AKKUYU NGS SORUNU

Türkiye’nin güney sahillerinde Mersin ilimizin Akkuyu bölgesinde bir Rus firması tarafından Nükleer Güç Santrali inşa edildiğini...

  • Türkiye’nin güney sahillerinde Mersin ilimizin Akkuyu bölgesinde bir Rus firması tarafından Nükleer Güç Santrali inşa edildiğini herhalde hepiniz biliyorsunuzdur.

Son günlerde bu inşaat ile ilgili bir takım tartışmalar gündeme geliyor Türk Ortak ile Rus ortak arasında yaşanan sorunlar dillendiriliyor, Rusların Türkleri tasfiye ettiği söyleniyor.

Bir taraftan da Erdoğan’ın seçimlere yönelik bir siyasi başarı hikâyesi yazılması için santralin 2023’e yetiştirilmesi amacıyla uyguladığı baskılardan bahsediliyor.

Önce şu uyarıda bulunayım: nükleer reaktörler parka ya da millet bahçesine falan benzemez! Böyle bir santrali tüm güvenlik testlerini uluslararası standartlara uygun olarak yapmadan, santral bu güvenlik testlerini 100 de 100 bir başarı ile geçmeden alel acele devreye almak yeni bir Çernobil faciasına davetiye çıkarmak olur!

İşin açığı bir nükleer reaktör kullanarak elektrik üretmek zaten elektrik üretmenin en tehlikeli, en pahalı ve en aptalca yoludur! Tehlikesi konusunda Çernobil ve Fukuşima felaketini bilenler herhalde itiraz etmeyecektir. Bilmeyenler ise açsın internetten Çernobil dizisini izlesin felaketin ve aptallığın boyutunu görsün derim.

Pahalı olmasına gelince, bir nükleer reaktörden çıkan ölümcül derecede radyoaktif atıkların 30 bin yıl boyunca doğaya ve insanlara zarar vermeden saklanmasının maliyetini inşaat ve işletme maliyetine eklediğinizde bu yolla elektrik üretmenin ne kadar pahalı olduğunu görürsünüz.

Üstelik maliyeti artıran tek unsur buda değildir, doğru bir fizibilite analizi yapabilmek için bir nükleer kaza yaşanması sonrasında oluşabilecek maliyetleri de öngörmek ve elektrik üretim maliyetine eklemek gerekmektedir.

Çernobil faciası nükleer reaktörlerin oluşturduğu tehdide çok iyi bir örnektir. Kaza sonucunda çevreye salınan çoğu radyoaktif madde enkaz üzerinde toplanmıştır ancak daha hafif maddeler rüzgâr ile taşınarak Ukrayna, Beyaz Rusya, Rusya ile İskandinavya ve Avrupa’nın bir bölümüne taşınmıştır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, felaketin meydana geldiği 30 kilometrelik bölgede yaşayan, çalışan, güvenlik hizmetleri yapan, tasfiye ve temizleme işlemlerine katılan 600 bin kişi yüksek oranda radyasyona maruz kaldı. Ayrıca Belarus, Ukrayna ve Rusya’da da yaklaşık 8 milyondan fazla kişi radyasyona maruz kaldı. Bu üç ülkede halen yaklaşık 5 milyon kişi radyasyon riski olan bölgelerde yaşamaya devam ediyor.

Patlamadan, 155 bin kilometrekare bölge etkilenirken, 52 bin kilometrekare tarım bölgesi 30 seneliğine kullanılamaz hale geldi. Yaklaşık 404 bin kişi yer değiştirmek zorunda kaldı. İnsanların Çernobil çevresindeki bölgenin sadece yüzde 60’ına 30 ila 60 yıl sonra dönebileceği tahmin ediliyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) bünyesindeki Uluslararası Nükleer Güvenlik Komitesi (INSAG) 1991 yılında kazayla ilgili yayımladığı raporunda, “operasyonel personelin hatası sonucu başlayan kazanın, reaktörün yetersiz tasarımı nedeniyle bir felakete dönüştüğü” tespitine yer verilmişti. INSAG 1993 yılında hazırladığı nihai raporunda ise personel hatalarıyla ilgili daha önce varılan bazı tespitlerin yanlış olduğunu, kazanın reaktördeki tasarım hatası, reaktörün güvenlik standartlarını karşılamaması ve nükleer santraldeki genel güvenlik önlemlerinin yetersizliği nedeniyle meydana gelmiş olma ihtimalinin ağırlık kazandığını ileri sürmüştü.

Şimdi Türkiye güneyde en kıymetli tarım ve turizm bölgelerini bir nükleer kaza riskine açık bir hale getirecek böyle bir projeyi üstelik de yabancı bir devlete yaptırıyor.

Bu teknolojiye ve yapılan reaktörün çağdaş teknolojiyi kapsayıp kapsamadığına dair bilgiye de Türkiye sahip değil.

Bu reaktör yapılınca Türkiye bu reaktörün sahibi de olmayacak, çünkü proje yap işlet olarak tasarlanmış. Ruslar bizim topraklarımızda bir nükleer reaktör yapıp işletecek ve dolar karşılığında elektrik enerjisi satacak, bir tür enerji ithalatı olacak yani.

Bu işin sonunda Türkiye nükleer teknolojiye sahip olacak mı? Elbette hayır tesis Rusların, teknoloji Rusların ve nükleer yakıt da Rusya’dan ithal edilecek.

Böyle bir yöntem ile elektrik elde etmek pahalı olmasının yanı sıra stratejik olarak da çok büyük bir risktir.

Yarın Rusya ile bir askeri ve siyasi gerilim yaşarsak Ruslar Türkiye’nin göbeğinde kurmuş oldukları bu santrali patlatır, sonra da kusura bakmayın kaza oldu derse ne yaparız?