Alper Çınar ve Atlı Heykeller

      Sanatçı Alper Çınar, Türk Tarih Müzesi’nin girişindeki uçan at Burşun üzerindeki Bilge Hatun heykelini almış arkasına, gururla özçekim yapıyor

At!

İnsanoğlunun çok eski dönemlerden beri yanında olmuş. Arabanın icadına dek yakın-uzak dememiş taşımış, araba icat edilse de görevine devam etmiş. Yeri gelmiş tarlada saban bile sürmüş. Köylüsünden imparatoruna herkesin olmuş. Savaşçıyla veya postacıyla kader arkadaşı olmuş. Hal böyle olunca insanoğlunun sanatında da yerini almış. Yazının konusu bir sanatçı ve atlı heykeller, önce en eski atlı heykelle başlayalım…

En eskisi

Atlı heykellerin en eskisi Milattan önceden. Bugün Capitolini Müze’sinde. Bronz 4,24 m. yükseklikte, Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un bir Kafkas atı üzerinde… Germenleri yenmesinin ardından yapılmış. İmparator’un Kafkaslara ilgisi tarihi ayrıntıya giriyor…

Heykelde eyer altı örtüsü hariç üzengi, yular veya eyer gibi normalde gerekli malzemeler yok. Böylece Aurelius’a tanrısal bir güç yüklenmek istenmiş. Atı sağ ön ayağını kaldırırken, Aurelius da sağ elini kaldırmış durumda. İmparator ordularına yön gösterirken atı da bu emri güçlendiriyor belli ki!

       Marcus Aurelius’un atlı heykeli, bilinen ilk atlı heykel

En büyüğü

Heykeltıraş Korczak Ziolkowski… Lakota Şefi Henry Standing Bear'ın daveti üzerine Connecticut'tan Black Hills'e taşınmasından bir yıl bir ay sonra, ilk patlama Custer kasabasının dışındaki Thunderhead Dağı'ndan duyulur…

Böyle başlıyor 1948 yılında başlanan ve ne zaman biteceği kestirilemeyen en büyük atlı heykelin öyküsü. Bir Kızılderili, Lokota Şefi Çılgın At adına. Kocaman bir dağ boyunda! Daha doğrusu dağa yontuluyor. Sadece yüzü bitmiş. Ziolkowski’nin ilk evliliği bu yüzden bitmiş! Yeni eşi önceliğin heykel olduğunu kabul etmiş. Çift işi öylesine benimsemişler ki evlerini dağa yapmış. Bakmışlar yapacak iş çok, 10 çocuk yapmışlar! Müthiş öngörü bu olsa gerek, heykelin yapımı sürüyor ve çok kişiye ihtiyaç var! Yakın zamanda da bitecek gibi görünmüyor ama sorun da yok gibi görünüyor. Heykeli, yok (!) dağı şirket yapmışlar. Düne kadar şirketin CEO’su Ziolkowski’nin eşiymiş. Hayatını kaybetmiş, yerinde çocuklardan biri oturuyor.

Heykeli, yanı heykelin başının olduğu dağı görmeye bisiklet, motor, araba veya otobüsle gidebiliyorsunuz. Her birinin ayrı bir bedeli var. Gittiniz, müze, lokanta gibi tesisler sizi bekliyor. Bir de yakından görmek isterseniz, tepeye kadar çıkarıyorlar. Elbette ayrıca ücretle…

       Çılgın At Anıtı’nın biten yüz kısmı, bittiğinde en büyük atlı heykel olacak

Osmanlı’da ilk ve son!

Sultan Abdülaziz, Osmanlı toprakları dışına çıkıp Avrupa’ya ilk giden padişahtı. Bu gidişin 5 yıl kadar sonrasında (1872) İngiliz heykeltıraş Charles Fuller’e atlı heykelini yapması için sipariş verdi. O da yaptı, bizde nerde dökülecek, bronz dökümü de Münih’te yapıldı.

