Afganistan için ağlamalıyız

Kafaları ortaçağ ideolojisine takılı kalmış olan teröristler ellerindeki 21.yy silahları ile Afganistan’da yönetimi ele geçirdiler!

Kafaları ortaçağ ideolojisine takılı kalmış olan teröristler ellerindeki 21.yy silahları ile Afganistan’da yönetimi ele geçirdiler!

Taliban’ın bu kazanımı ile birlikte terörist bir örgüt, terör yöntemleri uygulayarak bir devleti yıkmış, yönetimi ele geçirmiş ve kendi rejimini dayatmış oluyor…

Bir terör örgütünün bu kazanımı emin olun ki aynı kafadaki birçok terör örgütünü cesaretlendirecek, “bizde terör yöntemlerini uygulayarak hedeflediğimiz devleti yıkıp, kendi yönetimimizi ve rejimimizi kurabiliriz” düşüncesine kapılmalarına sebep olacaktır.

Özellikle de PKK, PYD, İŞİD, Fetö ve benzeri terör örgütlerinin hedefinde olan Türkiye için durum bu yüzden çok ama çok endişe vericidir.

Sınırımızın hemen dibindeki İdlib’te aynı kafada, aynı odaktan beslenen yüzbinlerce militan olduğunu biliyoruz. Sınırımızın içinde de hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve hem de göçmenler arasında bu kafada kaç milyon kişinin olduğu ise belirsizdir.

Tehlike çok yakın, hemen dibimizde ve hatta içimizde bulunmaktadır. Türkiye’de bazı Taliban yandaşlarının bu olayı kutlayarak, lokum dağıttığı görüntüler gerçekten de dehşet verici ve tehlikenin ne kadar, içimizde olduğunun ispatıdır.

Bu olay, açıkçası günümüz uygarlığı için son derecede utanç verici bir durumdur. Milyonlarca Afgan’ı Taliban zorbalığına ve şeriat zulmüne maruz bırakacak şekilde Afganistan’ı terk etmek kabul edilebilir bir durum değildir.

Afganistan’da iktidarın devrilmesi ile birlikte Taliban zulmünden kaçan milyonlarca insan sınır kapılarına ve Kabil havaalanına hücum edip ülkeyi terk etme, kaçıp canlarını kurtarma derdine düşmüş bulunmaktadır. Özellikle Kabil havaalanından yayınlanan görüntüler kaçışın nasıl şuursuzca bir hal aldığını, ne denli büyük bir kaosa yol açtığını açıkça göstermektedir.

Bir uçağın önünü kesmeye çalışarak pistte koşuşturan binlerce insan, uçağın kanatlarına tutunarak, iniş takımlarına asılarak kaçmaya kalkışanlar kaos ve şuursuzluğun açık bir göstergesidir.

Bu noktada devasa bir nakliye uçağını pistteki kalabalığın üstüne süren ve uçağın üstünde insanlar varken havalanmaya karar veren pilotun izni kimden aldığını, kulenin ve havaalanını kontrol eden Amerikan askerlerinin ne işe yaradığını da ayrıca sorgulamak lazım değil mi?

İnsan canı hiç bu kadar ucuz olur mu? Bir pilot, nasıl öylece uçağı kalabalıkların üzerine sürer ve o durumda, uçağın üstünde salkım saçak insan varken nasıl havalanır?

Uçaktan düşüp ölen o insanların hesabı o pilottan ya da “havalan” talimatı veren kişilerden sorulmayacak mı?

Afganistan’dan gelen ve gelecek olan düzensiz göç dalgası tüm dünya için bir endişe kaynağıdır tamam, ama milyonlarca Afgan’ı, kadın ve çocuğu Taliban zulmü, zorbalığı ve şeriatın insafına terk etmek insanlığa sığar mı?

Taliban’ın Afganistan’a egemen olmasını engelleyemeyen çağdaş uygarlık hiç değilse, bu arkaik terör örgütünden kaçmaya çalışan insanlara sahip çıkmalı değil midir?

Mülteci sorununun çözümünü konuşmak üzere Suriye’nin meşru lideri olan Esad ile görüşmeyi reddeden Erdoğan’ın Taliban ile görüşmeye bu kadar hevesli olması ise bir akıl tutulmasıdır! Devletlerin savunduğu “terör örgütleri ile müzakere edilmez ve uzlaşılmaz” ilkesine aykırıdır.

TBMM Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan yardımcılığı görevlerinde bulunmuş, NATO Eski Afganistan Temsilcisi, duayen siyasetçi, Hikmet Çetin’inDışişlerimizin alt seviyelerinden Taliban’la görüşmeler hâlihazırda oluyor ancak Cumhurbaşkanı düzeyinde bir görüşme – kendi terör sorunlarımız da varken – çok yanlış olur.” İfadesine dikkat etmek gerekir.

Netice itibari ile tüm insanlık Afganistan için ağlamalı, uygarlık nasıl oldu da koskoca Afganistan’ı bir terör örgütüne teslim ettik diye kendini sorgulamalıdır…