçtiğimiz o günlerde yaptığı Moskova ziyaretinde milyar dolarlık ticaret ve enerji anlaşmaları imzalanmıştı. Taraflar iki ülke arasındaki ticaret hacminin önümüzdeki beş yılda 35 milyar dolardan 10 milyar dolara artırılmasına karar vermiş, enerji alanında da stratejik işbirliği kurulması kararlaştırılmıştı.

Süleyman Demirel’in bir sözü vardır. Demirel; “Çare tükenmez…” diyor. Ankara’nın başka çaresi yoktu.

Raporda Türkiye’nin doğal gaz ithalatının yüzde 70’inin Rusya’dan tedarik edildiği göz önüne alındığında Ankara’nın enerji alanında Moskova’yla işbirliğine gitmekten başka çaresi olmadığı belirtiliyordu.

Türkiye’nin enerji bağımlılığı, Rusya’nın Ankara üzerindeki siyasi ve ekonomik yaptırımını artırdı. 

Dahası Moskova, Avrupa’nın enerji ihtiyacının yüzde 40’ını karşılamak için kullanılan boru hatları üzerindeki kontrolünü de genişleterek, Avrupa’nın enerji geleceği hakkında daha büyük söz sahibi oldu.

Rusya’nın, Türkiye’yi “avucunu içine alma” politikası sadece doğalgaz ticaretinde değildi. Daha da önemlisi Rusya, Türkiye’nin ilk nükleer enerji santralini inşa etmeyi ve işletmeyi teklif etti. 

Türkiye’de, enerji alanında Rusya’ya bağımlılığın artıyor olmasından kaynaklanan muhalif sesler yükselse de Erdoğan ve Putin, santralin inşa edilmesi için bir taahhütname imzaladı. 

Üzerinde anlaşılan santral Akdeniz kıyısında Akkuyu civarında inşa edilecekti. Rusya’nın Atomstroyexport ve Inter Rao Eus şirketleriyle Türkiye’den Park Teknik’in oluşturduğu konsorsiyum inşaattan sorumlu olacaktı.

Raporda Putin’in Türkiye’yle nükleer santral taahhütnamesinin imzalanmasının ardından “Rusya, rekabette önemli avantajlar elde etti” sözlerini kullandığının altı çizildi ve şu yorum yapıldı: “Putin Moskova’nın Ankara’yı enerji alanında avucunun içine aldığını kastediyordu.”

AB ülkeleri nükleer enerji santrallerinden vazgeçtikleri halde Türkiye’yi avucunun içine alan Rusya’ya Akkuyu’da bu santrali yaptırması ne anlama geliyordu.

Rusya ile Türkiye arasındaki bu alış-veriş, Rusya’nın doğal gazı kesmesi halinde Türkiye’nin karda kışta ortadan kalmasını engellemek için miydi?

Rusya ile ilişkilere en çok kızan ülke ise ABD idi. Bu Rusya ilişkileri F-16 ve F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye verilmesi sonunu da yarattı. Önümüzdeki yıllarda dış politikalarda yapılan yanlışlar gündemimize sık sık geleceğe benziyor. Hayırlısı…