ATA SPORLARIMIZ(!)

Diyanet İşleri Başkanlığı personeli ve bence kendine amaç olarak; toplumun sinir uçlarıyla oynamayı seçen Halil Konakçı isimli şahıs, geçtiğimiz günlerde laik kesimi kastederek “bunlarda asmak ata sporu, bana her gün ip gönderiyorlar” şeklinde bir açıklama yaptı. Kendisi hakkındaki görüşlerimi ileride yazmak kaydıyla saklı tutarken, gelin beraber bakalım neymiş ata sporlarımız.

Birbirimizi ötekileştirmede mahiriz mesela. Konunun ne olduğu hiç önemli değil. Her konuda bir “düşman” yaratabilir ve o güya düşmanla, kanlı bıçaklı olabiliriz. Futbol takımlarından, izlenilen dizilere, dinlenilen müziklerden, kıyafet tercihlerine kadar her konuda birbirimizi bir kaşık suda boğabiliyoruz.

Adil davranmamak ata sporumuz. Birisi bir şey dediğinde ne olursa olsun inanıyoruz. Olayın içinde iki kişi varsa diğeriyle konuşmuyoruz bile ya da “acaba doğru mu söyledi” diye araştırıp, sorgulamıyoruz. Böylelikle birilerinin ortaya attığı tezler ya da iftiralara kapılıp gidiyoruz ve pusulamız hep şaşıyor.

Dedikodu konusunda da hiç fena değiliz. Kendi gözümüzdeki merteği görmüyoruz ama başkasının gözündeki çöp konusunda doktora derecesi yapıyoruz. Yetmiyor, o çöpü herkese abartarak anlatıyoruz.

İnsan kazıklamakta da üzerimize yok maşallah. Bire aldığımızı otuza satarken utanmıyoruz, hep daha fazlasını istiyoruz, dolayısıyla dünyanın en salakça dolandırıcılık vakaları da bizde yaşanıyor, aynı yalanlarla 50 kere kandırılıyoruz. 

Ayak kaydırma konusundaki uzmanlığımızın üzerine yok. İftira, suçlama, ötekileştirme, psikolojiyi bozma, mobbing ne ararsanız bizde. Biri işini iyi mi yapıyor vur beline kazmayı, biri liyakat sahibi mi dam üstünde saksağan, biri hakettiği şeylere mi sahip bahçelerde kereviz.

Bize dokunmayan yılan bin yaşasıncılık da ata sporumuz. Ucu bize dokunmuyorsa karışmıyoruz, bizi etkilemeyecekse göz yumuyoruz, bizle alakası yoksa yangına körükle bile gidiyoruz ama eninde sonunda o yılanın bizi en mahrem yerimizden sokacağını algılayamıyoruz.

Ses çıkarma, hak arama, organize olma gibi konularda dünyanın en başarısız insanlarıyız. Birileri tepemize biniyor, ses çıkartmıyoruz, hakkımızı çalıyor, bahaneler buluyoruz, daha iyisini istemekle ilgilenmiyoruz, daha iyisi için mücadele etmiyoruz. Eğer birisi çıkıp bizim hakkımızı ararsa ona sadece kapalı kapılar ardında “sözde” destek oluyoruz, asla elimizi taşın altına sokmuyoruz. 

Yani demem o ki; biz birbirimizi yerken birileri deveyi hamuduyla götürüyor, asla akıllanmıyor, asla ders almıyoruz, tarih bile tekerrür ederken yoruluyor, biz inatla farklı sonuçlar bekliyor, birbirimizin üzerine saldıracak yeni konular aramaya koyuluyoruz, asla ama asla öğrenmiyor, gelişmiyoruz. Değişir mi? Sanmam. Haydi, kalın sağlıcakla.