Ahmet Melik (2)


12 yaşlarında Ankara’da TRT sanatçılarının bol miktarda yaşadığı şimdiki adı Strazburg caddesi olan serçe sokakta yürürken bir evin alt katından müzik sesleri geliyordu. Sesin geldiği yere doğru gitti. Bir grup insan şarkı söylüyor, Hamiyet Atasoy da usul vuruyordu. “Düm teka düm tek” ilk defa duyuyordu. Ahmet onların şarkılarına eşlik ediyordu. Ortaokul 1. Sınıf öğrencisiydi. Saçları üç numara tıraşlı bu küçük çocuğu çok sevdiler. “Gel bakalım bir şarkı söyle” dediler.
Ahmet’in sesini çok beğendiler “sen bundan sonra buraya yanımıza gel” dediler. Vedia Tunççekiç Özveren sokakta bulunan evine çağırdı. Yıllarca hiçbir ücret almadan ders verdi.
Cengiz Dişçioğlu, Nezahat Üstün, Hüseyin Gökmen, Kemal Öncan, Yaşar Özel, İsmet Nedim ve Necdet Tokatlıoğlu ve Mustafa Sağyaşar’ın sonradan eşleri olan Hanımları da bu çalışmalara katılıyordu.
Ortaokul yıllarında Halide Nusret Zorlutuna, Rüştü Şardağ ve Bahriye Üçok hocalarıydı. Bahriye Hanım sesini beğenmiş ve kendisinin opera sanatçısı olmasını istemişti. Yapmak için de çok uğraştı. Evinde piyanosuyla ders verdi. Ancak, Radyo’ya girdiğini duyunca “git meyhane şarkıcısı ol” diyerek kızmış ve Ahmet’e darılmıştı. Yıllar sonra Ayvalık ilçesinde karşılaştıklarında “gel seni affettim” dedi. Ahmet elini öptü ve barıştılar.
1952 yılında yarışma birincisi olduktan bir yıl sonra 1953 yılında Radyonun açtığı sınavına girdi. Jürisinde bulunan isimler hatırladığı kadarıyla Fehmi Tokay, Muzaffer Sarısözen, Münir Nurettin Selçuk ve Suphi Ziya Özbekkan’dı.
O zaman TRT henüz yoktu. Radyo, Basın Yayın Genel Müdürlüğüne bağlıydı. Genel Müdür de Altemur Kılıç.
Radyo’ya ilk girdiklerinde bütün yayınlar canlı yapılıyordu. On sene boyunca seslerini ne kendisi ne de arkadaşları duymamıştı.
28 genç solistin içindeydi. O zaman alınan kayıtlarda en son solist yanlış okudu mu bütün kayıt baştan alınıyordu. Ve zorunluydu.
Arkadaşları içerisinde ilk kayıt cihazını Ahmet Melik aldı. Ahmet Sezgin ve Muazzez Turing samanpazarı’nda evine geldiklerinde onlara seslerini dinletmişti. Onlar da hayret ve şaşkınlıkla dinlediler. Seslerini duymanın heyecanını yaşadılar.
İlk olarak canlı yayını Nesrin Sipahi ile yaptı. Çok heyecanlandı. Kendisinden çok daha tecrübeli olan Nesrin Hanım heyecandan dili damağı kuruyan Ahmet’e sık sık su veriyordu. Bu sıkıntıyı Nesrin Hanım sayesinde atlattı.
Ruşen Ferit Kam ve Muzaffer İlkar gibi dönemin en iyi hocalarının yanında okumak her babayiğidin harcı değildi. Hata yaparsa her an işten çıkarılabilirdi.
Kayda girmeden önce Farsça kelimelerin ve sözlerin manasını Refik Ahmet Sevengil anlatıyor. Onlar da bu sayede eserlere ruh verebiliyorlardı.
Nevzat Sümer hocanın kurduğu musiki topluluğuyla gazinolarda Kutlu Payaslı, Ziya Taşkent gibi assolist olarak çalıştı. İşten atılma tehlikesi baş gösterince gazinolara çıkmadı.
Söyleyeceği eserleri Ruşen Ferit Kam ve Suphi Ziya Özbekkan kendi sesinden dinletirdi. Meşk ederek çalışırlardı. Bu büyük şans da herkese nasip olmazdı.
Bir dönem Mesut Cemil ile de çalışma fırsatını yakalamıştı.
Sahneye çıkacağı veya bant yapacağı zaman viski içerdi. Onu oldukça rahatlatırdı. Genellikle bantlarını saat 18:00 sıralarında yapardı. Ortalık sakinleşince vakit onun için ideal oluyordu. Kıyafetlerini rahat kıyafetlerden seçiyordu.
Bir gün Ferit Sıdal bir önceki kaydı yapan sanatçılara seslendi: “Ahmet ayılıyor, çabuk bitirin, yoksa kayıt kalır” onlar da yeni kaydın parasını alabilmek için acele ediyorlardı.
Mahmut Nedim Karcı’ya gelen bir telefonda Ahmet Melik’in evine hırsız girdiği bildirilmişti. Stüdyo’da kayda girecek sanatçıya nasıl söyleyeceğini düşünürken, tonmayster Ayhan, Ahmet Melik’e “evinize hırsız girmiş siz gidin” dedi.
(Devam Edecek)