Arabistan Bile Gider Mersin’e Biz Gideriz Tersine (!)

30 Kasım 2025 Pazar günü sabahı ÜLKE tv’de ilginç bir habere takıldım:
İstanbul’da Rami Kütüphanesi’nde İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ve İstanbul Medeniyet Enstitüsü işbirliğiyle düzenlenen “Sanattan Tevhide Dönüş Çalıştayı” başlıklı bir haber veriliyordu. Arada Kur’an okumaları ile devam eden haberde, “Sanatın ötelediği Tevhide dönüşü” amaçlayan bir hareketin başlatıldığı anlatılıyordu.


Sanat, genel anlamıyla, “İnsan yaratıcılığının ve hayal gücünün ifadesi” olarak anlaşılır, Bilim ve Teknoloji ile kol kola yürür ve birlikte gelişir.
Tevhid ise “Allah’ın varlığına, birliğine, tüm yetkin niteliklerin kendisinde toplandığına, eşi ve benzeri bulunmadığına, tek yaratıcı olduğuna inanmak” olarak tanımlanıyor.


İslam Dünyası’nda da, Osmanlı’da da resim ve heykel yapmak Allah’a şirk koşmak sayılıyordu, yaşam alanlarında bulundurulması da tamamen günah ve yasaktı. İleri yaşlarda olan dindar kesimlerin çocukları hatırlayacaklardır, ev ve iş yerlerinde resim ya da heykel bulundurulmazdı.
Zaten İslam Dünyası da Osmanlı İmparatorluğu da Tevhid üzere yaşadığı, bilim, sanat ve teknolojiye sırtını döndüğü için kendi karanlığında boğuldu, dağıldı gitti.


İşte bu haberle ilgili bir yazıya başlamış, sonra da, “Kendini boşuna yorma, Siyasal İslam’ın zirve yaptığı bu ülkede, yazacakların hiç bir işe yaramaz” diyerek, vaz geçmiştim. Ancak 9 Aralık Salı günü televizyon ekranlarında izlediğim bir haber, bu düşüncemi alt-üst etti.
“İslamın kutsal toprakları Mekke ve Medine’nin bulunduğu Suudi Arabistan’da alkollü içki yasağı kısmen kaldırılıyor.”
1997 yılının Nisan ayında, 28 Şubat Süreci’nin gergin döneminde Başbakan Necmettin Erbakan’ın yaptığı tarihi Hac ziyaretine görevli olarak katılmıştım. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan sorumlu Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın basın müşaviri idim, sekiz bakan, yetmişin üzerinde milletvekili, Başbakanlık Müsteşarı Kadri Keskin (Kutsal topraklarda kalp krizi sonucu vefat etmişti) başta olmak üzere çok sayıda bürokrat ordusu ve Diyanet İşleri Başkanlığı görevlileri ile kutsal topraklardaydık.


Mekke’de Arafat, Müzdelife, Şeytan Taşlama ve Kabe’de son tavaflarımızı bitirmiş, akşam üstü otobüslerle son durağımız Medine’ye doğru yola çıkmıştık. Arabistan çöllerinde gece karanlığında ilerlerken, otobüslerimiz büyük bir dinlenme tesisinde mola vermiş, çoğumuz tesisteki büyük bir süper markete dalarak, rafları incelemeye koyulmuştuk.
Meşrubatların, türlü meyve sularının ve içeceklerin bulunduğu dolapların önlerinden geçerken bir ara hayretle irkilmiştim ve yanımdakilere heyecanla sormuştum, “Bakın bakın, bizim Tuborg, Efes Pilsen biraları, yabancı içecekler... Arabistan’da içki yasak değil miydi yaaa?!” diye sormuştum.


Yanımızdaki Diyanet görevlisi, hemen devreye girmiş, “Onlar alkolsüz içecekler, satışı serbest” demişti. Demek ki, o zamanlar alkolsüz de olsa bu içecekleri tadmayı merak eden Müslüman Araplar, şimdi alkollüsüne de ulaşmaya çabalıyorlardı.
“Dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz” diyerek iktidara gelen Ak Partinin uzun süreli yönetimi sırasında laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ile silah arkadaşı İsmet İnönü’ye “İki ayyaş” diye hakaret edildiği günlerden geçtik. Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı sırasında Kocatepe’de elinde dürbünü ile cepheyi izlerken çekilmiş fotoğrafının önüne bir ‘Efes Pilsen’ şişesi monte edip altına, “Mehmetçik savaşıyor, Atatürk birasını yudumluyor” notu ekleyen trolleri gördük. Ancak o paylaşıma verilen yanıt da çok daha anlamlıydı: “Behey utanmazlar, o dönemde Efes Pilsen diye bir bira mı vardı?..”


Suudi Arabistan’da da Türkiye’de de o tarihlerden beri yani 1997 yılından sonra neler yaşandı neler?!..
Suudi Arabistan, Mekke’de o tarihte bizlere gösterilen Kabe’nin yanıbaşındaki Osmanlı eseri Ecyad Kalesi kalıntılarını tamamen ortadan kaldırdı, yerlerine lüks turistik oteller yaptırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yakın dostluk kuran Kral Abdullah 2015 yılında vefat etti, Türkiye’de ulusal yas ilan edildi, Erdoğan Arabistan’a giderek cenaze törenlerine katıldı. Kral Abdullah’ın yerine geçen Prens Selman, uygar dünyaya katılabilmek için adımlar atmaya başladı, kadınlara sokağa çıkma, sinemaya gitme, araba kullanma gibi özgürlükler getiriyor, hatta dünya güzellik yarışmasına katılacak Arabistan güzeli bile seçiliyordu artık.


Zaten Kraliyet ailesi için bu dünyada hiç bir zaman yasak-masak olmadı, sınırsız servetler içerisinde, altlarında son model uçaklar, istedikleri her an özgürlüğün olduğu ülkelere uçuveriyorlar, arzu ettiği ne varsa yiyip içip dönüyorlardı. Cennet, Cehennem ve ruhani olan her şey, yoksul, zavallı halk kesimi içindi.
İşte şimdi Suudi Arabistan’ın genç kralı Prens Salman, ülkeyi yabancı turizme açabilmek gerekçesiyle alkollü içeceklere kapı aralıyor, biz ise “Sanattan Tevhide Dönüş Çalıştayları” düzenliyoruz.
Yani, Arabistan bile gidiyor Mersin’e, biz ise gidiyoruz tersine!..