Atatürk ve Cumhuriyet

Fikri hür, vicdani hür ve irfanı hür her vatandaşın kalbinde yaşayan Atatürk’ün en önemli eseri Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet’in ilanını babam Nuyan Yiğit’in ‘Atatürk’le 30 Yıl’ adlı kitabından okuyalım: Ertesi akşam Gazi Paşa, bazı arkadaşlarını Köşk’e davet etmişti. Davet edinenler arasında, Yunus Nadi Mazhar Müfit, İbrahim Süreyya Yiğit, Necati, Vasıf ve Mahmut Esat beyler de vardı. Gazi arkadaşlarıyla bir süre sohbet ettikten sonra, birden gülerek Mazhar Müfit’e döndü ve takıldı: ‘Erzurum'dan beri ağzından düşürmediğin Cumhuriyet’in zamanı geldi işte…

Eee çocuklar…

Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz. Artık istediğiniz kadar ve alenen Cumhuriyet’ten söz edebilirsiniz,’ deyiverdi. İbrahim Süreyya, Paşa'ya bakıyordu. Göz göze geldiler. Paşa, ‘Yaaa, gördün mü!’ dercesine başını sallıyordu. Gece geç saatte Köşk’ten ayrılırlarken Paşa, İbrahim Süreyya'ya ertesi gün kendisine çok iş düşeceğini hatırlattı. Mazhar Müfit ile İbrahim Süreyya Köşk’ten çıkınca, birlikte yürümeye başladılar. Mazhar Müfit, Cumhuriyet’in ilanıyla TBMM hükümeti ve Meclis Reisliği düzeninin ortadan kalkacağını, bunların yerine Cumhurbaşkanlığı ile Cumhuriyet Hükûmetinin alacağını anlatıyordu. Yanlarına yaklaşan Mahmut Esat Bey ise, Cumhuriyet’in gereği olan hükümler için, Teşkilatı Esasiye Kanunu'nda bazı değişiklikler yapılmasının şart olduğunu söyledi. İbrahim Süreyya da, önce bir parti toplantısının yapılmasının, karar oradan geçirildikten sonra, parti disipliniyle Meclis’in açık oturumunda oylamaya gidilmesinin her türlü aksaklığı ortadan kaldıracağını belirtti. Her üçünün söylediklerine de, kimse karşı çıkmadı. 29 Ekim günü Meclis toplandı. Konu önce parti oturumu halinde müzakere edildi, Anayasal değişiklikler tartışılıp kabul edildi. En önemli değişiklik, ‘ Türkiye devletinin hükümet şekli Cumhuriyet’tir’ maddesiydi….

Saatler ilerliyordu. Mustafa Kemal Paşa odasında heyecan içinde Cumhuriyet’in ilanı kararını bekliyordu…

İşlerin uzadığını görünce İbrahim Süreyya'yı çağırttı ve sert bir sesle, ‘Ne oluyor…

Karar niye çıkmadı?’ diye sordu. Cumhuriyet fikrinin en önde gelen savunucularından ve belki de Gazi'nin fikirlerine olumlu yaklaşan ilk kişi olan İbrahim Süreyya, onu sakinleştirdi. ‘Her şey yolunda, usulüne göre yürüyor Paşam. Merak ve endişe edilecek hiçbir şey yok. Yakında karar çıkacaktır. Şu anda Yunus Nadi konuşuyor, o da zannederim son konuşmacıdır. Merak etmeyiniz, biraz sonra Cumhuriyet’e ulaşacağız…’

Paşa arkasını dönüp bir sigara yaktı, İbrahim Süreyya da Meclis Genel Kurul salonuna döndü… 

Yunus Nadi sözlerini bitirip kürsüden inerken kürsüye çıkan Rasih Kaplan, ‘Yaşasın Cumhuriyet’ diye bağırdı. Rasih Kaplan'ın bu sözlerle ateşlediği Meclis üyeleri topluca ayağa fırladılar ve en içten duygularla, üç kez üst üste, ‘Yaşasın Cumhuriyet’ diye haykırdılar. Şimdi Anayasa maddesine göre bir Reisicumhur seçilmesi gerekiyordu ve bu Meclis’in o günkü işleri arasında en kolay olanıydı: Bir tek Reisicumhur adayı vardı ve bu aday da Mustafa Kemal'den başkası değildi. Gazi Mustafa Kemal Paşa, oy birliğiyle, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin birinci Cumhurbaşkanı seçildi. Meclis Başkanlığı’nın daveti üzerine Gazi odasından çıkıp aşağı inerek, alkışlar arasında Meclis Genel Kurul salonuna girdi. Kürsüye çıktı...

Milletvekillerinin ayakta alkışları durmak bilmiyordu. Meclis binasının içindeki alkış ve bağırışlar bina dışında toplanmış olan büyük halk kitlesine de yansıyordu. İçerde çok önemli bir şeylerin cereyan ettiğinin farkında olan Ankaralılar heyecan içindeydiler. Cumhuriyetin ilanı için verilen emirle, garnizon bataryaları başladılar top atışlarına...

Halk, bir yandan 101 pare top atışını sayıyor, bir yandan da Gazi'nin Meclisten çıkmasını bekliyordu.