AHLAK VE EKONOMİ

Son günlerde ahlaki çöküş ve ekonomik yozlaşmanın toplumu ne kadar ciddi bir biçimde etkisi altına aldığını görmemizi sağlayan son derecede vahim bir dizi olay yaşıyoruz. Kolay ve fahiş kazanç peşinde koşan birçok tanınmış kişinin tüm ahlaki kaideleri ve hatta yasaları ihlal ederek nasıl hızlıca zenginleştiklerini medyaya yansıyan haberlerde görüyoruz. Bakınız ahlak en temelinde bir toplumun bir arada yaşayabilmek için bulmuş olduğu kurallar ve kaideler bütünüdür. Ancak bir toplumu oluşturan insanların büyük bir çoğunluğu bu ahlak normlarını gönüllü olarak benimser ve uygularsa o toplum birliğini ve dirliğini koruyabilir.

Toplumun benimsediği bu kurallara uymak herhangi bir cezai yaptırım, ödül ve toplumsal eleştiri konusu dahi olmayabileceği halde uygulanacak kadar içselleştirilirse insanların kapı kilitlemeye gerek görmeden uyuyabileceği bir iklim yaratılmış olur. Ahlaklı bir toplumda insanlar birbirine kolaylıkla güvenebilir ve son derecede büyük ve kompleks toplumsal organizasyonlar rahatlıkla oluşturulabilir. Ahlak eksikliği çeken bir toplumda ise birbirine en yakın olması gereken insanlar bile birbirine kuşku ile bakar, toplumsal yapı güvensizliğe esir olur, dirlik düzenlik ortadan kalkar.

Ahlak ekonominin de temel taşlarından biridir, yasalar tamam ve lakin ekonomik ilişki kurduğunuz insanların ahlaklı olduğunu, bir ceza görmeyecek olsalar bile doğruyu yapacaklarını bilmeniz ekonomik ilişkileri çok ama çok kolaylaştırır. Ahlak zaafı olan toplumlarda ise ekonomik ilişkiler yavaşlar, insanlar ekonomik ilişki kurmaya çekinir. Bir örnekle bu konuyu biraz daha açayım herhangi bir malı alacağınız zaman satıcının doğru fiyatı teklif edip etmediğinden emin olmanız elbette bir ahlak sorunudur. Yasalar satıcının dilediği malı, dilediği kişiye, dilediği fiyata satmasına engel olamaz. Fakat alıcılar satıcının ahlaklı bir insan olduğuna emin olursa herkese aynı doğru fiyatı teklif ettiğini düşünürse alış veriş çok daha kolay ve rahat olur. Aksi takdirde insanlar ya kazıklanıyorsam, ya aldatılıyorsam kuşkusu ile tereddütte kapılıp alışverişten vazgeçebilir bile.

Aldığı bir mal ya da hizmetten dolayı kandırılmayacağını düşünen bir müşteri her zaman çok daha rahat harcama ve alışveriş yapar. Aynı şekilde malını satan tüccar müşterinin sözünü yerine getirerek zamanında ödeme yapacağından emin olursa, malını çok daha makul bir fiyata ve çok daha kolay satar. Yasalar yahut da sözleşmeler elbette ki her zaman, her boşluğu dolduramaz çoğu zaman ekonomik ilişki kurduğumuz kişilerin ahlakına güvenmek zorunda kalırız işte bu yüzden ahlak çok ama çok önemli somut olmayan bir ekonomik değerdir kişisel sermayenin en büyük ve önemli parçalarından biridir. Özellikle köyden, kasabadan kentlere hızlı ve yoğun göç yaşanan ya da yoğun dış güç alan toplumlarda ahlak normları kolayca zedelenebilir. Büyük kentlerde var olma korkusu ile anonimleşme bir araya gelince insanlar sahip oldukları ahlaki değerleri hızla kaybedebilirler.

Bu özellikle gelişen yahut da sistem değiştiren ülkeler için büyük bir sorundur. Dağılan SSCB coğrafyasında eski ahlaki normların buharlaşması, yaşam mücadelesi ve toplumsal korkular ahlaki değerleri çok büyük ölçüde zedelemişti. Özellikle en ahlaksız ve kural tanımaz kesimin acımasızca yağmaladığı kaynaklar toplumsal iktidarın ahlaki yozlaşmanın zirvesindeki insanların elinde toplanmasına yol açmıştı. Bu ülkelerde halk tarafından gözlemlenen kötü örnekler, toplumun diğer kesimlerini de son derecede olumsuz bir şekilde etkilemiş ve ahlaklı olmak nerede ise ahmak olmak ile eşdeğer hale gelmişti. Bu durumun yarattığı sıkıntıları hala giderebilmiş değillerdir.

Bu ahlak erozyonu sadece dağılan SSCB coğrafyasını etkilemedi elbette, köyden kente göçün yoğun olarak yaşandığı, insanların kentlerde kolayca anonimleştiği ülkemizde de çok ciddi bir ahlak erozyonu gözlemlenmektedir. Bizde bu ahlak sorununu çok acilen çözmek zorundayız yoksa birbirine güvenmeyen, herkesin herkesten kuşkulandığı bir toplumda dirlik düzenliği, ekonomik kalkınma ve refahı temin etmek asla mümkün olmayacaktır.