AİLENİN EN KÜÇÜĞÜ İLE EN BÜYÜĞÜ…

Bir zamanlar Sümer Ailesinin en küçüğü bendim. Elbette doğduğumda.  Hem de İkinci Dünya Savaşının ortalarında, 1940’ların başlarında. Sonra Sümer’lerde başka bebekler doğmaya, en küçük olmak günleri, ayları geride kalmaya başladı. Yaşamın ve zamanın akış hızına göre, yeni doğumlara bağlı olarak yaşça yükseldim, yeni yaşlar aldım. Şu anda, Rize, Pazar, Apso köyünden kök alan ve Fatma (Fati)-Tahsin Sümer’den olma 9 kardeşin, Nebahat-Besim Sümer’den olma 5 kardeşin oluşturduğu Sümer’lerin yaşça en büyüğüyüm.

İkinci Dünya Savaşının ortalarında doğan bir insan olarak, ülkemde ve Dünya’da, insana, hayvana ve doğaya yönelik insan şiddetinin korkulacak ve utanılacak  düzeydeki  örneklerini çok yaşadım. Hem ülkemde, hem  Dünya’da. Korkarım, çok çok uzun yıllar sonra, benzer duygularını paylaşacak bir yazar, “ülkemde, Dünya’da ve Uzay’da” diye yazmak zorunda kalmaz. Çünkü, yerin üstündeki savaşları ve şiddet çeşitlerini Uzaya taşıyacak kuşakların yetişmesi olasılığını ve büyük tehlikeleri görür gibiyim.

Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’nda  (1939-1945) tarafsız kalmasını ve böylece on binlerce insanımızı, doğamızı ve üstünde yaşayan canlılarımızı, kan ve gözyaşı dolu  şiddetin, savaşın uzağında tutmayı başaran, ülkemizin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten (1881-1938)  sonraki 2. Cumhurbaşkanı Mustafa İsmet İnönü (1884-1973), Başbakan  Refik Saydam (1881-1942), çalışma arkadaşlarını ve milletvekillerimizi onurla anıyorum.

Şimdi, 3 Aralık 2024 tarihinde, Sonsöz Gazetesi ile Sonsöz İnternet Haber Sitesi’nde, “Karadeniz, Sevgi ve Şiddet” başlıklı yazıya dönüyorum. Yazıda,  Kasım aynın son haftasında, çok yakınlarımla birlikte doğduğum topraklarda yaşadıklarımı paylaşmıştım.

Kardeşim Nuran ve Süleyman Sümer’in kızları, yeğenim Çiğdem Ferda Arslan (Sümer), eşi Genel Cerrah Dr. Ayhan Arslan ve 12 Temmuz 2024 tarihinde doğan bebekleri Hayat Arslan’da aramızda idiler.

Büyük ailenin en yaşlısı Rıza Sümer ve en küçüğü, kız bebek Hayat Arslan.

Yazılarımı okuyanlar çok iyi anımsayacaklardır. İnsan soyunun ortaya çıkışından başlayarak günümüze dek sürdü, çocukların, gençlerin, hayvan dediğimiz diğer canlıların kanlarının, annelerin gözyaşlarının dökülmesi. Yine de çok umutluyum, çok uzak gelecekte de olsa, insan soyu, yerin üstündeki gerçek cenneti mutlaka başaracaktır.

Hangi niteliği taşıyan insan soyu başaracaktır acaba, yerin üstündeki gerçek cenneti? İnsan melekler, melekleşmiş insanlar.

Melekleşmiş insanlar; toprağın, havanın ve suyun kirletilmesini, insana, doğaya ve hayvana yönelik şiddeti, silah ve sigara fabrikalarının, bağımlılık yaratan maddeleri üreten yerlerin aralıksız çalışmasını, savaşları, işgalleri, yalanları, hakaretleri, iftiraları, tehditleri, yolsuzlukları, yoksunlukları, açlığı, sefaleti, adaletsizlikleri, binlerce, milyonlarca veya milyarlarca yıl geçse bile mutlaka ortadan kaldıracaktır.

Bu yazı, böyle bir hayale, gözün göremeyeceği kadar küçük olan bir toz boyutunda bile katkı yapabilir mi, bilemem, ancak umut ederim. Çünkü bu yazıyı, 80’li yaşların başında olan bir gönüllünün birikimleri üretti. Yüzbinler, milyonlar var, yerin üstünde, sevgi, hoşgörü, dostluk ve barış için emek ve ömür veren. Doğan ve doğacak çocuklar var, yerin üstünü gerçek cennet yapmak, onurlu, sağlıklı ve huzurlu hayatları sağlamak için emek verecek.

Hayat Arslan bunlardan biridir, inanıyorum. Hayat Arslan, doğan ve doğmak üzere olan diğer bebeklerin çok büyük bir bölümü, gelecekte doğacaklar, yerin üstündeki gerçek cennette yaşamak hedefine mutlaka katkıda bulunacaklardır. Belki de başaracaklardır, insanların melekleşmesini ve yerin üstündeki cenneti.

Doğan ve doğacak çocuklar önleyecektir şiddeti, savaşları, silahlanmayı, kendilerinden sonra doğacak çocukların savaşlarda öldürülmelerini, kirletilen Dünya’da üreyen hastalıklardan salgınlardan veya açlıktan ölmelerini. Hayat’ımız dilerim,  bunlardan birisi olursun.

Haydi, yerin üstündeki insan melekler, çocuklarınızı, yerin üstündeki gerçek cennete katkıda bulunacak, cennette sevgi ve dostluk içinde yaşayacak melekler gibi yetiştirin, büyütün.

Haydi, anneler, babalar, haydi bebekler, çocuklar, haydi Çiğdem Ferda Arslan, haydi Dr. Ayhan Arslan. Büyüdüğünde yerin üstünde olmayacağım, göremeyeceğim, olsun, haydi Hayat Arslan ve diğer bebekler, diğer çocuklar.