Sultan bir ilk yapmıştı ama halkın tepkisinden de çekiniyordu, Avrupa’da meydanların göbeğinde görmüştü ama kendi heykelini, bir meydana değil de Beylerbeyi Sarayı’nın içine koydurdu. Abdülaziz tahtan indi, heykel de Topkapı Sarayı’na alındı. Bugün ilk yerinde…

Sultan Abdülaziz’in 6 oğlundan biri olan Abdülmecit son halife oldu. Halife Abdülmecit, aynı zamanda sanatsever ve iyi bir ressamdı. İslam’da resim sanatı tartışmalarında bir halifenin ressamlığı ayrı bir tartışma konusudur aslında. Halife’nin günümüze gelen ünlü tabloları var. Biri ‘Haremde Beethoven’ tablosu... Tabloda arka planda Abdülaziz’in atlı heykeli durur. O güne dek uzak durulan görsel sanatların önemli iki kolu, resim ve heykel, bir sanat eserinde halife tarafından birleştirmişti…

Meraklısına

Sultan Abdülaziz, kendi büstünü de (bugün Topkapı Sarayı’nda) yaptırmış. Ayrıca Paris’e gittiğinde Pierre Rouillard’a hayvan heykelleri sipariş vermiş. 12 bronz, 10 mermer heykel. Milli Saraylar Daire Başkanlığı, Osmanlı’dan günümüze gelen bu tek heykel grubunun izlerini sürüyor (ayrı bir yazı konusu). Geyik, aslan heykellerinin yanında boğalar var örneğin. Biri (Kükreyen Boğa) Beylerbeyi Sarayı bahçesinde… Diğeri, belki de memleketin en ünlü boğası (Döğüşen Boğa) olarak Kadıköy Altıyol’da duruyor.

      Bugün İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde sergilenen Halife Abdülmecit Efendi’nin 1915 yılında yaptığı Haremde Beethoven isimli tablosu. Arka planda, babası, 32. Osmanlı padişahı Abdülaziz’in atlı heykeli görülüyor.

Cumhuriyet’in atlı heykelleri

Bugün farklı atlı heykeller görmek mümkün ama ilki Atatürk’le başlamış. 29 Ekim 1927 tarihinde açılan heykel, Etnografya Müzesi’nin önünde yer alıyor. İtalyan Canonica’nın eseri.

Canonica, diğer eserlerini de analım… Araziyi bağışlayan park olsun diye verdiğinden, mutlaka yapmak zorundaymışız gibi (!) yerin altına yapılan Zafer Çarşısı’nın kapısıyla, karşıdaki parkın arasındaki Mareşal Atatürk Anıtı da Canonica imzalıdır. İstanbul’daki Taksim Atatürk Anıtı ve İzmir’deki atlı Atatürk Anıtı sanatçının diğer önemli eserleri…

Ulus’taki Zafer Anıtı, belki de ülkemizdeki atlı anıtların en ünlüsüdür. Etnografya Müzesi’nin önündeki heykelle aynı yıl yapımı tamamlanmış (24 Kasım 1927). Önde mavzerleri tek ellerinde iki asker… Arkada, sırtında bir obüs mermisi, vefakâr Türk kadını… Üçünün ortasındaki dev kaidede yükselen, yine mareşal kıyafetli Atatürk, atın üzerinde. Krippel’in eseri. Sanatçının ilk Atatürk heykelini (Sarayburnu Atatürk Heykeli, 7 Ekim 1926), yapan kişi olduğunu, Samsun’daki Onur Anıtı ve Afyon’daki Zafer Anıtı’nın da ona ait olduğunu notlarımıza ekleyelim…

         Türk Tarih Müzesi’ndeki Atlı Atatürk Heykeli

Alper Çınar’ın heykelleri

Yasemin Davutoğlu Korkmaz Hocam aradı bir gün.

‘Harıl harıl çalışılıyor, mutlaka biliyorsundur burayı, çoğu at üzerinde, her yer dev heykellerle dolu!’ diyerek. Bilmiyordum! Ve duyduklarım inanılmazdı!

Alper Çınar… ‘Türk heykeltıraşlar atlı heykel yapıyor mu?’ derken, ekibiyle yaptığı, çoğu atlı 200’den çok heykelle tanıdım kendisini. Türk Tarih Müzesi’nde. Bu kez gördüklerim inanılmaz olacaktı…

Müze’de Atatürk 5 farklı heykelle canlandırılmış, at üstünde veya ayakta dururken...

İlk Türk devletlerinin hakanları, kağanlarının çoğu at üzerindeler…

Kompozisyonlar var, heykellerle canlandırılmışlar, atlılarla dolular. Birinden söz edelim hemen!

