Anılar

Özel radyoların yeni yeni yaygınlaştığı dönemlerde, Doktor Servet Ünsal yönetiminde bende Ekin radyoda” İpek Yolu” adı altında klasik, dünya, halk, müzikleri programı hazırlayıp sunuyorum. Ayrıca kırkbeşlik plaklar ile de “naftalin kokulu ezgiler”adlı nostalji programım var.

Radyo günlerim

Özel radyoların yeni yeni yaygınlaştığı dönemlerde, Doktor Servet Ünsal yönetiminde bende Ekin radyoda” İpek Yolu” adı altında klasik, dünya, halk, müzikleri programı hazırlayıp sunuyorum. Ayrıca kırkbeşlik plaklar ile de “naftalin kokulu ezgiler”adlı nostalji programım var.

Pazar geceleri saat on birden sonra herkesin yeni haftaya başlayacağı gecenin sonunda klasik müzikle programımı açıyorum ,halk müziğiyle programımı bitiriyorum. O saatte genelde dinleyicilerim ütü başında ev hanımları çalışanlar bayanlar, öğrenciler, gece mesaiyisinde olanlar, bu arada çok ilginç cezaevinden tanıdık gardiyanların söylediğine göre tutuklular arasında çok dinleyicim olduğunu öğrendim. Canlı telefon bağlantıları yapıyorum istek parçalarda çalıyorum.

Bir akşam telefon çaldı bir dinleyici canlı yayına değil de benimle özel konuşmak istediğini söyledi. Kuruyemiş ve tekel dükkânı varmış geç saate kadar çalıştığı için bizim Ekin radyonun sadık dinleyicisiymiş. “Neden canlı yayına katılmıyorsun” diye sorduğumda. “Ben canlı yayında konuşmayı beceremem” dedi. Bende fazla üstelemedim. “Peki, niye beni aradın” o zaman”dedim?.

“Senin programın başlayınca hep sana küfür etmeye başlıyordum biliyor musun!!Kardeşim halk müziği çalan radyoda bize niye gavur müziği dinletiyorsun, mis gibi türkülerimiz varda sen gıy gıy da gıy parçalarla kafamızı şişiriyorsun. Neyse lafı fazla uzatmayayım. Bir gün gece geç saatte oturuyorum, dalmışım gitmişin. Senin gavur müziklerin çalıyor hangisi bilmiyorum müzik beni aldı götürdü. Sanki Köyümün dağlarında ovalarında kartalım ve süzülerek uçuyorum. Kendimden geçmişim,ben neden

etkilendim bilemiyorum, o gün bu gündür seni programını hiç kaçırmamaya dikkat ediyorum”. Kendisine açık yürekle bana anlattığı bu olayını ve cesaretini kutladım telefonu kapattım. Bu davranışı çok hoşuma gitti. Radyoda sadece mikrofona konuştuğunu zannedersin oysa ne yüreklere seslendiğini

bilemezsin.

……..

Yine bir Pazar gecesi yayın yaptığımız radyonun başındayım, klasik müzik eserlerinden Vivaldi’nin dört mevsimler eserini yayınlıyorum. Bir anda kapı açıldı karşımda Deniz Baykal ve Musa Eroğlu, arkalarında ise Radyonun sorumlusu Doktor

Servet Ünsal.(şuan CHP Ankara milletvekili) Bir anda panik oldum ve ayağa kalkmak istedim. Deniz Baykal “kalkma kalkma işine devam et “dedi.

Yerime oturdum.Deniz Baykal Doktor servet Ünsal’a, “Oooo Servet Radyonda klasik müzikte çalıyorsun, seni ve programcı arkadaşı kutluyorum.Ne güzel bir hizmet bu. Vallahi hiç aklıma gelmezdi türkü çalan bir radyoda klasik müzik dinleyeceğim. Musa Eroğlu Deniz Baykal, Doktor Servet Ünsal kapıda biraz daha durdular ve salona geçtiler.Ben karşılaşma şokunu atlattıktan sonra çaldığım müziklerin dünyasına ve dinleyenler ile başbaşa radyo programıma devam ettim.. Yıllardır müziğin içindeyim. Müziğin birleştirici gücü her zaman her yerde nasılda güzel bir ortam yaratıyor. Bunu görmek ve taktir edilmek çok hoş.

KÖŞKTE KARŞILAMA

Cumhurbaşkanlığı Çankaya köşkünde her yıl sonunda sanatçıların davet edildiği eski günlerden bir gündeyiz.! Devlet Opera ve Balesi sanatçıları arasında davet edilenlerle beraber bende varım. Şıkır şıkır giyinip davete gitmek için akşam yola külüstür beyaz wos vos(kaplumbağa) arabamla yola çıktım. Köşkün kapısında görevliler davet listesine bakıp beni içeriye aldılar. Köşkün bahçesinde park etmek isterken bir görevli geldi park için aracımdan dışarı çıkmamı istedi. Bu tür hizmete alışık olmadığımdan

“ben park ederim “dedim. Görevli ısrarla arabadan inmemi isteyince mecburen arabamdan indim. Arabam gözümün önünden park yerine doğru kayıp gitti. Daha sonra kabul töreni verilecek salona yöneldim. Zaten çoğu davetli Operadan arkadaşlarımdı. Herkes

ayakta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, biz davetlilere” hoşgeldiniz” demesini bekliyoruz. Uzun bir bekleyişten sonra ayaktayım duvara yaslanmış haldeyim.Benim yaslandığım, duvar zannettiğim yer sanki sırtımdan kayar gibi oldu. Bir anda o duvar paravan olarak iki yana açılmaya başladı. Sırtımı döndüğümde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel İle yüz yüze geldim. Patlayan flaşlarla ortalık bir anda ışıklar altında kaldı.

Kısa bir süre körlük yaşadım. Gayri ihtiyari açılan paravan kapının önünde ben olduğum için Cumhurbaşkanı elini uzattı daha sonra eşi Nazmiye Demirel benimle tokalaştı. Cumhurbaşkanı salonda bulunan sanatçılarla tek tek ilgilendi daha sonra bir köşede gazetecilerin sorularını cevaplarken bizlerde kabul salonunda hazırlanan nefis yemeklerle ve içeceklerle baş başa

kaldık.Her yıl cumhurbaşkanlığında sanatçıların davet edildiği bu gelenek uzun yıllardır yapılıyor mu

bilmiyorum!.

aliyilmaz1960@gemail.com