ALTIN NEREYE KADAR YÜKSELECEK?

Herkes öncelikle şunu bilmelidir ki altın sadece dünyada değil evrende de son derecede nadir bulunan bir metaldir.

Altının hikâyesi, dünyanın değil, evrenin kalbinde başlar. Zaman henüz ölçülmezken, yıldızlar doğup ölürken, evrenin derinliklerinde tarifsiz bir şiddet yaşandı. Dev yıldızlar, ömürlerinin sonunda kendi ağırlıklarına yenik düştü ve süpernova denen görkemli bir vedayla patladı. O anlarda, aklın sınırlarını aşan basınç ve sıcaklık altında, evrenin en nadide atomları doğdu. Altın da işte bu kozmik fırtınaların içinde, bir yıldızın son nefesinden süzülerek oluştu.

Milyarlarca yıl boyunca bu altın atomları, sessizce uzay boşluğunda yol aldı. Toz bulutlarına karıştı, yeni gezegenlerin hamuruna girdi. Dünya henüz genç ve kızgınken, altın onun bağrına düştü; lavların arasında eridi, ağır olduğu için çekirdeğe doğru süzüldü. Yeryüzünde gördüğümüz altın, gezegenin ilk gençliğinden kalma bir hatıradan çok, sonradan gökten yağan bir armağan, göktaşlarıyla taşınmış, yeryüzüne serpilmiş bir yıldız yadigârıdır.

Bu yüzden altın parladığında, sadece ışığı yansıtmaz. İçinde patlayan yıldızların anısını, kozmik çarpışmaların yankısını taşır. İnsan eli ona şekil verdiğinde bile, aslında dokunduğumuz şey, evrenin çok eski bir kalp atışıdır. Altın, sabrın, zamanın ve sonsuzluğun metalidir; sessizdir ama hikâyesi, gökyüzü kadar derindir.

İşte tam da bu yüzden altın politikacıların keyfe keder kararı ile var olan kağıt paralara benzemez, değeri sabittir.

Bu yüzden de altını sabit bir nirengi noktası olarak kabul edip, kağıt paralar dahil geri kalan her şeyin değerini altına göre ölçmemiz parasal fenomenleri daha doğru anlamamızı sağlayacaktır.

Aslında bizim altının yükselişi olarak algıladığımız olay da gerçekte kağıt paraların düşüşüdür! Kağıt paraların değeri düşünce göreceli olarak altın yükseliyor gibi görünür ama aslında altın sabit kağıt paraların değeri ise değişkendir. Yaşanan olay aynı bir asansörde siz aşağı inerken duvarın yukarı çıktığını hissetmeniz gibi bir algı yanılsamasıdır.

Kullanılmaya başlandığı günden bu yana kağıt paraların değeri politikacıların kararı ile her daim ufak ufak düşürülür, bunun sonucunda oluşan ekonomik fenomeni ise biz enflasyon olarak adlandırırız. Politikacılar bazen kantarın topuzunu kaçırır ve kağıt paraların değeri çok ama çok büyük bir hızla düşer bu ekonomik fenomen ise hiperenflasyon olarak adlandırılır.

1800’lü yılların başından bu yana küresel ekonomide altın ve dolar arasındaki ilişki şöyle dalgalanmıştır:

  • 1800–1900: ~20 USD/ons
  • 1900–1950: ~20–35 USD/ons
  • 1950–1980: ~35 ~594 USD/ons
  • 1980–2000: ~400–600 USD/ons
  • 2000–2010: ~250–1,200 USD/ons
  • 2010–2020: ~1,100–1,900 USD/ons
  • 2020–2025: ~1,700 ~4,300 USD/ons

Görüldüğü üzere özellikle de altın standardının terk edilip kağıt paraya dönüldüğü 1970’ler sonrasında dolar altın karşısında çok ama çok ciddi bir değer kaybına uğramış bulunuyor. 1970’lerde 35 dolar civarında olan bir ons altın fiyatı bu gün yani sadece ve sadece 50 yıl kadar sonra 4.300 doların üstüne çıkmış bulunuyor.

Peki doların bu değer kaybı duracak mı?

Doların değer kaybı kağıt paraların doğası gereği ortaya çıktığı için durması için bir sebep yoktur, politikacılar sadece bu kaybın hızını azaltıp çoğaltabilirler.

Bir kahin olmadığımız müddetçe politikacıların doların değer kaybını ne zaman ve ne kadarlık bir hızla azaltıp çoğaltacağını öngörmemiz elbette mümkün değildir amma ve lakin trendin bu yönde olacağı kesindir.

Dolayısı ile altın kağıt paralar var olduğu müddetçe yükselecek dememiz işin doğasına uygun olacaktır.

Dikkat ederseniz Türk Lirası konusuna hiç girmedim çünkü Türk Lirasının ne zaman ne hızla değer kaybedeceğini öngörmemiz çok ama çok zor. Lakin önümüzdeki uzun dönem tahminlerinde Türk Lirasının küresel ölçüde bir rezerv para olan dolar karşısında da değer kaybedeceğini hepimiz biliyoruz bu durumda Türk Lirası altın karşısında daha da büyük bir hızla değer kaybedecek öngörüsünde bulunmamız da yanlış olmayacaktır.