Arzın Merkezine Seyahat

Arzın Merkezine Seyahat Jules Verne tarafından 1864’de yazılan klasikleşmiş bir bilim kurgu romanıdır… Dünyanın duygusal çekim merkezi ise Havana’dadır. LA BODEGUİTA DEL MEDİO. Küba için onu betimleyen, burada ilk kez 1942’de ki açılışında servis edilen Mojito ikramları, duvarlarında yazıları ve ünlülerin çerçeveleri fotoğrafları ile meşhur bardan çok daha fazlasıdır…

Arzın Merkezine Seyahat Jules Verne tarafından 1864’de yazılan klasikleşmiş bir bilim kurgu romanıdır… Dünyanın duygusal çekim merkezi ise Havana’dadır. LA BODEGUİTA DEL MEDİO. Küba için onu betimleyen, burada ilk kez 1942’de ki açılışında servis edilen Mojito ikramları, duvarlarında yazıları ve ünlülerin çerçeveleri fotoğrafları ile meşhur bardan çok daha fazlasıdır…

Aslında geldiğiniz ülkede ayağınızı atmayacağınız bu salaş ve pejmürde mekânda Küba’nın tüm fotoğrafını gözlemlersiniz…Avangarde editör Felito Ayon’un Havana’ya gelen arkadaşlarına verdiği haritada “Dünyanın merkezi burasıdır” diye işaretlemesiyle isim mekâna yapışmıştır. Aklınıza gelebilecek her milletten entelektüelin, artistlerin yolu mutlaka buraya düşmüştür. Her yıl Küba’da 100 binlerce insan 1 Mayıs’ı kutlamak için sokaklara düşerler. Bugünkü Küba’ya dair aktarımımın oradan olması kaçınılmazdır anlayacağınız…

Puro bahane Fidel’in Küba’sı şahaneydi..

Emperyalist ABD’nin süper güç olma yolunda ki ilk defa 1956’da İstanbul ve Havana’da eşzamanlı Hilton Otellerini açtığına bilir misiniz? Menderes ve Batista’yı komünizme karşı var gücüyle destekledi ABD. İkisinin de ülke yönetimlerini savsaklaması üzerine ilk satan 1960’da ihtilallerle devrilmelerine göz yumarak, hatta el altından CİA marifetiyle destekleyerek satan da Yankee’ler oldu. Daha sonra 1962’de “nükleer başlıklı füzeler krizinde” ambargo sonrası Sovyetlerle anlaşıp Havana ve Türkiye’de ki füzeleri karşılıklı sökerek her iki ülkeyi birlikte satanda iki süper güç oldular. 68 devrimci gençliği olarak rol modelimiz Fidel Castro ve arkadaşları oldu.26 commarade/ yoldaşıyla La Granma teknesiyle Meksika’dan yola çıkışları bize Bandırma Vapuruyla Samsun’a yola koyulan Mustafa Kemal’i çağrıştırdı. “Onlar yaptı bizde yaparız” sloganımız Kondra’nın ünlü bereli Ernesto Che Guevara resmi afişimizdi. Hasta Siempre https://www.youtube.com/watch?v=kTqwy6ay1HQ dinler ODTÜ Mimarlık Fakültesi fotoğraf atölyesinde rahmetli İbrahim Niyazioğlu’yla resmin ipek baskı kopyalarını çoğaltıp afişe çıkardık. O yılların kır ve şehir gerillası açılımlarının esin kaynağı Küba’yı Amerika’nın arka bahçesi olmaktan kurtaran gerillalardı. Onlar toprak ağalarının esiri olarak ezilen halklarını mezalimden kurtarırken biz Osmanlı tortusunda ki halkımızı yanımıza alamadık.

Devrimin kaynağına gittim

Amerikan ambargosuna yarım asır direnen Fidel Castro ve Küba, Sovyetlerde yardımı kesince ekonomisini şeker kamışı ve tütünüyle ayakta tutabildi. Yıllar sonra devrimci rol modelimizle yollarımız kesişti. Birbirimiz çok iyi anladık. Havana cazibesiyle önce Küba Fahri Konsolosu oldum. Levent’te ki ofisimde gururla bayraklarını dalgalandırarak vize vermeye, insanlarımızı Havana’yla tanıştırmaya başladım. Eş zamanlı olarak Etiler Nispetiye’de La Casa del Habano’yu açarak ülkeyi gerçek Küba purosuyla tanıştırdım.

O güne kadar sadece meraklısının kaçak yollarla İsviçre’den getirebildiği Havana purosu miladını yaşadı. Fidel Castro mağazanın açılışını yaptı. Orada kendisine Atamızın resmini hediye edip onun devrimlerini anlatmaya çalışırken lafımı keserek. “Bana anlatma, biz devrim yapmayı ondan öğrendik” demesi hala kulaklarımdadır. Puro yanı sıra iki ülke arasında karşılıklı ticaret anlaşmaları yaparak, Havana’ya direk THY uçuşları başlatarak Küba’ya manevi bağımın karşılığını vermeye çok çalıştım. El hak Fidel Castro yaşamı boyu emperyalizme hiç boyun eğmedi. Amerika’dan 60 deniz mili ötesinde ki özgür adasının bağımsızlığını sonuna kadar “Hasta Siempre/seninle sonsuza kadar” diyerek korudu. Bütün bu yaşanmışlık; gözlerimin önünden geçiverdi. Ve anladım ki, Korktuğum başıma gelmiş, maalesef Fidel sonrası KÜBA DÜŞMÜŞ!!!