         Türk Tarih Müzesi’ndeki Göktürk Okçuları

Göktürk Okçuları

Türk Tarih Müzesi’nin kapalı bölümünün girişinde, her biri at üzerindeki Göktürk Okçuları var ki, dikkatli gözler için bir ayrıntı saklar. At üzerinde ok atıyorlar. Türklerin hedefi saptırmamasının büyük becerisinin ve sırrının ipucuyla! Atların hepsi uçuyor! Yani okçular atları dörtnala sürüyorlar ve atın dört ayağı da havadayken oklarını fırlatıyorlar…

‘Ok atmak’ dedim, aklıma Muhiddin Uyanık geldi. Kale’deki Türk Pusat Müzesi’nin kurucusudur. Okçuluk konusuna büyük emek vermiştir ve müzesinde ziyaretçileri karşılamaktan da büyük keyif alır…

Uçan atlar

‘İnsanoğlunun çok eski dönemlerden beri yanında olmuş.’ diye başlamıştık ya söze hani, Türkler, bu durumu tarihe ilk yazan milletlerden. Türk mitolojisinde atlar önemli yer tutuyor. İşte birkaçı…

Şubar, Alpamış Han’ın atı. Akkula, Manas Han’ın atı. Burul, Koblandı Han’ın atı. Çalkuyruk, Töştük Han’ın atı ve Akbut, Ural Han’ın atının adıdır.

Olağanüstü atlarımız da var… Yılmaya, Kanatlı At… Tulpar, Uçan At. Kilin, Boynuzlu At. Ciren, Konuşan At gibi. Bir de hem uçan hem de ikiz olan atlar (Burşun) var. Ak Burşun ve Kök Burşun…

Türk Tarih Müzesi’nin hemen girişinde sizi karşılayan iki Türk büyüğü Bilge Kağan ve İl-İtmiş Bilge Hatun var. ‘Hoş geldiniz’ demek için…

Daha girişte Müze, önemli birkaç hatırlatma yapıyor. Önce bir Kağan ve Hatun, iki sultan aynı anda gelenleri karşılıyor. Türk toplumunda kadının yerinin her zaman önde ve önemli olduğu vurgulanıyor. İkisi de at üzerindeler. İşte bu iki at, yukarıda andığımız Ak Burşun ve Kök Burşun. Yani Türk mitolojisinin ikiz ve uçan atları…

                 Türk Tarih Müzesi girişindeki Ak Burşun ve Kök Burşun üzerinde Bilge Kağan ve İl- İtmiş Bilge Hatun

Burşun Pegasus’a Karşı!

At da uçar mı?

Niye uçmasın! Pegasus’u bilmeyenimiz var mı? Çizgi filmde, romanlarda, dizilerde, filmlerde hep uçuyor, bir de havayolu şirketimiz de var adına. Peki Burşun? 

“Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir.

Beşik doğanın rüzgârıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk  doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından

Evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, Doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu...

Türk budur.

Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir."

Bilirsiniz, okuduğunuz Atatürk’ün Türk tanımı.

Köklü tarihimizi öğrenmek için çok zamana ihtiyacımız var gibi gözüküyor.

Ve Sanatçı Alper Çınar… Türk Tarih Müzesi’nde ve yaptığı diğer plastik sanatın bembeyaz ve harika örnekleriyle bu konuda tartışmasız önemli bir katkı sağlıyor.

Gidilmeli, yerinde görülmeli

Türk Tarih Müzesi Etimesgut’ta. Belediyenin bir hizmeti olarak, ücretsiz gezilebiliyor. Eminim, daha ilk adımı attığınızda siz de ‘inanılmaz’ diyecek, böyle harika bir müzeyi memlekete kazandıranlara şükranlarınızı sunacaksınız.

Kaynaklar

* ‘Büstünü yaptıran ilk padişah: Sultan Abdülaziz’,  vesaire.org/bustunu-yaptiran-ilk-padisah-sultan-abdulaziz/

* Büyülü Tuvaller ve Sihirli Keskiler, Stepanka Sekaninova ve Jakub Cenkl

* ‘Crazy Horse Memorial’, crazyhorsememorial.org

* ‘Equestrian Statue of Marcus Aurelius’, en.wikipedia.org/wiki/Equestrian_Statue_of_Marcus_Aurelius

* ‘Equestrian Statue of Marcus Aurelius’, museicapitolini.org

* ‘Milli Saraylar Daire Başkanlığı, Sultan Abdülaziz'in yaptırdığı ve Osmanlı'dan günümüze kalan heykel grubunun gerçek yerlerine kavuşması için çalışıyor’, haberturk.com/gundem/haber/1025652-milli-saraylarin-heykel-avi

* Türk Tarih Müzesi, turktarihmuzesiveparki.com

* ‘Who Speaks for Crazy Horse?’, Brooke Jarvis, newyorker.com/magazine/2019/09/23/who-speaks-for-crazy-horse