Sosyal medyada paylaşılan habere göre, “HBS Araştırma anket sonuçlarına göre Keçiören Belediye Başkanı Mesut Özarslan, 2025 yılında başarı ortalaması en yüksek Ankara ilçe belediye başkanı oldu.” İddia edilen sıralama şu şekilde kamuoyuna sunuldu:
Keçiören Belediye Başkanı Mesut Özarslan: %63,3
Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar: %59,0
Sincan Belediye Başkanı Murat Ercan: %58,2
Pursaklar Belediye Başkanı Ertuğrul Çetin: %58,0
Çankaya Belediye Başkanı Hasan Hüseyin Can: %55,2
Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu: %49,7
İlk bakışta bu tür sıralamalar, seçmen eğilimlerini ve yerel yönetim performansını anlamak açısından önemli bir veri gibi görünmektedir. Ancak kamuoyu araştırmalarında asıl belirleyici olan, ortaya konulan rakamlar değil; bu rakamların hangi yöntemlerle elde edildiğidir.
Bir kamuoyu araştırmasının bilimsel nitelik taşıyabilmesi için öncelikle araştırmayı yapan kurumun kimliğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Bunun yanı sıra;
Araştırmanın hangi yöntemle yapıldığı (yüz yüze, telefonla, çevrim içi),
Örneklem büyüklüğü,
Örneklemin nasıl seçildiği,
Soruların nasıl ve hangi sırayla yöneltildiği,
Araştırmanın hangi tarihler arasında gerçekleştirildiği gibi temel bilgilerin kamuoyuyla paylaşılması zorunludur.
Söz konusu haberde ise bu verilerin hiçbirine yer verilmemektedir. Bu durumda, anket sonuçlarının ne ölçüde gerçeği yansıttığını sorgulamak kaçınılmaz hale gelmektedir. Yöntemi, örneklemi ve soruları bilinmeyen bir araştırmaya güvenmek, bilimsel açıdan mümkün değildir.
Kamuoyu araştırmalarının güvenilirliği konusunu, Toplumsal Ekonomik Araştırmalar Vakfı (TESAV)’ın kuruluş sürecinde birlikte çalıştığımız siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun’a sordum
Prof. Dr. Tanju Tosun’a göre, Türkiye’de anket tekniğiyle yapılan kamuoyu araştırmaları özellikle 1980’li yıllardan sonra yaygınlaştığını, ANAP dönemiyle birlikte başlayan bu süreçte, AKP’nin uzun yıllar boyunca anketleri seçmenle bağ kurmada önemli bir referans olarak kullandığını, siyasal alanda araştırmalara olan ilgiyi daha da arttırdığını, bu durum, çok sayıda kamuoyu araştırma şirketinin ortaya çıkmasına yol açtığını söyledi.
Ancak Prof. Dr. Tosun, burada kritik bir noktaya dikkat çekere şöyle dedi;
“Araştırma bulgularının hangi firmaya ait olduğu, firmanın metodolojisinin ne olduğu ve bu şirket ile herhangi bir siyasal parti arasında bir ilişki bulunup bulunmadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Önemli olan, siyasi partilerden ve ideolojik yönelimlerden bağımsız, tamamen bilimsel yöntemlere dayalı araştırmaların topluma sunulmasıdır. Ne yazık ki Türkiye’de bu titizlikle çalışan araştırma şirketlerinin sayısı oldukça sınırlıdır.”
Güvenilir bir kamuoyu araştırmasının ilk koşulu, doğru örneklemin seçilmesidir. Araştırmanın evreni, yani ankete konu olan kitle doğru tanımlanmalı ve bu kitleyi temsil edecek nitelikte bir örneklem oluşturulmalıdır. Bunun yanı sıra; sorular yönlendirici olmamalı, anket uygulaması şeffaf ve denetlenebilir olmalı, sonuçlar kamuoyuna eksiksiz veriyle sunulmalıdır.
Aksi halde ortaya çıkan sonuçlar, kamuoyunu bilgilendirmekten çok, yönlendirme aracı haline gelir.
Ankaralı bir gazeteciyim. Meslekte 50 yılım geçti. 35 yıl Keçiören’de oturdum. Ankara ilçelerinin gelişmelerini yakından takip ettim.
Ankara’daki ilçe belediye Başkanlarının başarılı olmasını isterim. Onlara karşı hiçbir ön yargım yok.
Kamuoyu araştırmalarının, doğru yapıldığında demokrasinin önemli araçlarından biri olduğuna da inanırım. Ancak şeffaflıktan ve bilimsel ilkelerden uzaklaştığında, kamuoyunu yanıltma riskini de beraberinde getirir.
Bu nedenle, anket sonuçlarını değerlendirirken yalnızca açıklanan rakamlara değil, bu rakamların hangi bilimsel süreçlerden geçerek elde edildiğine de dikkat etmek gerekmektedir. Aksi takdirde “başarı” olarak sunulan veriler, gerçeği yansıtmaktan çok algı oluşturmaya hizmet edebilir.