Askeri teknolojileri yakından izleyen uzmanlar tarafından da söylendiğine göre bundan sonra savaşların sonucunu çok büyük ölçüde robot askerler belirleyecek.
Savaşların kaderini değiştirecek bu gelişme askeri stratejilerin en temel unsuru olan yeterli miktarda insan kaynağı bulma sorununda paradigma değiştirici bir etki yaratacaktır.
Çok yakın zamana kadar teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun en güçlü tankı, en büyük gemiyi ya da en hızlı uçağı yapmış olsan da bunları kullanmak için insana, çok sayıda insana ihtiyacın vardı.
Savaşan devletlerin sahip olduğu insan kaynakları tam da bu yüzden savaşın kaderini belirlemede çok ama çok önemli bir paya sahipti. Eskiden daha fazla ve daha nitelikli askeri olan toplumlar birde gerekli teknolojik ekipmanlar ile donandığı zaman savaşı kazanmada çok ama çok büyük bir avantaja sahip oluyordu, işte bu paradigma artık çok büyük bir hızla çöküyor.
Ayrıca savaşmak için mutlak suret ile insana gereksinim duyulması sadece nüfus kısıtı sorununu değil aynı zamanda insan biyolojisinin zaaflarını da savaş meydanlarına taşıyordu.
En nihayetinde insan biyolojisinin sınırları bir çok savaş araç gerecinin de sınırlarını belirliyordu, ne kadar hızlı ve çevik bir uçak inşa etme teknolojiniz olursa olsun insan bedeninin dayanabileceği limitleri aşmanız hiçbir şekilde mümkün olmuyordu.
Fakat artık askeri sistemlerde böyle bir sınır kalmayacak, insan hep aynı insan, biyoloji hep aynı biyoloji olduğu için şimdiye kadar bu kısıtlar devletler arasında çok büyük bir teknolojik fark oluşmasını önlüyordu. Şimdi insan devreden çıkınca teknolojisi daha ileri olan devletler ile diğer devletler arasındaki güç farkı muazzam miktarda açılabilecek.
Ayrıca eskiden daha kalabalık bir nüfusa sahip olan devletler insan kaynakları açısından çok ama çok büyük bir avantaja da sahip oluyordu. Bu avantaj da tamamen ortadan kalkacak gibi görünüyor.
Yeterli teknolojik gücü olan birkaç milyonluk bir ülke bile milyarlık nüfusa sahip Çin ve Hindistan gibi ülkelere rahatlıkla diz çöktürebilecek.
Daha da endişe verici olan tek bir şirket ve hatta tek bir insan bile yeterli teknolojiye sahip olduğu andan itibaren koskoca devletlere diz çöktürme imkanına kavuşacak demektir. Demedi demeyin yeterli güçte robot ordusuna sahip olan bir şirketin koca koca devletleri sömürgeye çevireceği günler hiç uzakta olmayabilir.
Rusya Ukrayna ve İsrail İran arasında yaşanan güncel çatışmalara damgasını neredeyse hep insansız araçlar vurdu. En son olarak bir Ukrayna su altı dronu koskoca bir Rus denizaltısını bağlı olduğu limanda havaya uçurdu. Ukrayna Güvenlik Servisi, daha önce duyurulmayan “Sub Sea Baby” adlı su altı dronuyla Rusya’ya ait Kilo sınıfı bir denizaltıyı Novorossiysk Limanı’nda vurduklarını açıkladı. Aynı hafta Türk Hava sahasına giren bir İHA’nın Türk Hava Kuvvetlerine ait F16 savaş uçakları tarafından imha edilmesi de son zamanlarda yaşanan bir başka önemli gelişme oldu.
Görünen o ki tehdidin nereden ne zaman geleceğini öngörebilmek artık eskisi kadar kolay değil, bu yeni sinsi, sinsi olduğu kadar da etkili tehdit artık günlük hayatımızın oyunu değiştiren bir parçası olacak gibi duruyor.
Ayrıca bu ucuz, önlenmesi zor ve etkili teknolojinin terör örgütlerinin eline geçmesi halinde bütün dengelerin derinden değişeceği de aşikardır.
Rus tanklarını bombalayıp kolayca imha edebilen dronlar bir terör örgütünün eline geçerse en stratejik hedefler ya da en önemli kişiler bile çok büyük bir tehdit altında kalacaktır.
Demedi demeyin böyle asimetrik bir tehdit karşısında stratejik tesislerin ve önemli kişilerin nasıl korunabileceği, sokaktaki sıradan insanların terör tehditlerinden nasıl esirgenebileceği yakın geleceğin en büyük sorunu olacaktır.
Şimdiden bu konuda acil önlemler düşünülmezse yarın çok ama çok geç olabilir.