2012 yılının 13 Nisan günü Erdoğan, Suudi Arabistan’da Kral Abdullah ile görüştü, Türkiye’ye dönüşünü izleyen günlerde 26 Nisan 2012 tarihinde Suudi Arabistan Krallığı tarafından, Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Vakıfbank’taki hesabına 99 milyon 999 bin dolar para gönderildi. Bu para, bir sonraki aşamada TÜRGEV’in (O tarihte İSEGEV’di) Vakıfbank’taki “TR 0800 0150 0158 0380 1344 6974” IBAN numaralı hesabına geçirildi, Erdoğan o zaman, “Kral Abdullah, Vakıfa yardım gönderdi” demekle yetinmişti.
Ne tesadüftür ki, Azerbaycan Gürcistan sınırında düşen ve 20 şehit verdiğimiz askeri kargo uçağımızı da bu tarihlerde Suudi Arabistan’dan satın almışız. Suudi Arabistan’ın kullanımdan kaldırdığı ve ıskartaya çıkardığı 1954 model kargo uçaklarından 6 tanesini, 2012 yılında 100 milyon dolara bizimkilere satmışlar. Yani tamamı, Bilal Erdoğan’ın vakfına Suudi Kralı Abdullah tarafından gönderilen hayır parası kadar!..
Suudi Arabistan Kralı Abdullah, 23 Ocak 2015 tarihinde 90 yaşında öldü. Kral Abdullah’ın ölümü sırasında Afrika ülkelerinde ziyaretlerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali’de gezisini yarıda kesti ve Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a geçerek cenaze törenine katıldı, ayrıca Türkiye’de bir gün yas ilan etti. Kral Abdullah, Suudi Arabistan’ın kurucusu ve ilk kralı olan Abdulaziz Suud’un 37 çocuğundan 13.süydü, kendisinin de öldüğünde evlilik yaptığı 30 eşi ile 36 çocuğunun olduğu haberler arasında yer alıyordu.
Hizmetinde 13 adet makam uçağı bulunduğu söylenen Erdoğan’a, 2018 yılında Katar Emiri tarafından 500 milyon dolar değerinde bir uçak daha hediye edildi. Yurt dışı seyahatlerine bile üç-beş uçakla gidiyor. “İtibardan tasarruf olmaz” dedi, çok büyük harcamalarla Cumhurbaşkanlığı Beştepe Külliyesini yaptırdı, doğu’da Ahlat’a, batıda Marmaris’e saraylar yaptırdı. Buralarda sağlıkla yaşamalarını dileriz ama!..
23 yıllık iktidarları süresince tüm bakanlıklara, kamu kurumlarının büyük kısmına son derece lüks, görkemli, pahalı hizmet binaları yaptırdılar. Ankara’da yaşıyoruz ve her alanda şatafat, gözlerimizin önünde yükseliyor. Bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinden hiç bir kuruma en küçük yatırım yapıldığını duymadık, görmedik. Üstelik askerimiz, tanesi 16 milyon dolar gibi çok küçük bir ücretle satın alındığı söylenen Suudi Arabistan’ın ıskartaya çıkardığı uçaklarda şehit oluyorlar.
2008’lerde, “Askeri darbeler dönemine son vereceğiz... Vesayet rejimini bitireceğiz...” söylemleri ile başlatılan Ergenokon-Balyoz gibi operasyonlarda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne büyük darbeler vurulmuş, Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’a kadar, terörle bağlantılı oldukları iddiaları ile cezaevlerine doldurulmuş, ‘Kozmik Oda’ya kadar girilmişti.
“Dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz” diyerek göreve başladıkları gün peşine takıldıkları ABD’deki Fetullah Gülen ile birlikte Ordumuzun komuta kademesini kendi kadrolarına teslim etmişler ve o kadrolar 15 Temmuz 2016 darbe girişimine kalkıştıktan sonra da askeri okulları, hastaneleri, yargı sistemini tamamen ortadan kaldırmışlardı.
Nasıl düştüğü veya düşürüldüğü tartışılan eski kargo uçağında şehit olan 20 askerimiz için tüm çağrılara rağmen ulusal yas ilan edilmedi, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehitlerimizin, Peygamber Efendimize komşu olmalarını diliyorum” şeklindeki mesajının dışında felaketin üzerinde pek durmadı. Çoğu resmi törenlerde ellerinde kılıç kalkan ve mızraklarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresine dizilen eski Osmanlı askerlerinin başına Allah korusun böyle bir felaket gelseydi, yine ulusal yas ilan edilmez miydi acaba?!..
Bu arada uçak kazasını izleyen günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar ile ağabeyi Hakan Bayraktar’ın yönetimindeki Baykar A.Ş.’nin yeni üretimi olan TB-3 SİHA’ların televizyon haberlerinde tanıtımları yapılıyor, uçuş denemelerini başarıyla tamamladığı belirtiliyor. Baykar A.Ş.’nin ilk İHA ürününü deneme uçuşuna çıkardıkları günü anımsıyorum, dört tekerlekli bir tezgahın üzerinde iteleyerek alana götürülürken düşmüş, sonra yeniden kaldırıp götürmüşlerdi. Bundan yıllar sonra Selçuk Bayraktar, televizyonlara verdiği röportajlarda, “On yıl önce on kişilik bir atölyeydik, bugün bin kişilik bir fabrikaya ulaştık” diyordu.
Yirmi milyar dolar değerindeki Tank Palet Fabrikasını, sadece 50 milyon dolara satmışlardı. Baykar A.Ş.’nin İHA ve SİHA’ları uçmaya başladıktan sonra, sık sık yetkililerin “Savunma sanayiinde dünya ile yarışıyoruz” şeklindeki haberleri izlemeye başladık. Son günlerde ABD’den, İngiltere’den, Almanya’dan savaş uçakları almak için anlaşmalar yapılıyor. Alınacak olan uçakların modelleri gösteriliyor televizyonlarda, onların yanında bizim İHA ve SİHA’larımız oyuncak gibi duruyor. Bir süredir dünyanın en iyilerinden olduğunu yineleyip durduğumuz Kaan savaş uçağımızın ise henüz motorunun bile olmadığını da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ABD ziyaretinden sonra açıklamıştı.
Bu arada Bayraktar kardeşler, geçtiğimiz yıl dünya dolar milyarderleri listesine girmeyi başarmışlar, Selçuk Bayraktar’ın bir milyar sekiz yüz milyon dolar, ağabeyi Hakan Bayraktar’ın ise bir milyar beş yüz milyon dolar kişisel servetlere kavuştukları günlerce haberlere yansıdı.
Terörle mücadelede, gerektiğinde komşu topraklarda, hatta NATO müttefiki olarak Afganistan gibi dış ülkelerde gözümüzü kırpmadan cepheye gönderdiğimiz askerimizin, şimdilerde “Filistin’e, Gazze’ye, gönderilmeleri” tartışılıyor.
Bir zamanlar “Peygamber Ocağı” olarak anılan milletimizin göz bebeği Türk Silahlı Kuvvetleri, 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 askeri müdahalelerini gerçekleştirdi, 12 Mart 1971 ve 28 Şubat 1997’de dönemin siyasal iktidarlarına uyarılarda bulundu ama, hiç bir darbe veya girişimden sonra diktatörlük ilan etmediler, başımıza acımasız zorba yönetimler getirmediler, kısa sürede toplumsal düzeni sağlayarak demokrasiye dönüşü sağladılar.
Askerimiz bizim göz bebeğimizdir, Allah korusun.