AKP KAFASI VE DÂRÜLHARP SORUNU

Bakın aslında pek çok kişinin fark etmediği ama bugün yaşanan siyasi, ekonomik ve sosyal sorunların temelinde yatan bir sorun var: Darülharp sorunu!

Üstelik bu söylemi benimseyenler son 20 yıldır iktidardalar ve ülkeyi bu kafa ile yönetiyorlar.

Peki, ne bu darülharp sorunu?

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından hazırlanmış İslam Ansiklopedisine göre: Arapça’da ev, “mahalle, bir kavmin konakladığı veya yerleştiği yer” anlamına gelen dâr kelimesi mecazi olarak “kabile” mânasını da ifade eder.

Darülharp kavramı İslâm hukukunda “Gayrı İslâmî veya İslâm dışı bir yönetimin hâkimiyeti altındaki ülke” anlamında kullanılır (İbn Âbidîn, III, 247). Buna göre bir ülkenin İslâm veya küfre nisbet bakımından niteliğinin tayin ve tespitinde temel ölçü yönetim ve hâkimiyettir. Dârülharp, klasik İslâm hukuku kaynaklarında “küfür yönetiminin hâkim olduğu ülke” (Haccâvî, II, 7), “kâfir liderin emir ve idaresinin yürürlükte olduğu ülke” (Kuhistânî, II, 311) şeklinde tarif edilmiştir.

Eminim şimdi Hocam bu konuyu da nereden buldun, konunun günümüzle, günümüz siyaseti ve ekonomimizle ne ilgisi var diye soracaksınız, müsaade edin açıklayayım.

Bundan yıllar yıllar evvel, doksanlı yılların başlarında iş hayatına yeni adım attığım bir dönemde bir fabrikanın müdür yardımcılığını yapıyordum.

Günün birinde şirketin malzeme tedariki için bir satıcı ile görüştüm. Pazarlığı bitirdik, malın siparişini verdik iş faturanın kesilmesine geldi adam döndü “Murat Bey fazla faturaya ihtiyacınız var mı? Fazla faturaya ihtiyacınız varsa KDV’nin yarısını verin size fazla fatura keseyim.” Dedi.

Durdum baktım, adama adam ellili yaşlarını geçmiş, tipik İslamcı görünümde bir esnaf. Kafada namaz takkesi, ayağında tipik bir bol potur, üstünde bir yelek, elinde tespih dolanıyor.

Amca “sen Müslüman değil misin?” Diye sordum.

Adam hiç duraklamadan “elhamdülillah Müslümanım” Diye yanıtladı.

Bende “Yahu bu teklifin vergi kaçakçılığı suçu ve bir nevi hırsızlık değil mi, Müslüman çalar hırsızlık yapar mı?” Diye bir daha sordum.

Adam bana döndü “Oğlum sen daha çok gençsin, cahilsin bilmiyorsun, bak bu ülke darülharp, bu devlet kâfir devlet ve bu devleti deccal kurdu. Bizim bu yaptığımız harp hilesi, bir nevi domuzdan kıl koparmak düşmana zarar vermek, bırak suç olmayı İslam inancına göre bize verilmiş bir vazife” dedi.

Bir anda kanım dondu, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kendi ülkesini darülharp, kendi devletini kâfir devlet, bu devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü deccal olarak kabul ediyor ve yaptığı yasadışılığı, vergi kaçakçılığını, hırsızlığı suç olarak değil kendi inancı tarafından ona yüklenmiş bir vazife kabul ediyor.

Dahası olsa olsa ilkokul mezunu okuma yazmayı anca bile dört işlem basit matematik işlemleri zor bela yapabilen, üzerinden cehalet akan biri patlak egosu ve ile Mülkiye mezunu bir ekonomisti cahil olmakla itham etmekten de utanmıyordu.

İşte o gün bu ülkedeki sokağa, çarşı pazara hâkim İslamcı ideoloji ve düşünce ile ilk defa tanışmış oldum.

O gün bu gün onların kafasında milim bir değişiklik olmadı ve lakin hem iş dünyasını, hem bürokrasiyi ve hem de siyaseti yönlendiren bir güç haline geldiler ama kafa aynı kafa.

İslamcılar hala bu ülkeyi darülharp, bu devleti kâfir devlet ve bu devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü deccal olarak biliyor böyle anlatıyor.

Bunun için yapılan yolsuzlukları, alınan rüşveti, zarar uğratılan devleti her gündeme getirdiğinizde “bakın bizimkiler laik Kemalistleri nasıl hoplatıyor, canlarını nasıl yakıyor, nasıl da ciyak ciyak bağırtıyor” diye sevinip mutlu oluyorlar, dahası gittikçe güçlendiklerini hissediyorlar.

Onlar çekilen ekonomik sıkıntıları harp zamanı sıkıntısı olarak görüp olur böyle şeyler, hedefimize ulaşmak ve bu kâfir devleti yıkabilmek için bunlar katlanmamız gereken zorluklar, bu bizim imtihanımız diye düşünüyorlar. Bu yüzden yolsuzluğa da yoksulluğa da yoksunluğa da tepki vermiyorlar.

Toplumun geri kalanı ise bu darülharp kavramının ne ifade ettiğini ve onların düşünce yapısını bilmediği için bu tepkisizliğe şaşırıp öfkeleniyor.

Bu ülkedeki kaçak köçek medreselerde, tarikat cemaat yurtlarında ve hatta devletin resmi okulu olan İmam Hatipler de bile bu darülharp söylemi gençlerin körpe beyinlerine nakşediliyor onlar da kendi devletlerine karşı şartlandırılıyor.

İşte muktedirlerin yaslandığı taban böyle bir düşünceye sahip ve bu düşünce sayesinde yapılan yolsuzluklar ve gösterilen beceriksizlikler toplumun önemli bir kesimi tarafından olumsuz olarak algılanmıyor. Bir kesim bu sayede deveyi havuduyla götürüp, her türlü yolsuzluğa imza attığı halde kendi seçmeninden tepki almıyor.

Demedi demeyin bu kafayı değiştiremediğimiz müddetçe bu ülkenin hiç bir sorunu hiçbir şekilde çözülemez.